Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçime 12 gün kala Fahrettin Altun’a seslendiği “Cambridge Analytica” tweeti gündem oldu. Tweetten sonraki gün ise Özgür Özel iletişim başkanlığının “deepfake” video ve ses kayıtlarıyla seçimleri manipüle etmek üzere anlaştığı üzerine bir duyum aldıklarını söyledi.

Cambridge Analytica ve  sosyal medya yönlendirmeleri
1 Mayıs’ta Facebook’a reklam olarak verilen Erdoğan Gönüllüleri paylaşımlarından bazıları.

Tuğrulcan Elmas

Cambridge Analytica seçim kampanyalarına danışmanlık veren bir şirket. Şirketin 87 milyon Amerikalı’nın Facebook verisini illegal olarak ele geçirdiğinin ortaya çıkması skandala yol açtı.

Şirket iflas açıklayıp kapandı, Facebook da yargılanıp para cezasına çarptırıldı. İddiaya göre bu veriyle seçmenlerin psikolojik zaafları tespit edilmiş ve buna göre kampanyalar oluşturulup hedef seçmene gösterilmişti.

Deepfake ise yapay zekâ ile gerçekçi montaj video/ses yaratarak kampanya içeriği oluşturmak. Bunlar ayrı kavramlar, ama seçim manipülasyonunda buluşuyorlar. Bu konuda üniversitede araştırmalar yapan biri olarak meseleyi Türkiye’ye uyarlayarak anlatıyorum. 
Cambridge Analytica tarzında seçim manipülasyonu nasıl yapabilir?

Cambridge Analytica’nın yaptığı basitçe üç adımdan oluşuyor: 

1- Seçmen verisini toplamak, 
2- Veriden seçmen eğilimlerini yapay zekâ ile tespit etmek, 
3- Eğilimlere göre de hedefli kampanya oluşturup yaymak. 

Bunlar Türkiye’de araştırma şirketlerinin halihazırda yaptıkları şeyler. Şirketler anketörler aracılığıyla seçmenlerle görüşüp sorular sorar. Cevaplar “seçmen verisidir”. Örneğin batıda yaşayan genç erkek seçmenin en büyük önceliklerinden birinin ilk arabayı almak olduğunu bulur. Aynı zamanda bu seçmenin ana-akım televizyon kanalları yerine Instagram’da daha aktif olduğunu raporlar. Bulgularını halkla ve/veya siyasi partilerle paylaşır. Siyasi partilerin kampanya ekipleri de bu seçmeni hedefleyen kampanyalar hazırlar. Yerli arabaya gençleri bindirir veya ilk arabanızdan ÖTV’yi kaldıracağım diye vaatler yayınlayıp Instagram’da paylaşır. 

Bunu anketlerle yapmak uzun süren pahalı bir iş. Ayrıca anketlerin sormadığı veya görüşülen kişilerin söylemediği bilgiler de var. O yüzden seçmen verisini kullanarak seçmeni profillemek daha ucuz, daha büyük ölçekte çalışabilir ve seçmenin gizli tuttuğu veya kendisinin de farkında olmadığı eğilimleri açığa çıkarabilir. 

Seçmen verisini nereden bulacağız? Örneğin Twitter’dan! Bu veri halka açık, kullanıcıların beğenilerini, paylaşımlarını kolayca indirebilirsiniz. Sonra bu paylaşımlara bakarak o kişiyi dindar, milliyetçi, apolitik, melankolik, depresif diye sınıflandırabilirsiniz. Yapay zekâ kullanarak bu dediğimi bir milyon kullanıcı için yapabilirsiniz. Diyelim hedefiniz muhalif milliyetçilerin Kılıçdaroğlu’na oy vermesini engellemek. Çektiğiniz kullanıcılardan muhalif ve milliyetçi olanları tespit edin. Bu kullanıcıların ortak beğendiği sayfalara bakın. “Muhalif Türk” ve “Serdar Ortaç” sayfalarını beğendiklerini gördünüz mesela. Aynı zamanda kullanıcıların yazılarında ağırlıklı olarak HDP’ye karşı bir tutum sergilediklerini buldunuz. O zaman Kılıçdaroğlu'nun HDP'yle ilgili olumlu sözlerinin bulunduğu bir videoyu kırpıp arkada "Binlerce Dansöz Var" çalın. Sonra Muhalif Türk sayfasına para verip bu içeriği yayınlamasını söyleyin. Böylelikle Serdar Ortaç seven muhalif milliyetçileri hedef alan bir kampanya hazırlamış ve bu kampanyayı da bu milliyetçilerin takip ettiği bir sayfa üzerinden yaymış oldunuz. 

