Google Play Store
App Store

İngilizcede “to be framed” deyimi, sadece çerçeve içine alınmak anlamına gelmez, aynı zamanda tüm suçu bir insanın üzerine yıkmak üzere tertip düzenlemek, kumpas kurmak anlamlarını da içerir. “Bir dörtgen çiziyorum. Resmetmek istediğim şeye, açık bir pencere olarak düşünülmüş bu şeyin içinden bakıyorum” (Alberti). 15. yüzyılda çizgisel perspektifin geometrisine göre tasarlanan resim düzlemi derinlik yanılsaması yaratmak, göz boyamak üzere tasarlanmış bir tertipti. Tertip, sadece çerçeve içine alınanlar için değil, düzlemin dışında kalanlar için de düzenlenmiştir. Çerçeve içine almak kumpas kurmaksa çerçeveye dışarıdan bakan da bu kumpasa dâhil edilmeliydi. Tablonun görülebilmesi için ideal bir yer belirlendi. Tabloya sadece oradan bakılabilirdi, bakılmalıydı. Aksi takdirde tablonun yassı bir yüzey, derinliğin bir yanılsama, figürlerin iki boyutlu olduğunu fark eden seyirci kumpasa dâhil olmayacaktı. Dolayısıyla bakan kişi ideal konumunu asla terk etmemeliydi, yoksa kumpas bozulabilirdi. Seyirci için konforlu koltuklar hazırlandı. O zamandan beri seyirci koltuğuna gömülü halde kumpasları izlemeye devam ediyor. Yerinden kalkmaya teşebbüs edenler ise zorla yerlerine oturtuluyor.

İdeal seyirci, yerleştirildiği bakış noktasını asla terk etmeyendir. Zira tabloda temsil edilen şey, en mükemmel şekilde o noktadan kavranabilir. Bazen tablonun farklı açılardan nasıl göründüğünü merak edenler de çıkabilir. İngilizcede bir deyim var, “curiosity killed the cat” (merak kediyi öldürdü); meraklıları gereksiz araştırma ve denemelerin tehlikeleri konusunda uyarmak üzere icat edilmiş bir atasözü. Türkçesi, “insanın başına ne gelirse meraktan gelir”. Atalar her şeyi bilir, boş yere hayatınızı riske atmayın. Söz konusu sizin güvenliğiniz, bakış noktanız sizin iyiliğiniz için özenle tespit edilmiştir, lütfen yerinizi değiştirmeyiniz. Değiştirmekte ısrar edenler olsa olsa bozgunculardır; teröristler ya da vatan hainleri. İdeal bir toplumda yaşıyorlardı. İdeal bir toplumda idealler iktidar tarafından belirlenir. Çoğunluk, idealden olabildiğince pay alabilmek için yerleştirildikleri yerleri benimsedi. İdeali sadece maddi çıkar olarak düşünmeyin. İdeal bir imgedir ve insan kendi katilinin imgesine de âşık olabilir. Nitekim onlar, insanı kendi imgesine göre yaratan ve aynı zamanda onun için felaketler de tasarlayan tanrı-krallarına âşık olmuşlardı.

Yeriniz ideal bakış açısına göre belirlendiğinde artık çerçevenin içindesiniz, çerçevede temsil edilen sizin idealleriniz. Ne demişler? İnsan idealleri için yaşar. İdeal bir seyirci kendi ideallerinin ne olduğunu asla bilemez. İdeallerini o seçmemiştir, idealler ona yerleştiği bakış açısı tarafından verilmiştir. Üstelik idealine ulaşmak için çabalamasına hiç gerek yok, oturduğu yerden payını alabilir. Çerçevenin içinde anlatılanlar erkeğin hikâyesidir. Düzenlenen tertibe göre mekânı ve zamanı yaratan tanrı, erkektir. Yeryüzünü ve insanı kendi imgesine göre yaratmıştır. Erkek biçimlendirici kuvvet, kadın ise biçimlendirilmeye muhtaç şekilsiz bir maddedir. Üstelik sadece erkek değil, kadınlar da bu kumpasa inanmışlardı. Çerçevenin içinde “bir bebekten katil yaratmak” kolaylıkla mümkündü. Bir bebekten katil yaratan karanlık değil, aksine tabloda resmedilen ışıktır. Yüzleri tablonun ışığıyla aydınlananlar, ideal seyircilerdir, onları var eden şey bakış açılarıdır.

Leibniz’e göre her birey bir kavramdır. Bireysel kavramların her biri dünyayı yansıtır, belli bir bakış açısından. Öznenin kendisi bakış açısı tarafından kurulmuştur. Bakış açılarını açıklayan özneler değil, aksine bakış açıları içinden kendilerini açıklayan öznelerdir. Şu ya da bu bakış açısına yerleştikçe şu ya da bu özne olunur (Deleuze, Leibniz, Kabalcı). Öznelerin yüklemleri kavramlarında içerilmiştir. Tıpkı Rubicon ırmağını geçmek, Sezar mefhumunda içerilmesi gibi, başınıza gelenler ve gelecek olanlar yerleştiğiniz bakış açısı tarafından size yüklenmiştir. İdeal bakış açısına yerleştiğiniz an, çerçevelendiniz; duvarda asılı değerli bir koleksiyon nesnesisiniz. Çerçevelerin tasarımları değişebilir. Kimisi boyasız ve gösterişsiz, kimisi altın varaklı. Hangi tablonun yanına asılacağınızı, kimlerle komşu olacağınızı, başınıza gelenleri koleksiyoner belirleyecektir.