Dünya görüşü ve yaşam tarzı birbirinden farklı insanların temel demokratik değerler üzerine uzlaşıp ortak hareket edebilmesini çok kıymetli buluyorum. Brezilyalı kardeşlerimizin dediği gibi “Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin kapılarını kapama seçimi”

“Cehennemin kapılarını kapama seçimi”

Cahit BERKAY

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” 

Ne güzel bir söz değil mi? Tarih boyunca milletvekilleri, belediye başkanları, başbakanlar, bakanlar, cumhurbaşkanları kendilerini halkın üstünde görme eğiliminde olsalar da hepsinin asli görevi halka hizmet etmektir. Hepsi halka hesap vermekle yükümlüdür zira halk bu sayede görevlerine devam edip etmeyeceklerine karar verir.

Bizimki gibi ülkelerin gelişimi halkın doğru seçimleri yapabilmesiyle orantılıdır. İyi bir eğitim sisteminde, sanatla iç içe yetişen nesiller doğal olarak evrensel değerler üzerinden seçim yapacaktır. İşte bunu başardığımızda metroda bir bakanla, bisiklete binerken bir başbakanla, ya da Moğollar konserinde bir cumhurbaşkanıyla karşılaşabiliriz. Zira evrensel değerler üzerinden seçim yapan bir halkın seçtiği yöneticiler, kendisini seçen insanlara yolları kapatıp, uzun koruma konvoylarla bir yerden bir yere gitmeye utanır, halkın içinde halkla birlikte yaşar. 

Çok temelden başladım anlatmaya zira ülkemizde kültür endüstrisinin sorunlarını kökten çözebilmek için en temele inmemiz lazım. Zira gençliğinde festivallere katılan bir kaymakam festival iptal etmez, daha iyi koşullarda yapılabilmesi için elindeki imkânları kullanır. Öğrenciliğinde film festivallerini iple çeken ve gündüz seanslarında onlarca bağımsız film izleyen bir içişleri bakanı, saçma sapan yasaklar ve uygulamalarla kültür endüstrisi üzerine baskı kurmaz aksine kültür sanat etkinliklerinin ülkenin geneline yayılması için elinden geleni yapar. Gençliğinde tutkuyla müze ve sergi gezen bir cumhurbaşkanının yönettiği ülkenin şehir meydanlarını hayal etsenize…

Ülkemizin her alanda dünya standartlarını zorlayacak insan kaynağına sahip olduğuna inanıyorum. Müzikte ya da başka sanat dallarında çok yetenekli gençlerle karşılaşıyorum. Bu gençlere kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir ortam oluşturulmayı başarabilirsek kendi alanlarında dünya çapında işler yapabileceklerinden eminim. Sadece sanatta değil, bilimde de sporda da dünya markası olabiliriz, yeter ki gençlerimize gelişmiş ülkelerdeki yaşıtlarının sahip olduğu imkânları sağlayalım. 

Dünya görüşü ve yaşam tarzı birbirinden farklı insanların temel demokratik değerler üzerine uzlaşıp ortak hareket edebilmesini çok kıymetli buluyorum. Brezilyalı kardeşlerimizin dediği gibi “Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin kapılarını kapama seçimi”. Öyle gözüküyor ki Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacak. Ancak ülkemizin geleceğini belirleyecek seçimin bu değil bundan sonraki olacağını düşünüyorum. Zira canım ülkemin demokratik ve modern bir ülkeye mi dönüşeceğini yoksa yeniden muhafazakâr baskıcı bir rejime doğru mu ilerleyeceğini halkımızın bir sonraki seçimi belirleyecek. 

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na reisi cumhurluğu çok yakıştırıyorum ve şahsen gelecek adına oldukça umutluyum. Ancak icraat görmeden fazla hayal kurmamayı öğrenecek kadar uzun zamandır bu ülkede yaşıyorum. Yeni hükümetin göreve başladığında ülkemizin kronikleşmiş onca sorununun içinde kaybolmayıp “Kültür ve Sanat” endüstrisinin dertlerine çözüm bulmasını elbette istiyorum ancak asıl dileğim Türkiye’nin 7 yaşındaki torunum Deniz’in diğer ülkelerdeki yaşıtlarının her alanda bir adım önünde imkânlara sahip, mutlu ve umutlu bir birey olarak yaşadığı bir ülkeye dönüşmesi…

Herkese iyi bayramlar…