Google Play Store
App Store

CHP’nin Büyük Emekli Mitingi gerçekten büyüktü. Tandoğan’daki kadar çevre sokaklarda, gölgeliklerde kümelenmişlerdi. Tematik mitingin öznesinin özelliği biraz da, memleketin dört bir yanından gelen ve çoğu gerçekten yaş almış emeklilerin o güneş altında o kadar ayakta duracak takatları yoktu.

Miting için 81 ilden gelip de meydanın etrafında konuşlananların, meydandakiler kadar olduğunu gözlerimle gördüm. Sırf tuvalet ihtiyacı gibi o yaşların insani hali nedeniyle gelemeyip, acaba tam da o saatte Valilik, Kaymakamlık önünde Gezi’nin “Duran Adam”ı gibi bir süre dikilsek mi diye tartışanları, yüreklerini gidebilenlerle Tandoğan’a gönderenleri de biliyorum.

Onlar da gidip dönen arkadaşlarından dinleyerek öğrenecekler umudu! Yan yana omuz omuza durmanın insana verdiği gücü.

Gerçekten de “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin emekliler için yapılan en büyük mitingi” tanımlamasını hak ediyordu Tandoğan.

Yapılanlardan öğrene öğrene daha büyük oluyor, birbirinize sarılarak güçleniyorsunuz. Özgür Özel’in, meydandan defalarca “söz aldığı” gibi, ancak “birbirimize sarılarak mücadele” edersek hakkımızı alabileceğiz. “Birbirimize sarılarak” ve “mücadele ederek!

Yaptıkça daha iyi yapmayı da öğreneceğiz ya, belki mitingin eksiklerinden de söz etmek gerek.

Emekli” ve “yaşlı” olmak mitinge katılanların ezici çoğunluğunun ortak özelliğiydi. Hal ve hareketlerinden, kılık kıyafetlerinden de anladığım, emeklilerin gerçekten 10.000 TL’ye mahkum kesimi çoğunluktaydı mitingde.

Özel’in konuşması başlayana kadar, peş peşe söz alan emekli sendika ve dernek temsilcilerinin konuşmaları onlara o koşullarda “uzun” gelince söylenmeler başladı. Söylenerek meydandan çıkanlar oldu.

Keşke, her örgüt kendi varlığının altını çizen “ben”likten, hepsi adına birini konuşturan, konuşan temsilcinin arkasında bir “BİZ” haline yükselebilselerdi. Emeklilerin derdini daha çok, daha güçlü ifade edebilir ve meydandakilerin bir sonraki meydan için iştahla oradan ayrılmalarını sağlayabilirlerdi.

Katıldığım mitingler içerisinde en kısa sürede en fazla ambulans, sağlık ekibi çağrısı yapılan mitingdi. Keşke, katılanların özellikleri göz önünde bulundurularak miting alanında 50-100 noktaya sağlıkçı, doktor, su vb. yerleştirilebilseydi… Seyyar tuvalet hatta, erişilebilir yerlerde...

Başka mitinglerde bol miktarda ve biraz da “kimlik ilanı” olarak görünen “gazete” de yoktu mitingde. Bir emeklinin pantolon arka cebine katlanıp konmuş BirGün’ü ve ağaca dayayarak çimlere oturmuş bir başka emeklinin elindeki Sözcü’yü saymazsam. “Bir ekmek bir gazete” denilen günleri oldu memleketin ve o günlerden emeklinin bir ekmeği almakta zorlandığı günlere geldik!

Yazıyı bitireyim, 2 emekliye BirGün aboneliği hediye edeceğim, söz.

CHP milletvekili Kayıhan Pala, hediyesini miting alanında aldı, arkalarda bir yerde konuşmaları dinlerken. Benden değil tabii. Parti üyesi bir emekli geldi, sarıldı ve “Ne güzel, burada halkın arasındasınız. Orada protokolde durup da meydana dağılmayanları anlamıyorum”, dedi kürsüyü işaret ederek.

Özel’in etkili, meydanı toparlayıp coşturan konuşmasında da “ben” ve “biz” karıştı. “Durmayacağım, susmayacağım ve sizin sesinizi mutlaka, mutlaka bütün Türkiye’ye duyuracağım. Hakkınızı söke söke alacağım.

Bu cümleler “cağım” değil de “cağız”la bitse gücünden hiçbir şey kaybetmez, tersine daha da etkili olur. Zaten “değişim” de “ben”den “biz”e doğru bir yolculuk değil miydi?

Ben”den ne kadar uzaklaşır “biz”e ne kadar yaklaşırsak, kazanmaya da o kadar yaklaşacağız. Emekli mitingi gerçekten büyüktü! Biraz “BİZ” eksikti belki!