Buyurun, bir de buradan bakın
Paul Lynch’ın, 2023 Booker Ödülü’ne değer görülen Peygamberin Şarkısı adlı romanı, mültecilerin tarafında konumlanmış harika bir eser olarak edebiyat tarihinde kalıcı yer edinmeyi hak ediyor. Yazar, biz de onların yerinde olabilirdik, demiş ve masum insanların acılarını, bağırmayan güçlü bir sesle gözler önüne sermiş.
TOPRAK IŞIK
Yıllar önce dinlediğim bir yazar, konu bulmayı balık yakalamaya benzetiyordu. Kitabın kendisini de bu balıkla pişirilen yemeğe... Balık mutlaka gerekli ama yeterli değil; iyi bir balığı pişirirken ziyan etmek pekâlâ mümkün. Yazarın ustalığı konuyu bulduktan sonra onu işlerken ortaya çıkıyor.
Modern bir Batı ülkesinde yaşayan iyi eğitimli, ideal bir vatandaşsınız. Ülkenizde işler bir nedenle değişiyor, ideal vatandaşlığınız sona eriyor, öz yurdunuz sizin için yaşanmaz hale geliyor ve bir mülteciye dönüşüm süreci yaşıyorsunuz. İşte konu bu... Artık Ortadoğu ya da Afrika gibi bölgelerden daha iyi ve güvenli bir yaşam için tehlikelerle dolu yollara düşen insanların ölümleri bile haber niteliğini kaybetmişken çok da ilgi çekici bir konu... İrlandalı yazar Paul Lynch, 2023 Booker Ödülü’ne değer görülen Peygamberin Şarkısı adlı romanında, mülteci sorununa “buyurun bir de buradan bakın” demiş. Eseri, dilimize Mert Doğruer çevirmiş, Delidolu Yayınları ülkemiz okurları ile buluşturmuş.
Bir insanlık dramının, okura verilecek keyif kapsamında değerlendirilmesi yürek tırmalayıcı ama sanatın işlevi biraz da hayatın acılarını haz alınabilir bir esere dönüştürmek değil mi? Elbette romanların esas maksadı keyif vermek değil, o keyif aracılığı ile okurun ilgisini ele geçirmek, bir mesele için kalbinde ve zihninde yer kapmak.
Peygamberin Şarkısı’nda ana kahraman bir kadın: Eilish Stack… Hikâyenin başından sonuna kadar yuvasının birliğini ve aile bireylerinin yaşamını korumaya çalışıyor. Kendisi doktoralı bir bilim insanı, kocası Larry ise sendikada da görevi olan bir öğretmen... İrlanda’da yaşayan orta sınıf bir aile onlarınki. Biri bebek, dört çocukları var.
Değişim, siyasi iktidarın demokrasiden uzaklaşıp despotlaşma yoluna girmesiyle başlıyor. Eilish, kocası sendika eyleminde gözaltına alınıp kayıplara karışınca geri dönüşsüz bir mücadeleye girerken ülkenin tamamında da insanlar göz açıp kapayana kadar kendilerini bir iç savaşın yıkıcı etkisi altında buluyorlar. Paul Lynch yaşanan bu hızlı süreci, sakin bir üslupla doğru ayrıntıları seçerek okurun zihnine iyice işlemesini sağlayacak biçimde anlatmış.
Eğer Peygamberin Şarkısı bir film olsaydı, kameranın sürekli Eilish’i takip ettiğini söyleyebilirdik. Yaşananların, bir kadının, bir annenin gözünden değerlendirilip okura aktarılması, romanın duygusal derinliğini artırmış. Öte yandan yazarın kalemi, hiçbir zaman duygusal dalgalanmalarla savrulup sağlam bir akıştan beklenen matematiksel tutarlılığı zedelememiş. Belki biraz da bu yüzden kamera hep tek bir kahramanı takip ettiği halde ben anlatıcı değil tanrı anlatıcı kullanılmış ve yazar, yakaladığı balığın lezzetini, tadı çok baskın soslara bulayıp öldürmemiş. Bununla beraber yeri geldiğinde çok güçlü sahnelerle okuru sarsmayı da başarmış.
Dünya geliştikçe daha az güvenli bir yer oldu. Yaşadığımız yüzyılın en büyük acılarından biri, evini, yurdunu terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan… Ülkemizin de her köşesi mültecilerle dolu... Ve Batı, onların en çok gitmek istedikleri yer ama en çok gidebildikleri yer değil...
Mültecilerin akın ettiği ülkelerdeki pek çok insan soruyor: Başka halkların yükünü neden biz çekelim ki? Çünkü insanız. Çünkü güvensiz botlara çoluk çocuk doluşup denize açılan bu insanlar heyecan olsun diye ölümle kumar oynamıyorlar. Çünkü onların bize gerçekten ihtiyaçları var.
Mültecilerle duygudaşlık yakalayamayanlar bu çünkülere kolaylıkla burun kıvırabilirler. Oysa olayın, ilahi bir mahkemede duygusallıktan uzak biçimde mültecileri alacaklı çıkaracak bir yönü de var. Peygamberin Şarkısı’ndaki ülke, kendi öz dinamikleriyle bir iç savaşın pençesine düşüyorsa da gerçekte yaşanan mülteci krizlerinde durum bu değil. Karışıklıklarda hemen her zaman, özellikle gelişmiş ülkelerin parmağı var. Dolayısıyla bu devletler ve onların vatandaşları, ülkelerini terk etmek zorunda bıraktıkları insanlara güvenli bir yaşam borçlular.
Roman, adına yaraşır biçimde lirik bir şarkı gibi akıyor. Metin, diyalog, tasvir ve olay anlatımlarını birbirlerinden koparmadan, bütün bir akış içinde sunulmuş. Buna rağmen kimin ne dediğini takip etmek hiç zor değil; Lynch kahramanlarının söylediklerini, doğalığı bozmadan, oluşturduğu biçeme uygun şekilde yerleştirmeyi başarmış. Metnin biçimsel yekpareliği, üslupta da şiirsel bir süreklilik yaratmış.
Lynch’in romanı, mültecilerin tarafında konumlanmış harika bir eser olarak edebiyat tarihinde kalıcı yer edinmeyi hak ediyor. Yazar, biz de onların yerinde olabilirdik, demiş ve masum insanların acılarını, bağırmayan güçlü bir sesle gözler önüne sermiş. Onların, hepsi birbirinden kötü tercihler arasında ilerleyerek ölüm yolculuğuna mecbur kalışlarını, duyulabilir, görülebilir daha da önemlisi hissedilebilir bir hikâyeye dönüştürmüş. Sorunu anlamaktan öte kalbinde duyarak mültecilerle duygudaşlık içine girmek isteyenler, ki bu insan olmanın gereğidir, Peygamber’in Şarkısı’nı mutlaka okumalılar.