Google Play Store
App Store

Akıbeti belirsiz Antalya Film Festivali’nden, tasarruf adına faaliyetleri durdurulan Tarsus Belediye Tiyatrosu’na çözüm bekleyen nice sorun ortada dururken, CHP yönetiminden tek bir ses çıkmıyor.

CHP’nin kültür politikası var mı?

CHP’nin yeni Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’i takdirle izliyorum. Son günlerde ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ hazırlıklarına, yoksulluğa, eşitsizliğe, hukuksuzluğa karşı verdiği mücadele ve haksız yere tutuklanan gençleri, zindanda tutulan aydınları, siyasetçileri savunan söylemleri ile sosyal demokrat bir partiye yakışan bir tavır sergiliyor. Ne var ki, partinin kültür-sanat alanında tutarlı bir politika izlediğini söylemek mümkün değil.

Tarsus’da yıllardır varlığını sürdüren ve başarılı ürünler ortaya koyan Tarsus Belediye Tiyatrosu’nun elemanlarını belediyenin çeşitli birimlerine tayin ederek, tiyatroyu fiilen kapatan yeni Belediye Başkanının tavrının CHP yönetimi tarafından hoş karşılanmayacağını bekliyordum. Ama kaç gün geçti, partiden ses yok. Elbette önemli sorunlar var gündemde… Emekliler mitingi var, mafya-siyaset ilişkisi var, hayvanlara yönelik katliam projeleri var... Ama bütün bunlar, sanat alanında olup bitenlere karşı suskun kalınmasını gerektirmiyor. Sorun, kültür-sanat alanının önemsenmemesinde; önceliği olan konular arasında yer almamasında galiba... Yanılmıyorsam, partinin kültür ve sanattan sorumlu genel başkan yardımcısı henüz atanmamış.

Kamucu yaklaşım ve sanat 

Yerel yönetimlerin önemli bir bölümünün içinde bulunduğu mali krizin farkındayız elbette. Ama sosyal demokrat yerel yönetimlerin, ekonomik durumu gerekçe göstererek kültür-sanat kurumlarına darbe vurması anlaşılır gibi değil. CHP’li belediye başkalarının hükümetin tasarruf tedbirlerine can simidi gibi sarılmasını onaylamak mümkün değil. Elbette, kentlerine yeni sanat mekânları kazandıran, kaliteden öden vermeden sürdürdükleri kültür etkinlikleri ve yayınlarıyla sanata değer verdiklerini kanıtlayan belediye başkanlarımız da var; sayıları çok az da olsa… Onlardan önümüzdeki haftalarda söz edeceğiz. Bu hafta sekiz yıldır yaşadığım kentten, İzmir’den söz açmak istiyorum.

Ekonomik kriz pek çok belediyeyi olduğu gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni de etkiledi. Yeni Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay, üç yıldır büyük emeklerle gerçekleştirdiğimiz ‘İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin bu yıl yapılmaması/ertelenmesi yönünde bir karar verdi. Diğer etkinliklerin durumu da belirsiz… Cemil Başkanla yüz yüze görüşerek, bu krize bir çözüm bulabileceğimiz düşüncesiyle kaç haftadır suskun kalmayı seçtim. Ne var ki, yerel basında yayımlanan ve büyükşehir yöneticilerini etkilemeyi hedefleyen bir yazı bardağı taşıran damla oldu. Belediyenin, CHP yönetiminin ve sinema kamuoyunun bilmesi gereken gerçekleri paylaşmak istedim.

Popülizm tuzağı  

Festivallerin türleri, kapsamları, içerikleri hakkında bu sütunlarda çok yazı yazdım. Genel, tematik, bölgesel vb pek çok tür var. Ama bizdeki gibisini hiç görmedim! Filmleri izletmeden, halk oylaması ile ödül dağıtan ‘Uluslararası İzmir Artemis Film Festivali’nden söz ediyorum. Festivali, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğinde ASİTEM (Anadolu Sinema ve Televizyoncular Meslek Birliği) ve Birlik Başkanı Muammer Sarıkaya’nın şirketi Medusa Medya düzenliyor. İlki 2018 yılında düzenlenen festival, Türkiye’nin tek ‘vizyon filmleri festivali’ imiş. Vizyon filmi ne demek diye meraklanıyorsanız, sanat filmlerini değil ana akım popüler filmleri değerlendirmekmiş bu festivalin amacı.

Dünya üzerinde’ vizyon’ filmi diye bir tanım yok. Türk icadı olsa gerek! Cannes’dan Venedik’e, dünyanın önde gelen festivallerinde ‘sanat filmi’ olarak da tanımlanan ‘auteur filmleri’nin (yaratıcı sinema örneklerinin) yanı sıra nitelikli ticari yapımlar da gösterilir, hatta yarışmada yer alır. Sadece ana akım - popüler filmleri yarıştırmak ise kimsenin aklına gelmez. Çünkü festivallerin amacı sinema sanatını desteklemek, sinema kültürünü yaygınlaştırmaktır. Ticari amaçlarla yapılan ana akım filmler ödülünü gişede alır (ya da başarısız olur).

