Google Play Store
App Store

Emek hareketine ve emekçilere karşı girişilen eylemlere ve tertiplenen kara propagandaya direnç gösterme esasına dayanan mücadeleyi hikâyeleştiriyor Kobayaşi. Diğer bir deyişle kol kola giren kapitalizm ve faşizmin fetihçi ruhunu ortaya koyuyor.

Cehennemine başkaldıran işçiler
Takici Kobayaşi

Ali BULUNMAZ

Gençlik yıllarında Sovyet Rusya’daki proletarya ve işçi edebiyatından etkilenen; 1930’larda ise ülkesi Japonya’da süratle gelişip faşizm ve Nazizmle dirsek temasına geçen milliyetçi akımları eleştirerek Japonya Komünist Partisi’ne katılan Takici Kobayaşi, kaleme aldığı metinlerde işçilerden yana zar atmış ve onların çalışma koşullarını anlatırken partinin devrimci hareketler içindeki yerine dair kalem oynatmıştı.

Buradan baktığımızda Kobayaşi’nin, İkinci Dünya Savaşı’nda İtalya ve Almanya’nın Asya-Pasifik’teki müttefiki Japonya’da aşırı milliyetçi ve faşist hareketlerin ortasında sosyalist yazar kimliğiyle öncü konumuna geldiğini görüyoruz. Fakat bu durum, Kobayaşi’nin imparatorluğun şimşeklerini üstüne çekmesine yol açıyor, kitapları yasaklanıyor ve yazar büyük baskı görüyor.

Kobayaşi’nin Japonya’da uzun yıllar yasaklı kalan, sansüre takılan ve seneler sonra özgürlüğüne kavuşan kitaplarının başında, bir gemide âdeta hapis hayatı yaşayan ve buna isyan eden işçileri anlattığı Yengeç Konserveleme Gemisi geliyor.

KESİN BİR İTAAT VE SÜKÛNET ORTAMI

Kobayaşi’nin romanının ana mekânı olan gemi bir yüzen fabrika, buradaki patron ordu ve hükümet tarafından kollandığı için işçilerin hakkını pervasızca gasp edebiliyor ve en ufak adalet kırıntısına dahi katlanamıyor. Dolayısıyla fabrika-gemi, işçiler için tam bir cehenneme dönüşüyor. Haksız kazançla ve sömürüyle cebini dolduran patron ise kitabın yayımlandığı Büyük Buhran (1929) döneminde kuralsızlığı “kural” hâline getirenlerin, krizleri fırsata çevirenlerin ve fırsattan istifade emeği sömürenlerin temsili hâline geliyor.

Açık denizde dalgalar ve fırtınalar arasında seyrüseferini sürdüren geminin tamamı erkeklerden oluşan mürettebatı arasında şartlar gereği nobranlık hâkim. Söylem ve eylemler hayli sert. Tam anlamıyla kölelik düzeninin hüküm sürdüğü gemi-fabrikada ezilen işçiler, sosyalizm aleyhtarı propagandaya maruz kalıyor. Haklarını aramaları ya da herhangi bir haksızlığı sorgulamaları şiddetle engelleniyor. Başka bir deyişle Japonya İmparatorluğu’nun karada yaptığını, gemi-fabrikadaki patron tekrarlıyor.

Patron ve onun emrindekiler, Japonya’da 1930’larda terör estiren imparatorun ve bürokratların yaptığı gibi bir tahakküm ortamı yaratarak gemiyi, hem bir hapishaneye hem de çalışma kampına dönüştürüyor. Özellikle Şef Asakava, sükûnetin ve sürekli çalışmanın uygulayıcısı konumunda. En ufak çatlak ses çıkmasını bile engelliyor. Onun en önemli yardımcısı ise fabrika-gemiyi koruyan imparatorluk askerî kuvvetlerinden bir birlik. İşte bu ortamda işçiler yavaş yavaş kıpırdanmaya başlıyor ve bir isyanın hazırlıklarına girişiyor.

KAPİTALİZM VE FAŞİZMİN FETİHÇİ RUHU

İşçiler, Şef Asakava’nın öncülüğündeki şiddete karşı ilkin iş yavaşlatıyor, ardından grev başlatıyor ve en sonunda başkaldırıyor. İsyanın bastırılması ise uzun sürmüyor; imparatorluk kuvvetlerinin ve patronun ortak harekâtı, 1930’ların faşist ruhuna uygun biçimde işçilerin bertaraf edilmesiyle sonuçlanıyor. Askerler, âdeta bir korsan gemisine baskın yaparcasına güverteye çıkarak balıkçıları, tayfaları ve ateşçileri kuşatıyor.

1930’larda ve sonrasında da benzerleri yaşanan sosyalistleri, işçileri ve emekçileri kuşatma ve bertaraf etme eylemini romanlaştıran Kobayaşi, Yengeç Konserveleme Gemisi’ni 1920’lerde okuduğu gazete haberlerinden hareketle kaleme almış. Zamanının bir tanığı olan yazar, işçilerin kötü koşullarda ve hakları ellerinden alınarak çalıştırılmasını eleştirirken gemi-fabrikayı emekçiler için dört bir yanı adaletsizlikle çevrelenmiş bir mikrokosmos olarak resmediyor. Orada başlatılan isyanda adaletsizliğe, milliyetçi-ırkçı söylem ve edimlere karşı çıkan işçileri ise sosyalist hareketle eşleştiriyor. Kısacası emek hareketine ve emekçilere karşı girişilen eylemlere ve tertiplenen kara propagandaya direnç gösterme esasına dayanan mücadeleyi hikâyeleştiriyor Kobayaşi. Diğer bir deyişle kol kola giren kapitalizm ve faşizmin fetihçi ruhunu ortaya koyuyor.