Google Play Store
App Store
CHP’nin yapısal sorunu yönetimde kalıcılıktır
Fotoğraf: AA

Doç. Dr. Hüseyin MERT - huseyin.mert@okan.edu.tr

CHP’nin temel sorunu yönetimde kalıcılıktır. Yukarıdan aşağıya partiye hakim olan buyurgan yönetim anlayışı örgütsel üretkenliği, motivasyonu ve dinamizmi olumsuz yönde etkilediği gibi, değişimin, yeniliğin ve rekabetin önünü tıkamaktadır.

Dünya insanlığının giderek ortak paydası haline gelen değişim ve yenilik yönünde parti örgütlerinden yükselen talepler ve kamuoyunda bu yönde oluşan beklentiler parti merkez yönetimleri tarafından öteden beri görmezlikten gelinmiştir. Bu yapısal sorunlar; partide giderek örgütsel erimeye ve motivasyon erozyonuna neden olmuş, aynı zamanda halkta partiye karşı güven azalmasına dönüşmüştür.

Partinin Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Meclis Üyeleri ve Partinin Politikaları örgütsel irade tarafından değil, partiye hakim olan yukarıdan aşağıya buyurgan yönetim anlayışı tarafından belirlenmektedir. Partide uzun yıllar boyu milletvekilliği, belediye başkanlığı ve örgüt kurullarında başkanlık yapan kişiler bulunmaktadır. Parlamento yapısı incelendiğinde 35 yıl, 30 yıl, 25 yıl ve 20 yıl milletvekilliği yapan milletvekilleri ağırlıktadır. Bu durum Belediye Başkanları, Meclis Üyeleri ve Örgüt Kurulları içinde geçerlidir.

Partinin temel sorunu yönetimde kalıcılıktır. Partide değişimin, yenileşmenin, rekabetin ve gelişmenin önü tıkalıdır. Bu durumun ve başarısızlığın suçlu ve sorumlusu parti örgütleri ve halk değildir, Söz ve karar yetkisini kullanan üst yönetimlerdir. Yaygın bu yönetim uygulamaları parti örgütlerinde çalışma isteğini, motivasyon ve üretkenliği olumsuz yönde etkilemiştir. Partide hakim olan yukarıdan aşağıya buyurgan yönetim anlayışı ortadan kaldırılarak örgütsel aklın kullanımının ve örgütsel iradenin belirleyiciliğinin önü açılmalıdır. Söz ve karar yetkisi parti örgütlerinde olmalıdır ve partide tüzük tartışılır olmaktan çıkartılmalıdır. Sosyal Demokrat parti olmanın, parti içi demokrasinin ve partinin amaçları doğrultusunda başarılı olabilmesinin gereği yeni örgüt kültürünün tüzük kurultayında yaşama geçirilmesidir.

Partinin halklaştırılmasının yolu söz ve karar yetkisinin parti örgütlerine devredilmesidir. Seçilenlerin; halkla organik ilişkilerinin güçlendirilmesinin, çalışkan, üretken ve dinamik özelliklerde olmalarının yolu da budur. Seçilenler seçenlerine itiiat ederler. Buyurgan yönetim anlayışı tarafından seçilirlerse yüzü onlara dönük olacağı gibi, onların istekleri doğrultusunda hareket ederler. Seçilenler parti üyeleri tarafından seçildikleri takdirde yüzleri halka çevrili olacak, halk için çalışacaklar ve halkın içinde olacaklar. Seçilenlerin üzerindeki zincirleri kırmanın ve özgürleştirilmelerinin yolu da parti örgütleri tarafından seçilmelerini gerektiriyor. Temel sorun, yönetimde kalıcılıktır. Yapılacak tüzük değişikliğiyle değişimin, yenileşmenin ve rekabetin önü açılmalıdır.. Bu kapsamda yapılması gereken tüzük değişiklikleri aşağıda açıklanmıştır:

1- Partinin seçimlerde aday olacak kadroları (Cumhurbaşkanı, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Belediye ve İl Genel Meclis Üyeleri vs.) parti üyeleri tarafından önseçim yoluyla belirlenmelidir.

2- Seçilen kadrolar en fazla 2 dönem görev yapmalıdır.

3- Siyasetin üretkenliği ve başarısı için uzmanlardan da faydalanması gerekir. Siyasi Partiler Kanunu gereği siyasi faaliyetlerin dışında tutulan akademisyen, bürokrat, sendika ve meslek odaları yöneticileri vs., bunların kontenjandan değerlendirilmesi gereklidir. Ancak bunların sayısı 20’yi geçmemeli ve önseçime katılmış ve seçilememiş parti kadroları bu haktan faydalanamamalıdır. Bir seçim çevresinde bu kapsamda sadece bir milletvekilliğine yer verilmelidir. Kontenjan kapsamında seçilecek milletvekillerini ve seçim çevreleri ile sıralamadaki yerleri belirleme konusunda yetki parti meclisinde olmalıdır.

Değişimden ve yenilikten yana olmanın yolu; partide statükocu bu yönetim uygulamalarının kaldırılması ve yerine örgütsel aklı ve iradeyi koymaktır, değişimi, yenileşmeyi, rekabeti ve gelişmeyi sürekli kılacak partide düzen değişikliğini gerçekleştirmektir.

CHP’nin temel amacı ülkeyi içten içe tüketen bu karanlık düzeni yıkarak, halk egemenliğine dayalı demokratik bir düzen kurmaktır. CHP’nin iktidar yolunu açmak ve başarılı uygulamalarla iktidarının sürekliliğini sağlamak için kendisini örgütsel olarak yenilemesi ve geliştirmesi gerekli ve önemlidir.

CHP nasıl bir demokrasi istiyor ve amaçlıyor ise bunu iç yaşantısında uygulamaya geçirmelidir. CHP, geliştireceği yeni örgüt kültürüyle siyasal yaşamın demokratikleştirilmesine ve aynı zamanda ülkede demokrasi bilincinin toplumsallaştırılmasına öncülük etmelidir.

CHP’de son kurultayda yönetim değişikliğinin temelinde kamuoyunda ve parti tabanında giderek yükselen değişim ve yenileşme yönünde talep ve beklentilerdir. Genel başkan Sayın Özgür Özel’in kurultaydaki konuşmaları da bu yönde öngörüleri içermekteydi ve genel başkan önseçim yönünde taahhüdünü de paylaşmıştır. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel tüzük kurultayında önemli bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Tüzük kurultayında partide devrim öneminde olan demokratikleşme projesiyle umut, güvene dönüştürülebilir, parti tabanı ve sosyal demokrat kamuoyunda büyük bir motivasyon ve coşku yaratılabilir ve ilk seçimlerde siyasal iktidarın başlangıç ve en önemli adımı atılmış olabilir. Tüzük değişikliğinin yıllar boyu CHP’nin temel gündem maddesi olduğu ve yıllarca kurultaylarda başarılamadığı da gerçeklik iken CHP Genel Başkanı bunu başararak, CHP tarihine adını yazdırabilir. Bu önemli bir fırsattır. Gün umudu güvene dönüştürerek güçlü adımlarla iktidara yürümenin günüdür.

Yolun Açık ve Aydınlık olsun, Başarılar CHP.

Güzel günler dileğiyle...