Cenaze töreni
Öleni sevsen de sevmesen de, cenaze törenine kimse mutlulukla gitmez. Hatta mümkünse gitmemeyi tercih edersin, bir şekilde gitmişsen de bir an önce oradan kaçmak istersin.
Bir tanıdığının ölüm haberini almakla onun cenaze törenine katılmak tam olarak aynı durumlar değil. Ölüm haberini alınca hislerini kendi başına yaşarsın, yanında kimse yoksa ağladın mı, güldün mü, umursamadın mı kimse bilmez. Oysa cenaze töreni baştan sona bir “gereklilik”. Oraya gitmen dahil (çok ayıp olur mutlaka git) tören boyunca yapacağın hiçbir eylemin ölen kişiyle ilgisi yok. Neden? Çünkü o öldü, seni göremez duyamaz. Peki hepiniz buraya neden toplandınız? Çünkü bu kalabalıktaki herkes ölen kişinin farklı anlarının farklı anılarının paydaşı, onun bize verdiği bizim de ona verdiğimiz bir şeyler var, bu bir cenaze töreni değil, hissedarlar toplantısı. Burada önemli olan hisler değil, hisseler. Cenaze töreninde hissemiz kadar var olmalıyız, ne az, ne çok... Hissemize göre az tepki vermemiz de (hiç ağlamadı), çok tepki vermemiz de (sana ne oluyo lan) ayıplanır.
∗∗∗
Cenaze törenlerinde “Sıra bana ne zaman gelecek?” sorusu da sinir bozucu biçimde trend topic olur. Kalp krizi mi? Ailede de var mı? (bizim ailede de var) Beyin kanaması mı? Abisi de böyle gitmişti. (benim dayım da öyle gitti), kiloluydu (ben de kiloluyum), Covid de olmuş aşı da (ben de oldum), sigarayı bırakıp elektronik sigaraya sarmıştı (hadi ya, ne marka?)... Ölenin sağlık geçmişiyle her türlü benzerlik keyfinizi kaçırır. Suratınızın asıldığını gören bir arkadaşınız, “Ama sen brokoli yiyorsun” deyince de bir rahatlama gelir. Evet ben brokoli yiyorum, ben farklıyım çünkü ben brokoli yiyorum. Did you think I’d lay down and die? I will survive...
Sevmediğin insanın cenazesine gitmek istemezsin, buna rağmen sevimsiz insanların cenazesi genelde kalabalık olur. Fakir mecburen iyidir, sevimsizlik zenginlere özgü. Ölen zenginin hissesinden pay koparmak isteyen fakirler cenazeyi doldurur. Kimisi de ün zengindir ve bazı üncüler bu cenazelere ün kazanmak için gider.
Ateist cenazeleri daha şenlikli olur. Fişin çekildiğine emin olan ateistler, ölenle sanki yaşıyormuş gibi dalga geçerler. Bazen kahkahalar atılır. Gürültünün dozunun kaçtığı merhumun ailesinin kafalarını kaldırıp bakmasından anlaşılır ve ses biraz kısılır. Hayatımda gördüğüm en güzel cenaze töreni vicdani retçi ve anarşist Tayfun Gönül’ün cenazesiydi. Reddedenler, ayrık otları, anarşikler, çapulcular, ucubeler hep beraber şarkı söyledi ve dans etti Tayfun’un ardından. Bir de cenazelerde uyuz Sinatra’nın yorumuyla My Way çaldıran zenginler var, hiç benim yolum değil.
Kent unutur, köy unutmaz. Kentte hata yaparsın, köy hatayı affetmez. Çocukken yaptığın bir yanlışlık kentte kayda alınmazken, köyde sen ölene dek hatırlanır. Kentte yan komşunun öldüğünü cenaze arabası görünce anlarsın, köyde tüm ölümler minareden anons edilir.
Global Village sözü seksenlerde ilk çıktığında daha çok iletişim ağı ile ilgiliydi, sosyal medya bu sözü dehşetli bir gerçeklik haline getirdi. Sosyal medya sayesinde, kentte yaşadığımız halde köylü olduk. Kentte hiç umursanmayan “elalem”, sosyal medya ile küllerinden doğdu. Pencereden bakan komşu teyzeler, kahveden gözlerini dikip bıyık burkan dayılar ve bekçi Murteza’lar dolu her yer. Bizi her an gözleyen, katı bir ahlakçılıkla yargılayan ve tıpkı kendi gibi olmaya zorlayan çirkin bir köy sosyal medya. Vasatın iktidar alanı, cahilin av sahası.
Mahrem olan tek yer evimiz, yani offline olduğumuz anlar. Kapının kapısı sadece offline’ken kilitli. Online olduğun anda sokaktasın ve tüm gözler üzerinde. Sokakta her şey not alınıyor ve amel defterine yazılıyor. Her an “online olmak”la övünüyoruz, bu “evsizim” demek; yatağa telefonunla yatıyor ve kalkıyorsan bu sokakta uyuyorsun anlamına geliyor.
∗∗∗
Her gün yeni bir kara haber alıyoruz. Bu kara haberlerin tamamı bizi bir cenaze törenine davet ediyor. Yorum yazmazsan duyarsızlıkla suçlanıyorsun, tıpkı cenaze törenine gitmeyince olduğu gibi. Yorum yazsan da her sözün denetime tabi. Yorumun ölene faydası yok ama cenazeye de ölen için gidilmez demiştik zaten. Sen bir yorum yazdın diye bir tek kanser hücresi sağlıklı hücre yemekten vazgeçmeyecek, bir tek kan pıhtısı dağılıp yok olmayacak ama cenaze minareden anons edildi işte ve öğle namazından sonra köy meydanında saf tutmaya mecbursun. Cenaze törenleri çoğumuzda kaçma hissi uyandırıyor. Sanki ölümden kaçabilecekmişiz gibi, kaçarsak kurtulacağımızı düşünüyoruz. Her zaman online’san nereye kaçabilirsin ki?
Topluca ölüp giderken, cenaze törenlerinde saf tutarak gün geçirmek, dirilere haksızlık gibi geliyor bana. Hazır hepimiz hayattayken, buradan size şunu sormak belki de en hayırlısı:
Brokoli yiyor musunuz?