Festivallerde ödülleri jüriler verir. Uzmanlıkları tartışma götürmeyen üyelerden bir jüriye sahip olmak, bir festivalin değerini artırır. Halk oylamasına gelince, bazı festivallerde bir yan ödül olarak ‘Seyirci Ödülü’ vardır. Ama oylamaya katılmak için filmlerin izlenmesi koşulu vardır. Seyirciye filmlerden önce, üzerinde filmlerin adı yazılan oy pusulaları dağıtılır ve birden beşe kadar bir puan vermesi istenir. Internet üzerinden -filmi izleyip, izlemediği belli olmayan- bireylerin oylarıyla verilen ödüllerin ciddiyeti sorgulanacaktır elbette. ‘Festival’ hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan sinemacıların ödül alacakları bir törene katılmalarında ise şaşılacak bir şey yok… Yalnızca televizyon ödülleri verilse, gösterimlerin olmaması ve internet üzerinden oy kullanılması kabul edilebilirdi, ama sinema alanında ödül vermeye gelince bu tatsız bir şakadan öteye gidemiyor.

‘Festival’i Türkiye’nin Oscar’ını yapma iddiasında Sarıkaya. Oysa hiç ilgisi yok… Oscar bir festival değil, sinema sektöründe çalışanların oylarıyla belirlenen bir değerlendirmedir. Sektör içinde bir oylama yapılsa ve vizyon filmi gibi anlamsız bir tanımdan vazgeçilse bir diyeceğimiz olamazdı. Beş yıl önce, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Sayın Tunç Soyer seçildiğinde, çok sayıda profesyonelin (yönetmen, yapımcı, oyuncu) imzası ile belediyeye bir mektup gönderilerek, hiçbir uluslararası norma uymayan bu festivalin İzmir’e yakışmadığı, İzmir’in gerçek bir festivale ihtiyaç duyduğu anlatılmış, Soyer de sektörden gelen bu istek doğrultusunda yerli ve yabancı ‘sanat sineması’ örneklerinin yer aldığı, tematik içerikli ulusal ve uluslararası iki yarışma içeren, dünyanın saygın film müziği bestecilerine ‘Altın Flamingo’ ödülleri veren  ‘İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’ni başlatmıştı.

Festivallerin amacı seyirci yaratmaktır 

İzmir’in tek bir film festivaline ihtiyacı var diyor Sayın Sarıkaya ve gerçekleştirdiğimiz diğer film festivallerini sıralıyor. Bunların yapılma nedeni, uzun zamandır festival kültüründen uzak kalmış seyirciyi salonlara çekmek, yüksek bilet fiyatlarından ötürü sinemaya gidemeyenlere ücretsiz ya da uygun fiyatlarla nitelikli film izleme olanağı sağlamaktı. Nitekim üç yıl içinde İzmir seyircisinde ciddi bir artışa tanık olduk. Son yaptığımız ‘İzmir Uluslararası Edebiyat-Sinema Buluşması’ gösterimlerinin dolu salonlara yapıldığını bilmiyor mu Sarıkaya? İzmir’in iyiliği adına herkesle, her kuruluşla masaya otururuz, önerilerini dinleriz ama öncelikle bu kuruluşları tanımak isteriz.

ASİTEM adlı Meslek Birliği kaç yapımcıdan oluşuyor? Kentte düğün videosu ve reklam filmi çekenlerin oluşturduğu bir birlik midir bilemiyoruz. Ama merkezi İstanbul’da bulunan meslek birlikleri ile boy ölçüşmesinin mümkün olmadığını, buna rağmen Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından desteklendiğini biliyoruz. Yönetim kurulunda sinema sektörünün tanınmış tek bir isminin yer almadığı bu kuruluşun ve ‘festival’inin başkanı, ‘İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin Sayın Cemil Tugay tarafından ekonomik sorunlar nedeniyle ertelenmesini sevinçle karşılamış ve yöneticiliğini üstlendiğim ‘İzmir Film ve Müzik Festivali’ni gerçekleştirenleri ‘çete’ olarak nitelendirerek; ‘rantçılık’la suçlamış! Çete diye nitelendirilen, İzmir’in seçkin sanatçılarının oluşturduğu ve belediyeden tek kuruş almadan festival programını oluşturan ‘Kültürlerarası Sanat Derneği’. Bu amaçla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile oluşturulan protokolün tek bir amacı var: Festivalin içerik açısından özerkliğini güvence altına almak.

Keşke ülkemizdeki festivaller merkezi hükümetin desteğinde, sivil toplum ve özel sektör desteği ile yapılabilse… Ne var ki, İstanbul dışında özel sektörden ciddi destek bulabilen başka bir festival yok. Ülkemizin gerçeği bu… Antalya Altın Portakal ve Adana Altın Koza Film Festivallerinin tümüyle büyükşehir belediyeleri finansmanı ile yapıldığını, dünyanın tüm saygın festivallerinde bütçelerin büyük kısmının kamu kaynaklarından karşılandığını bilmez mi Sarıkaya? Elbette bilir, ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın aklını çelmeye çalışıyor, “Belediye festival yapmasın” kolaycılığını öneriyor. Nasılsa, kendi yaptığı hemen hiçbir gideri olmayan, üstelik bakanlıktan istediği desteği alabilen bir ‘sözde-festival’.

İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’ni Tunç Soyer’in başlattığını vurgulayarak Sayın Başkanın desteğini kazanmaya çalışan Sarıkaya istediği kulvarda yürüyebilir elbette, ama öncelikle Oğuz Makal’ın 9 Eylül Üniversitesi bünyesinde başlatıp 10 yıl sürdürdüğü ‘Uluslararası İzmir Artemis Film Festivali’nin adını ve amblemini nasıl kullanabildiğini açıklaması gerekir…

Sosyal demokrat bir partinin kültür sanat politikasında popülizmin değil, evrensel değerlerin, sanat dünyasının ilke ve kurallarının belirleyici olması gerektiğini savunan sinema sektörümüzün değerli temsilcilerine verdikleri destek için teşekkür ediyorum. En kısa zamanda İzmir’de buluşacağız, kimsenin kuşkusu olmasın.