Google Play Store
App Store

Yılmaz Güney’in Yol filminde mahkûmlara ev izni veriliyor. Tuncay Akça’nın canlandırdığı mahkûm minibüste izin belgesindeki kendi fotoğrafına bakıp: “Resme bak ya, katil gibi çıkmışım” diyor. Minibüsteki diğer mahkûmlar suçunu sorunca “cinayet” diyor. Herkes gülüyor. Bu birinci adım. Tuncay Akça’nın canlandırdığı karakter “Niye güldünüz ki?” diye soruyor. Yanında oturan başka bir mahkûm açıklıyor: “Katil gibi çıkmışım dedin de.” Bu ikinci adım. Akça izin belgesine bakarak söyleniyor: “He ya, tıpkı katil gibi çıkmışım.” Bu da üçüncü adım. Şerif Gören Cihangir barlarında bazen masamıza otururdu. Bir gün bir cesaret sordum: “Şerif Abi, Yol’da Tuncay Akça sahnesinde aynı espriyi neden üç kez tekrarladınız?” Şerif Gören dünyanın en saçma sorusunu sormuşum gibi baktı ve “Millet anlasın diye” dedi. Yol filmindeki bu sahne, doksanlardan beri bir takıntım. Bu sahnede izleyicinin nasıl tepki verdiğini görmek için en ön sıradan geriye bakarak, defalarca sinema salonuna gittim. İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, İzmir… Bir ara Yol nerede oynuyorsa ben oradaydım, sırf bu sahne için. Zaten katil olan mahkûmun kendi fotoğrafına “katil gibi çıkmışım” demesi anlaşıldığında minibüsteki tüm mahkumlar uzun uzun gülerler. İzleyiciye esprinin tadını çıkarmaları için yeterli zaman daha bu ilk aşamada verilir. Buna rağmen salonda çok az kişi güler. Diğer Mahkum espriyi anlatınca, salonda ikinci bir gülme dalgası duyulur ama hala çok az kişi tarafından. Derken espri üçüncü kez tekrarlanır ve bu sefer bütün salon kahkahalarla gülmeye başlar. Tam bu aşamada bir de şöyle ilginç bir durum olur: Espriye ilk seferde gülenler, üçüncü tekrarda istemsizce suratlarını buruşturur, salonda kahkaha kopunca yüzlerinde hoşnutsuz bir ifade belirir.

∗∗∗

Bu tiplere “öncü” deniyor, daha fiyakalı ifadeyle “pioneer”. Her şeyi herkesten önce Fark eden, herkesten önce beğenen veya beğenmeyen ve bir süre sonra “herkes” bu konuda tepki verince “tekrara düşmeyin, banalleşmeyin, bu aptalların içinde benim ne işim var” havalarına girenler. Yılmaz Güney ve Şerif Gören, bu insanların yargılarını önemseselerdi espriyi bir kez yapıp diğer sahneye geçerlerdi. Ama böyle yapmadılar ve aynı esprinin üç kez tekrarlanmasını istediler. Böylece “ilk gülen” azınlık kitlede belki itibar kaybettiler ama salondaki herkesi güldürmeyi başardılar. CHP yöneticileri bu filmin kurgucusu olsa, muhtemelen ikinci ve üçüncü tekrarı atarlardı. Çünkü Twitter (veya X) esiri olmuş bu zümre için kitlelere ulaşmak önemli değil. Yeter ki X’deki acar yorumcular onları ayıplamasın, varsın salonda sadece üç kişi gülsün ve diğerleri bir şey anlamasın. Twitter diktatoryalara karşı mücadele etmesi gereken muhalifleri içine hapseden bir kara girdap. Bu nedenle tüm dünyada iktidar sahiplerinin işine geliyor. Elon Musk bunu bildiği için Twitter’ı satın aldı ve Trump ikinci seçimi en çok bu nedenle kazandı. Trump ve benzerleri halkla anlayışlı, şefkatli bir dil kurup, muhalifleri başka sahalarda kavgalara itiyorlar. Muhalif bu oltaya gelip söylem dilini gitgide yükseltirken, seçmenin devasa kısmıyla bağlarını kopartıyor. Trump ve benzerleri halka dönüp “Bunların işi gücü hır gür, bunlardan bir cacık olmaz” diyor ve seçimi kazanmak için yeterli yankıyı buluyor. Oyun bu kadar basit ve etkili. Türkiye son beş yılı her yıl %100 enflasyonla geçirdi. Düşüncesizce yapılan yatırımların, döviz korumalı mevduat gibi uygulamaların ve akıl almaz faiz borçlarının faturası bir ülkenin tüm vatandaşlarının üzerine yıkıldı. Hepimiz fazlasıyla yoksullaştık. Kitlelerin yoksullaşmasında hiçbir uygulama enflasyon kadar güçlü etki etmez. Enflasyon halkın cebinden para transferidir ve doğrudan iktidarlar tarafından organize edilir. Enflasyonu “piyasa” yapmaz, devlet yapar. Ortada böyle dev bir sorun var ama bu sorunu çözmek bir yana, etkili biçimde dile getiren bir muhalefet bile yok. Türkiye’deki her yoksul yoksulluğunu bir aile sırrı gibi yaşıyor, çünkü bu hikayeleri yazan kimse yok. CHP’liler mazeret olarak “Ülkenin gündemi karışık” diyorlar. Türkiye her zaman karışıktı ama yetmişlerin karmaşasında bile ana akım politikacılar halkın genelinin sesi olmayı dert ediniyordu. “Konuşuyorum ama gündem olmuyor”, demek doğru konuşmuyorsun. Arkana sende sesini bulduğunu düşünen kitleleri almadan nasıl kitle hareketi olabilirsin? Vatandaş yoksulluk ve sefalet çekerken ana muhalefet partisinin yöneticileri sinema salonundaki önce gülen üç kişiye odaklanmış durumda. Korkunç ekonomik tablo onların gündeminde değil. Az sayıda insan “Bu konuya eğilmelisiniz” diye bastırdığında kafalarını cep telefonundan kaldırıp “Millet aç aç” diye bağırıyor ve sonra yine telefonlarına gömülüyorlar. Asgari ücret, emekli maaşı, pahalılık gibi tüm konularda yaptıkları bu. Yoksullaşmayla ilgili halkla bir duygudaşlık kurma planları yok. Kırmızı kart, asgari ücrette yokuz gibi bir şeyler yapıp, sonra hemen vazgeçiyorlar. Strateji yok, irade yok, ısrar yok, en önemlisi böyle bir hassasiyet yok. Mevcut söylem haritalarıyla evine ekmek götüremeyen, kredi borcunu ödeyemeyen hiçbir vatandaş onları bir seçenek görmüyor. Verilen imaj, halden anlayan, sorunları bilen ve çözüm üreten, iktidar adayı bir parti imajı değil. Kıyasıya eleştirdiğimiz Kılıçdaroğlu bile bu çizginin üzerindeydi. CHP yöneticileri şu anda baba parasıyla haytalık yapan genç üniversiteliler gibiler, önlem alınmazsa korkarım bu izlenim çok yakında “halka tepeden bakan züppeler”e dönüşecek.