Aslında Cambridge Analytica skandalı bu yazdığımı Facebook verisini illegal olarak ele geçirip kullanarak daha fazla kullanıcı için yapmak ve daha ince çalışmaktan ibaret. Facebook hesapları kapalı ve veri indirmeye açık değil. İnsanlar da Facebook’a adını, yerini, doğum tarihini, ilgi alanlarını hatta dinsel görüşlerini yazmaktan çekinmiyor. Dolayısıyla Facebook verisi altın madeni. Şirket bu veriyi seçmenin psikolojik zaaflarını tespit etmek için kullanmış. Önceki örnekten devam edersek, mesela milliyetçi seçmenin büyük bir bölümünün gördükleri üzerine çabuk kaygılandıklarını tespit etmiş ve onlara göstereceği reklam videolarına patlayan bombalar, eli silahlı teröristler yerleştirmiş. Bu reklam videolarını ise Facebook’un “Serdar Ortaç dinleyenler” olarak tespit ettiği kullanıcılara gösterilecek şekilde hedefli reklam vermiş. 

Türkiye’de hedefli kampanya yapılabilir mi? Yapılıyor mu? 

Türkiye’de siyasi partilerin kampanyaları gayet net: İktidar; milli güvenlik, inşaat sektöründe yaptığı hizmetler ve dindarlıktan ilerlerken muhalefet ekonomi, demokrasi ve iç güvenliği ön plana çıkarıyor. Asıl mesele bunları öyle bir reklamla anlatmalılar ki seçmende karşılık bulacak ve seçmen “Bence ekonomi önemli ama milli güvenlik daha önemli” veya tam tersini söyleyip ona göre oy verecek. Bu tip bir etki için siyasi partiler içerikleri kullandıkları platforma ve hedefledikleri seçmene göre hazırlıyorlar. 

Facebook reklamlarının verisi halka açık, verilen siyasi reklamları ve hedef kitlelerini görebilirsiniz. Örneğin 1 Mayıs’ta Facebook’a reklam olarak verilen Erdoğan Gönüllüleri paylaşımlarında her şehir için o şehirden bir şehit seçilerek afiş yapılmış. “Diyarbakırlı vatansever kardeşim, 14 Mayıs 2023 mührü öyle bir vur ki özerklik isteyenlerin, bu vatanı bölmek isteyenlerin, 7’li masanın, HDP’nin sesi kesilsin.” Samsunlular için Samsunlu şehitin resmi kullanılmış. Şehitler üzerinden milli güvenliği önemseyen seçmenin siyasi özerklik korkusuna çalışılmış. 

Tehlike ne?

Hedefli kampanyalar Facebook’a, Youtube’a, aynı zamanda sosyal medyadaki anonim haber ve komedi sayfalarına vererek yapılabilir. Bunlar nispeten göz önünde olan yerler olduğu için problem yok. Büyük kitlelere ulaşan her kampanya açığa çıkıp teyit ediliyor. AKP yanlılarının CHP’lilerin röportajlarından kırpıp paylaştıkları “CHP özerklik getirecek” videolarını CHP’liler hemen gördü. Geçen Babala TV’de Muharrem İnce’nin programına verilen “Oyları Bölmek İçin İnce Ayar Yapılıyor” reklamı tüm sosyal medyada viral oldu. 

İki tehlikeli unsur var:

1- Whatsapp: Whatsapp kapalı bir mecra. Whatsapp gruplarında paylaşılan sahte içerikler diğer sosyal medyada paylaşılmadan göremiyoruz. Sahte bir içerik sosyal medyaya düşüp teyit edilene kadar grup grup gezer, iş işten geçmiş olur. Özellikle bağımsız teyit siteleriyle beraber çalışmayan Ak Parti seçmeninin bulundukları gruplarda yayılan dezenformasyon sıkıntı. Bu tip grupların hedeflenerek kampanya yapılması içeriğin de gruplardan çıkmayıp teyitlenememesine yol açabilir. 

2- Kriz zamanlarında oluşan bilgi kirliliği: Deprem döneminde de gördüğümüz üzere kriz anlarında her kafadan bir ses çıkıyor ve doğru bilgiyi bulmak, hatta teyit etmeye değecek yanlış bilgiyi bulup onu öncelendirmek bile çok zor oluyor. Üstelik kriz zamanlarında insanlar duygularının güdüsünde hareket ettikleri için yalana karşı daha savunmasız oluyorlar. Bu yüzden gördüklerine çabuk inanıp eyleme geçiyorlar. Seçim gününde de bu tip bir bilgi kirliliği olacak. 2018’de Muharrem İnce’nin kazandığı fakat daha sonra kaçırıldığı üzerine bilgi Whatsapp gruplarında elden ele gezmişti ve İnce ortaya çıkana kadar teyit edilememişti.

Montaj bir video seçim günü WhatsApp’tan gizlice sürülürse tehlikeli olabilir. Böyle bir durum için insanlar tetikte olmalı, önüne gelen her şeye inanmamalı, teyitsiz içeriği paylaşmamalı ve gördüklerini de hemen sosyal medyada raporlayıp teyit ettirmeliler. 

Seçim günü sahte içeriklerle kandırılabileceğimizin farkında olmak çok önemli.