12 Eylül askeri darbesinden sonra politik olmak, muhalif müzik yapmak Can Yücel’in ifadesiyle “tüzük” istiyordu. Doğrudan politik mesajlar vermekten ziyade içindeki isyan dalgalarını romantik-melankolik ve ince ruhlu sanatsal eğilimleriyle dışa vuran topluluklar ancak eşiğin aşıldığı 1985 yılından itibaren belirmeye başlamıştı.

Yetmişli yılların devrimci d inamizminden, örgütlü mücadelesinden beslenen organik aydın ve sanatçılardan elbette farkları vardı, bu dönemde ortaya çıkan muhalif müzik topluluklarının. Bu topluluklar eski şairleri ıska geçmiyor ama daha ziyade genç şairlerin satırlarına yöneliyorlar ya da kendileri söz yazıyorlardı. Çağdaş Türkü de onlardan biriydi. Tıpkı Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü, Mozaik ve Bulutsuzluk Özlemi gibi aynı kuşaktan gelen bir ekipti.

Bu toplulukların şarkılarında görülen ortak özellik, yeni bir ruha sahip olmalarıydı. Folkloru, geleneksel müzikleri devrimci şairlerin satırları ile birleştiriyorlar ya da kendi yazdıkları şarkı sözlerinde onlarla ruh ikizi bir dünyanın içinde oluyorlardı.

***

Efsane ilk albüm “Buğdayın Türküsü”nden sonra piyasaya yönelerek poplaşan Yeni Türkü’den, (topluluğun Ankara’dan İstanbul’a taşınması kararı üzerine) ayrılan Eftal Küçük (gitar, kemençe), ODTÜ’den arkadaşları Tolga Çandar (vokal, bağlama), Bahadır Suda (tuşlu çalgılar) ve Erkan Oban (perdesiz bas) ile birlikte Çağdaş Türkü’yü kurmuşlardı. İsimleri ne kadar da güzel ifade ediyordu müzikal anlayışlarını. Yeni Türkü’den farkları sırtlarını Akdeniz ve makam müziğine dayamamış olmalarıydı. Dönemin türkü ve şiirlerinden ilham alıyorlar: Turgay Fişekçi, Ahmet Telli, Yaşar Miraç, Ahmet Erhan, Behçet Aysan ve Adnan Yücel gibi şairlerin satırlarını notalandırıyorlardı.

Her haliyle kentliydiler ama ozansı bir yanları da mevcuttu. Yeni soundlardan ve elektronik cihazlardan yararlanıyorlar; örneğin sadece akustik piyano değil, yanında Fender Rhodes ve synthesizer da kullanıyorlardı. Bu da daha modern bir sound ortaya çıkarıyordu. Türkü düzenleme biçimleri de eskilere oranla daha çok sesli bir anlayışa sahipti.

Şarkı sözlerinde ise alabildiğine sıradan ve yoksul insanların gündelik yaşamını sorguladığından, o güne değin müziğimizde pek sık rastlanmayan cinsten bir duyarlılık yakalıyorlardı. Daha ziyade kentli aydın ve öğrencilerin penceresinden toplumun tüm mağdurlarına bakan bir duyarlılık çeşidi... Ancak sadece söze yaslanmamış, sözlerin aralarındaki uzun çalgısal pasajlarda güzel grup müziği örnekleri de sergilemişti Çağdaş Türkü. Çandar’ın tok sesi ve muhteşem yorumları, diğer üyelerin çalgısal yetenekleriyle buluşunca ortaya eşsiz bir müzik çıkmıştı.

***

Çağdaş Türkü sadece iki albüm yaptı ve doksanlı yılları göremeden dağıldı. “Bekle Beni” (1986) ve “Delikanlıya” (1987), topluluğun dağılmasına rağmen unutulmamış, yıllar boyunca iyi müzik dinleyicisinin, solcu ve aydın kesimin hafızasında hep yankılanmıştı. Her iki albüm de sessiz bir protesto, notalardan ibaret toplumsal bir çığlıktı adeta...

Müzik tarihimize gururla kazınmış bu iki albüm, yakın zamanda kaybettiğimiz Hasan Saltık tarafından özenle arşivlenen DAT’lardan aktarılarak, Kalan Müzik etiketiyle yıllar sonra yeniden plak formatında basıldı ve ilk kez orijinal albüm başlığı ve sıralamasıyla dijital platformlarda yayımlandı. Plak içinde yer alan şarkı sözleri ve eser künyeleri Erol Mutlu tarafından düzeltildi. Hiç yayınlanmamış fotoğraflar için ise Eftal Küçük’ün oğlu Mehmet Can Küçük’ün arşivinden faydalanıldı. Her iki plak da 180 gram ve açılır kapakla sadece 500’er adet basıldı.