∗∗∗

Türkiye’de X kullanımı bir yılda %20 azaldı, şu an 20 milyondan az X abonesi var. Birço ülkedeki benzer araştırmalarda tweet’lerin %95’inden fazlasının, kullanıcıların %25’i tarafından üretildiği sonucu çıkıyor. Yani tüm gürültü 5 milyon kullanıcı tarafından kopartılıyor ama bunların içinde eğlence, spor, seks, arkadaşlık, müzik, her konu var. Siyasi tweetler gün içinde defalarca tweet atan 1,2 milyon kişiye ait. Bu 1,2 milyon kişinin içinde AKP trolü de var, DEM’li de var, cemaatçi, tarikatçı da var. X’i siyasi aktarım için kullananların neredeyse tamamı kanaat edinme değil, taraftar kazanma motivasyonuyla hareket ediyor. Bu kitleyi ikna edemezsin ama bu kitle seni deli edebilir. CHP yöneticilerini ne zaman görsem:” X hesabınızı başkalarının yönettiği ve hukukçuların denetlediği bir ilan panosu konumuna indirgeyin ve açıp açıp telefona bakmayı bırakın.” diyorum. Çünkü CHP Genel Başkanı olsa da insan insandır ve o kaosun içine Atatürk girse kaybolur. Çok konuşan sert bir azınlık, temsil güçlerinin kat kat üzerinde bir yaygara ile CHP’nin söylem dilini parçalıyor. Bunu CHP yöneticilerine söyleyince bana uzaylı gibi bakıyorlar. Çünkü sadece onlar değil, onların mesai arkadaşları, bunun için maaş alan çalışanları, danışmanları ve danışmanlarının danışmanları da boğazlarına kadar X içindeler. Onlara bu ortamdan çıkmalarının söylenmesi, bir balığı karaya çıkmaya davet etmek gibi geliyor.

∗∗∗

Geçen hafta Özgür Özel meclis kürsüsünde sakin sakin konuşurken “Anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay” diyerek aniden haykırdı. Niye? Çünkü hala orada. Hala üzerinden bir yıl geçmiş bir kurultaya odaklı. Sesi böyle yükselttiğinde kurultayı kıl payı “kaybeden” partisinin yarısını kutuplaştırdığını düşünmüyor bile… Hemen ardından AKP’nin oyununu bozduğunu kanıtlayan bir fotoğrafı gösteriyor: Fotoğrafta Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş yan yana. Ee, bundan doğal ne var? Bu iki kişi CHP belediye başkanı değil mi? Burada gurur duyulan ne? Biz vatandaşlar olarak bu süreçlere neden dahil oluyoruz? CHP’yi neden hep aday, kurultay, rövanş, çekişme gibi konularda buluyoruz? Neden sıradan insanların dehşetli ve gerçek ızdırapları bu partinin önceliği olmuyor? Özel’in videosunu ablamlara, mahalle kahvesindeki tanıdıklara, işyerindeki bazı dostlara gösterdim. Hepsi aynı tepkiyi verdi: “Yani bunların arasında bir sorun mu vardı?” Özgür Özel’in derdi ablamlar veya mahalle kahvesindekiler olmasa gerek. O yoğun biçimde içinde bulunduğu sanal ve sanal merkezli gerçek yankı odası insanlarına odaklı. Şerif Gören’in sözüyle “milletin anlaması”da, “milleti anlamak” da umurunda değil… Toplumun büyük bölümü Özel’in sözcülük ettiği bu tartışmalardan ya habersiz, ya ilgisiz, onlar ay sonunu nasıl getireceğim derdinde. Şu an CHP’de fırtınalar estiren konuların gündelik hayatta karşılığı yok veya negatif karşılığı var. CHP buralarda yükseldikçe hem iktidara ekonomik faciada dikensiz bir gül bahçesi armağan ediyor, hem de topluma “benim sizle bir duygu birliğim yok” diyor. Hadi biri bunu bir tweet’e özetlesin. Belki böylece Özel ve arkadaşlarının dikkatini çeker ve hemen telaşla kürsüye koşarlar: “Bu arada söylemeyi unutmuşum, millet aç, aç…”