Google Play Store
App Store

Sevgili Vekilim,

Kız kardeşimin içeriye gönderdiği bir kartpostala cevabınızdan selamınızı aldım. Cezaevine gidip gelen iki satırın kıymetini Mamak günlerimden bilirim. Selamınızı alıp başımın en üzerine koydum.

“Tılıç çok sık rastlanan bir soyadı değil. Doğan Bey’e selamlarımı iletir misiniz?” yazmışsınız kız kardeşime. Doğru, memlekette galiba yalnızca bizim aile ve bir iki akraba var.

Sık rastlanan bir soyadı olmaması yüzünden yaşadıklarımı yazsam roman olur desem abartı olur, ama çok abartı değil. 12 Eylül öncesi aranıyor diye isimlerimiz çıkardı gazetelerde… Tırış, Tıraş, Tuluç, Kılıç… Doğrusunu yazana pek denk gelmemiş, ama bundan da şikayetçi olmamıştım!

Geçen gün bir işlem için gittiğimiz belediyede, “Soyadınızın bir anlamı var mı?” diye sordu memur. Birader bir şeyler uydururken yanında bıyık altından güldüğümü görünce, o da anladı salladığını ve gülmeye başladı.

Ciddi bir açıklama gerektiğinde; “Soyadı kanunu çıktığında, büyük dedemiz, önce Kılıç demiş. Bakmış etrafta Kılıç’tan geçilmiyor, bizimki farklı olsun diye Tılıç demiş” diyorum. Bu da sallama tabii. Vallahi nereden nasıl geldiğini de anlamını da bilmiyorum.

Ama çok memnunum soyadımdan, Sevgili Vekilim. İşte sizden sıcacık bir dost selamı gelmesine vesile oldu.

Yugoslavya’da iç savaş sırasında da epey faydasını görmüştüm, Türklerden fazla hazzetmeyen Sırplar, “Tilic” diye yazılan soyadımı görünce, kendilerinden biriymişim hissine kapılırdı. Oralarda Tilic yaygın.

Neyse, yıllık izne başlayıp bir ay boyunca gazete, televizyon ve internet gibi haber mecralardan uzak durmaya hazırlandığım bu son yazıda size yazdığım mektubu soyadımla ilgili gevezelikle doldurmak istemiyorum.

Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı da çıktı ve Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi
yok hükmünde”dir dedi ya Sevgili Vekilim, memleketin asıl beka sorunu işte bu. Tek adam rejimi!

Gazete bugün elinize geçer de mektubumu okuyabilirseniz, siz okurken biz de Sinop’ta “Daha Aydınlık Daha Özgür Yarınlar için / YEREL YÖNETİMLERDEN ÜLKEMİZ YÖNETİMİNE-İKTİDARI ÖRGÜTLEYELİM” başlıklı bir panelde konuşuyor olacağız. Aziz Konukman, Gökhan Günaydın ve Yılmaz Büyükerşen hoca ile birlikte.

Şunu söylemeyi düşünüyorum, Sevgili Vekilim. “Erdoğan imzaladı, katliam yasası yürürlüğe girdi”, “Erdoğan sosyal medya hesabından duyurdu, Haniye için 1 günlük ulusal yas”, “Erdoğan vurguladı Nas”… Haberler hep böyle, ne oluyorsa o dediği için oluyor.!

Ortadoğu’da yoğunlaşan ateş ve barut kokusu bizde de hissedilir diye yazmıştım geçen gün. Erdoğan bir gece ansızın İsrail’e de gireriz deyince. Tam da ateş ve barut kokusunun havayı sardığı zamanlarda, dış politikada “hamaset”ten daha tehlikesi yoktur ve ne yazık ki bizde hamasetten başka bir şey yok!

İçeride insanın gözü ve kulağı çok daha açık oluyor ya Sevgili Vekilim, dışarıdakilerden iyi hatırlarsınız: İnşallah en kısa zamanda Şam’a gidecek, Emevi Camii’nde namaz kılacağız! Mursi ve arkadaşlarını mahkum eden darbeci Sisi ile aynı masaya oturmam! Bu fakir bu görevde olduğu sürece teröristi vermem. Ver papazı al papazı!

Liste uzun. 15 Temmuz destekçisi ilan edilen BAE’ne söylenen ve yapılanlar, Kaşıkçı cinayetinden sonra Suudiler’e söylenen ve yapılanlar…

Bu hamaset ve kaynağı tek adam rejimi memleketi tehlikeli sulara sürüklüyor. Bugün Sinop’ta da söyleyeceğim; onun yerine demokratik bir rejim koymadan sakin sulara çıkamayacağız.

Sevgili Vekilim, satırlarıma son verirken içerideki tüm dostlara selam ediyor ve en kısa sürede hepinizle dışarıda kucaklaşmayı diliyorum.

Not: Genco Erkal’ı çok arayacağız, Nazım yaşadıkça onun da yaşayacağını bilerek. Hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.

Eylül’de tekrar buluşana kadar hoşça kalın.