Cesaret bulaştıran kamera -2-
“Nejla Demirci, KHK ile işinden edilmiş bir öğretmenle bir doktorun gündelik hayatına dair hazırladığı belgeselin çekimleri sırasında 18 Ocak günü Bodrum’da gözaltına alındı. Bu belgeseli yapmamak şartıyla serbest bırakıldıklarını söyleyen Nejla, polisçe tehlikeli bulunarak kuşatılan belgeseli şöyle anlatıyor: 'Benim yaptığım hakikat yolculuğudur. Belgesel çekerken birine sorup hadi anlat KHK nedir sizin için ne ifade ediyor demiyorum, röportaj da değil. Belgeseli gözlem yolu ile takip ederek çekiyorum. Bir önceki belgesel filmim de öyleydi. O insanlar hayatlarına nasıl devam ediyorlar? Nasıl bir mücadele veriyorlar? Ne yiyip içiyorlar? Sokaktaki insanlar onlara nasıl davranıyor?' Ve Nejla diyor ki, 'Faşizmi iliklerime kadar hissediyorum.' (Cesaret bulaştıran kamera, BirGün, 27.01.2018)
O günlerde henüz filmin çekimleri bile bitmemişti ve belgesel sinemacı Nejla Demirci faşizmi iliklerine kadar hissediyordu. Çekimler bitip kurgu tamamlanana, film artık seyirciyle buluşacak hale gelene kadar da bu hissin devam ettiğine şahsen tanığım.
Ve şimdi faşizmi iliklerine kadar hissetme sırası Kanun Hükmü'nün seyircilerinde... Ama bu özenli filmi izleyerek değil, izleme hakkı ellerinden alındığı için!
∗∗∗
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı, 'devlet ciddiyeti' gibi beklentileri umursamadan ve zerre kadar utanmadan, Kanun Hükmü hakkında yalan söyleyerek kamuyu bir nefret suçuna doğru yönlendirdiler. Nasıl bir gözü dönmüşlük içindelerse artık, hikâyesini bilmedikleri, çünkü izlemedikleri bu filmin FETÖ'cü olduğunu, böyle bir terör propagandasına izin vermeyeceklerini söylediler. Her daim iktidarla birlikte yürüyen İslamcı basın, en iyi olduğu şeyi yaptı: Bir yalana bin katarak Kanun Hükmü'nün nasıl da FETÖ'cü olduğunu anlatıp durdular. Bir teki bile, tekrarlıyorum, bir teki bile filmi izlememişti!
Antalya'nın sanırım solcu olduğunu düşünen muhalif partili belediye başkanı da, tıpış tıpış bu söylemin izinden gitti. Festivalin iptal edildiği kararını açıklarken, izlemediği filmin adını söylemekten bile kaçındı, 'malum film' dedi. Bundan sonra 'malum belediye başkanı' olarak anılacak bu kişi, kriz boyunca (sekiz gün!) filmin bir kopyasını isteyip izleme zahmetine bile girmedi.
Ekşisözlük'ten Instagram'a, X'ten Facebook'a dek internet ortamları, en insaflısı “Filmi izlemedim ama” diye başlayan, bu yalanların nasıl kolayca kabullenildiğini gösteren 'sansüre destek' mesajlarıyla doldu.
∗∗∗
Filmde, Bodrum'un en sevilen kalp doktoru Yasemin Demirci ve son derece yaratıcı bir öğretmen olan Engin Karataş”ın KHK ile mesleklerinden uzaklaştırılması sonrasında yaşananları izliyoruz. Doktor Yasemin, bir yandan KHK'nin etkisini üstünden atmaya çalışırken bir yandan da yaşlı hastalarını evlerinde ziyaret edip tedavilerine yardımcı olmayı sürdürüyor. Engin Öğretmen ise, Bodrum Belediye Meydanı'nda inanılmaz derecede yaratıcı protesto gösterileri düzenleyerek öğrencilerine kavuşma isteğini dile getiriyor.
Her protestosunda polis baskısıyla karşılaşan, pankartları elinden alınan Engin Öğretmen'in bulduğu müthiş protesto yöntemlerinden biri, slogan ve taleplerini meydanın beton zeminine suyla yazmak mesela... Bu yazıları o sırada oradan geçenler görüyor, sonra Engin Öğretmenin sözleri Bodrum güneşinin altında, bir gün yağmur olup tekrar yere inmek üzere buharlaşıyor.
Tabii ne Doktor Yasemin'in FETÖ'yle bağı var, ne de Engin Öğretmen'in... Tam tersi, bu iki kişi, bir zamanlar Komünizmle Mücadele Derneği yönetiminde yer almış sünni-Türk faşisti Gülen ve takipçilerinin fellik fellik kaçacağı solcu karakterler... 15 Temmuz 2016'da, AKP iktidarının sonradan bir 'nimet' olduğunu söyleyeceği tuhaf darbe girişiminin ardından, OHAL yönetimiyle başlatılan 'büyük temizlik' sırasında “Fırsat bu fırsat!” denilerek hakları gasp edilen binlerce insandan sadece ikisi...
İşte bu iki kişinin yaşamının 'kanun hükmünde kararname'yle nasıl altüst edildiğini anlatan film, iktidarın yalan makinesine kurban edildi. Bununla kalmadı; Türkiye'nin kültür-sanat yaşamının en önemli etkinliklerinden biri iptal edilirken, o etkinliğin yolunu gözleyen sinemacıların ve seyircilerin maddi ve manevi hakları da gasp edildi.
∗∗∗
Bu ülkenin tarihi, bizzat devlet eliyle halkın kin ve nefrete yönlendirildiği olaylarla doludur. Zincirin şimdilik son halkası, Kanun Hükmü oldu. Devlet kurumlarının, bakanların hiç utanmadan yalan söylediği bu olay dizisinin hakkı da bir gün aranır elbet...