Attila Aşut
yazievi@yahoo.comÇayırı tutuşturan kıvılcım
Karl Marx günümüz Türkiye ‘sinde yaşasaydı, Manifesto ‘nun ilk tümcesini şöyle yazardı herhalde:
“Saray ‘ın üzerinde çoktandır bir hayalet dolaşıyor: İmamoğlu hayaleti”!
Baksanıza, tek adam rejiminin irili ufaklı bütün güçleri bu hayaletten kurtulmak için seferber olmuş durumda! Dahası, yakın geçmişin FETÖ maymunları, kaşarlanmış ekran şarlatanları, tetikçi trolleri, küçük adamlar, operasyon çocukları yine sahnede; İmamoğlu ‘na ve yakın çevresine kara çalmak için her gün yalan üstüne yalan üretiyorlar...
Bir acayip ülkede yaşıyoruz! Normal bir sabaha uyanamıyoruz artık! 19 Mart ‘tan bu yana sistemli bir gözaltı ve tutuklama dalgasıyla karşı karşıyayız. Saray rejimi, toplumun her kesiminden yükselen itirazları dinleyeceği yerde, insanları susturma yoluna gidiyor. Parti başkanları, belediye başkanları, gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, uyduruk gerekçelerle içeri tıkılıyor…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu çevresinde sürdürülen zincirleme soruşturmaların merkez üssü gibi görünüyor. Yapılan tüm operasyonlar İmamoğlu ‘na bağlanmaya çalışılıyor. Gazeteci arkadaşlarımız Timur Soykan ve Murat Ağırel ‘in gözaltına alınmaları da bu kumpasın bir parçasıydı.
Anayasal protesto ve gösteri haklarını kullandıkları için -bir gün bile yatarı olmayan suçlamalarla- gençler tutuklanabiliyor! Bu durumu hukuk bilgisiyle açıklamak olanaklı değil. Ayrıca tutuklayamadıkları gazetecilere ev hapsi, yurtdışı yasağı ya da haftada üç gün karakolda imza cezası ne demek? Bu hukuk dışı uygulamaların amacı, gazetecilere mesleğini yaptırmamaktır! Oysa özgür ve bağımsız basın, halkın soluğudur. Siyasal iktidar, özgürlük alanını sürekli daraltan bu tür kısıtlayıcı yaptırımlarla ülkenin nefes borusunu tıkamak istiyor!
Ülkemizde yargı erkinin bu denli keyfi kullanıldığı bir dönem görülmemiştir. Eski Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ‘nın başına gelenler, bu konuda en taze örnektir. 8 yıldır içeride tutulan Av. Kozağaçlı ‘nın koşullu tahliyesine bile 24 saat katlanamadılar! Adamı kaşla göz arasında “derdest” edip yeniden hapishaneye gönderdiler. Bir de Madımak ve Hizbullah canilerini dışarı salarken takındıkları tavrı düşünün! Nasıl da “şefkat meleği” kesilmişlerdi! Hukuk bunun neresinde?
Gelin görün ki antidemokratik baskıların alabildiğine artırılması, ülke genelinde yükselen direniş dalgasının hızını kesmeye yetmiyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının siyasal bir komployla tutuklanması, çayırı tutuşturan kıvılcım oldu! Şimdi bu büyük toplumsal yangını nasıl söndürürüz diye kara kara düşünüyorlar.
∗∗∗
Karşımızda stratejik aklını yitirmiş bir iktidar var! Attıkları her adım geri tepiyor artık. Yoğunlaşan saldırılar, umulanın tersine, toplumsal muhalefeti birleştirip büyüttü. Erdoğan ‘ın bel bağladığı CHP içindeki muhalefet ise Olağanüstü Kurultay ‘da Özgür Özel ‘in çevresinde bütünleşti. Sağdan sola neredeyse tüm partiler, CHP ‘nin başını çektiği demokratik mücadele hattında buluştu. Toplumda yıllardır birikmiş bir enerji vardı. Bu büyük enerjinin dışavurumuna tanık oluyoruz şimdi. Diyalektiğin diliyle söylersek, nicel birikimin nitel dönüşüme sıçradığı noktadayız. Uyuyan devi uyandırdı Saray rejimi! Siyasal ve toplumsal muhalefet bütün olarak ayakta. Üniversite gençliğinin ardından lise öğrencileri de sokağa çıktı! Belki Beştepe ‘den duyulmuyor ama sokaklar “Tayyip istifa” sesleriyle inliyor…
∗∗∗
Tabii, ülkenin alanlarında, sokaklarında direniş büyürken söz ustaları da boş durmuyor! Yaşanan günlerin şiirini, türküsünü, destanını yazıyorlar. İleride öyküleri, romanları da yazılacak; filmleri, belgeselleri de yapılacak…
Nitekim bu bağlamdaki yazınsal ilk ürün ulaştı bile elimize!
Yazar ve ozan kimliğiyle de tanıdığımız Ankara Barosu avukatlarından Zeynal Gül, içinden geçtiğimiz direniş günlerinin destanını, ilmek ilmek bir Anadolu kilimi dokur gibi dökmüş dizelere. Değerli arkadaşımızın yer yer Enver Gökçe esintisi taşıyan “kirtin kirt” dizeleri, “ille kavga” günlerinde hepimize iyi gelecektir…
KİLİM
Erken uyandı uykusundan / İşbaşı yaptı Ashab-ı Kehf. / Önce / Rumeli Müdafaa-i Hukuk kilimi dokundu Saraçhane ‘de ./ Sonra / Maltepe ‘de / Anadolu Müdafaa-i Hukuk kilimi.
Köy Enstitüleri ‘nden kalma nisan sevinci / Buluşturdu iki yakada imeceyi / Aldırmadan mart soğuğuna.
Yeniden tanıştılar / Unutulan, / Yitip giden / Bin yıllık dostluklar, akrabalıklar; /
"Nerelisin hemşerim?"
"İstanbulluyum! "
"Neresinden?"
"Sivas ‘ından."
"Sen?"
"Erzincan ‘dan, Kemah ‘tan."
"Ya sen?"
Kastamonu ‘dan."
"Ben Çorum ‘dan,
O, Ardahan ‘dan..."
Dalgalara karıştı sevinçleri
Martıların çığlığına.
Gündüzleri kirkit sesleri:
Hak, / Hukuk, /A- /-da /-let! /
Geceleri kirkit sesleri:
A- /-da /-let, / Öz- /-gür /-lük, / Aşk!
Serildi / İki yakasına Boğaz ‘ın / Müdafaa-i Hukuk kilimleri / Renk renk / İki milyon iki yüz bin ilmek! / Üzerine basmaya kıyamadığımız.
Zeynal GÜL