Burjuva demokrasilerinde neler oluyor?
Belli ki Trump piyasa manipülasyonuna ilişkin yasalar çok net olmasına rağmen, kendisine burada bir muafiyet sağlamaya çalışmaktadır. Bu konuda arkasına almak istediği destek ise Hazine Bakanı Bessent’in açıklamalarında saklı. Bessent sık sık artık “Wall Street”in değil, halkın kazanacağını ifade ediyor.

Önder KULAK - Kurtul GÜLENÇ
Geçmişin Batı burjuva demokrasilerinde vitrin, çoğunlukla, merkez sağ ve solun sürekli yer değiştirdiği bir döngüden ibaretti. Bugünse demokratik sınırların içine hapsedilmiş otoriter veya faşist figür ve partilerin iktidarları gündemde. Bunlardan bir kısmı içinde bulunduğu sınırları halihazırda dikkate değer ölçüde aşındırmış olsa da aslında kendisine çizilen bu sınırlardan kurtulmak da istemiyor. Zira ehlileşmiş bir sırtlandan farklı değiller. Bu sınırlar olmadan ne yapacaklarını pek bilmiyorlar. Bir bakıma, verili demokratik çerçeveye yönelik çatışmadan besleniyorlar. Ne var ki toplumda ve devlet yapısında kontrolleri dışında bir değişim çoktan tetiklenmiş durumda.
Bahsedilen siyasi partilerin içinde, çoğunluğun aksine sınırları aşmak isteyen pek çok kadro yetişiyor. Bu kadrolar kendi partisinin yanı sıra şimdiden devletin de her noktasında. Bununla birlikte, sert söylemleriyle ideolojik açıdan sürekli pekiştirilen kitle tabanları, onları sürekli daha fazlası için ileriye itiyor. İlerlemediklerinde ise, iç muhalefet ya da daha radikal hareketler, eleştirileriyle tabanı harekete geçirmeye ve fazlasını vaat ederek kalabalıkları arkasına almaya çalışıyor. Polonya örneği burada bilhassa değerlendirilebilir. PiS muhalefetin güçlenmesiyle son zamanlarda adımlarını yavaşlatıp daha sınır içlerine çekilirken, tabanının hayal kırıklığıyla ve Konfederacja gibi hareketlerin sert eleştirisiyle karşılaşıyor.
Bu gibi görece ehil örneklere karşılık, burjuva demokratik sınırları daha baştan reddeden ve devlet yapısını kısmen ve mümkünse tümden değiştirmek isteyen özneler de var. Trump bunların başında geliyor.
TRUMP 1.0
Daha ilk döneminde Trump, ABD’nin devlet yapısını değiştirmek istediğini hemen her fırsatta belirtiyordu. Fakat bu konudaki çabaları başta pek önemsenmemişti. Ta ki Meksika Duvarı tartışmalarına kadar. Bu tartışmalarda mesele duvarın inşası değil, Trump’ın o güne kadar kullandığı bir yöntemi, “acil durum” yetkisiyle birleştirmesiydi. Bahsedilen yöntem, ilgili yasanın zorlama yorumlarla fiilen işlevsiz kılınması ve böylece alınan kararın serbestçe uygulanmasıydı.
Trump seçim vaadi olan Meksika Duvarı için Kongre’ye ihtiyaç duyduğu bütçeyi onaylatamamış ve sonucunda 2018 sonlarından 2019 başlarına kadar hükümetin otuz beş gün kadar kapanmasına neden olmuştu. Bunun üzerine, sadece afet ve savaş durumlarında etkinleştirilen başkanın acil durum yetkisine başvurdu. Gerekçe, ABD’nin Meksika sınırında ulusal güvenlik ve insani kriz olduğuydu. Trump bu yetkiyi kullanarak istediği bütçeyi bizzat kendi eliyle onayladı ve Meksika Duvarı’nın yıllardır bekleyen inşasını tekrar başlattı.
Trump’ın acil durum yetkisini kullanması, Demokratlar kadar Cumhuriyetçileri de rahatsız etti. Sunduğu gerekçenin geçersizliği ve bu gerekçeyi destekleyecek herhangi bir maddi kanıt bulunmaması eleştiri konusuydu. Dolayısıyla çeşitli isimler tarafından mahkemelere başvuruldu ancak sonuç değişmedi. Trump göçmen karşıtı fikir etrafında resmi ve sivil bir destek elde ederek kararı önemli bir engelle karşılaşmadan uyguladı. Bu destekle demokratik çerçeveyi nasıl aşabildiğini açıkça sergiledi.
TRUMP 2.0
Bir dönemlik aranın ardından Trump, başkanlık koltuğuna çok daha güçlü oturdu. Bunun bilinciyle, şimdilerde yasayı fiilen işlevsiz kılmanın da ötesinde, kendisine alenen belirli muafiyetler tanımaya çalışıyor. Trump’ın açıkladığı gümrük vergileri etrafında yürütülen piyasa manipülasyonu tartışmaları bu bağlamda önemli bir örnektir.
Trump’ın gümrük vergilerine ilişkin beklenenden yüksek rakamlar açıklaması, ABD-merkezli tüm finans piyasalarında belirli bir yıkıma neden oldu. Bu yıkım sürerken CNBC’nin vergilerin doksan gün ertelendiği haberi, piyasaların yüzde on kadar yükselmesi, sonrasında kararın yalanlanmasıyla sert şekilde yeniden düşmesi, piyasa manipülasyonu tartışmalarının başlamasına neden oldu. Bu iddiaların en hararetli noktasında Trump’ın Truth Social hesabından “This is a great time to buy!!! DJT” paylaşımında bulunarak şirket hissesine ve dolayısıyla piyasalara dair alenen bir yönlendirme yapması ise tepkileri arttırdı. Kaldı ki birkaç saat içinde aynı mecrada bizzat vergilerin ertelendiğini açıkladı ve piyasalar süratle yükseldi. Birçok kişi vergi oranlarının açıklanması ve ertelemesi öncesi, gelişmelerle uyumlu biçimde piyasalarda açılan hacimli vadeli işlemlere dikkat çekerken, Trump’ın oval ofiste insider işlemlerle para kazananları kutladığı düşünülen bir video da sosyal medyaya sızdırıldı. Konu Trump’ın alenen piyasa manipülasyonu yaptığı iddiasıyla Kongre’ye taşındı.
Belli ki Trump piyasa manipülasyonuna ilişkin yasalar çok net olmasına rağmen, kendisine burada bir muafiyet sağlamaya çalışmaktadır. Bu konuda arkasına almak istediği destek ise Hazine Bakanı Bessent’in açıklamalarında saklı. Bessent sık sık artık “Wall Street”in değil, halkın kazanacağını ifade ediyor. Lakin insider işlemlere bakıldığında, kazananın hiç de halk olmadığı, halkın Wall Street’e olan öfkesinin istismar edildiği ve kaybedenin yine halk olduğu açıkça görülüyor.
Başta Trump olmak üzere Batılı pek çok örneğin, önümüzdeki günlerde çok daha fazlasını hedeflemesi beklenebilir. Bunun önünde durabilecek yegane güç ise, sınıf hareketleri ve anti-otoriter, anti-faşist güç birlikleridir.
Bkz. Slavoj Zizek, Adını Söylemeye Cesaret Eden Bir Sol, Ayrıntı, 2021, s. 91-92.
Bkz. Steven Horsford