Google Play Store
App Store

Bilindiği gibi Çin son 30 yılda çok yüksek büyüme oranları yakaladı ve ülkedeki mutlak yoksulluğun üstesinden geldi. Piyasa ölçüleriyle Çin’in GSYH’si 2022 yılında ABD’nin %73’üne ulaştı. 1990’da bu oran sadece %7’ydi.

Çin’in 2024 hedefleri neler?
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping (Fotoğraf: Depo Photos)

Geçtiğimiz hafta Pekin’de Ulusal Halk Kongresi toplandı ve merakla beklenen 2024, ekonomik büyüme hedefini yüzde 5 olarak açıkladı. Her yıl bu etkinlik “Politik Danışma Konferansı” ile birlikte gerçekleştiriliyor ve yerel jargonda “iki oturum” diye biliniyor. Bu yılki çalışma raporunu çiçeği burnunda Başbakan, eski Şanghay Belediye Başkanı L. Qiang sundu. Alışılageldiğinin aksine oturumun sonunda basın toplantısı yapmaması bazıları tarafından Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in tüm ipleri eline almasının bir alameti olarak, bazıları tarafından ise yerli-yabancı basın mensuplarının sorularından kaçınma arzusuyla açıklandı.

Her ne kadar Çin ekonomisi 2023’te yüzde 5,2 büyüdüyse de, pandemi dönemindeki kapanmanın sonucu 2022’de büyüme oranının yüzde 3’e düşmüş olmasının getirdiği baz etkisi bu sonucun alınmasını kolaylaştırdı. Halbuki 2024 için böyle bir durum söz konusu değil ve hedefi tutturmak biraz daha zorlaşacak. Bu arada unutmadan hatırlatalım, Covid-19 pandemisinden 100.000 kişi başına ölüm ABD’de 337, Birleşik Krallık’ta 307, İtalya’da 311 iken Çin’de resmi rakamlara göre sadece 6. Bu istatistiklere itibar etmeyen araştırmaların en kötümserleri bile Çin’de 100.000 kişi başına ölümü 110’a, hâlâ ABD’nin üçte birine çıkarıyor. Özetle Çin pandemi sürecinde halk sağlığını ekonomik büyümeye önceleyerek bu süreci göreceli düşük bir insani kayıpla atlattı. Değerlendirmelerde bu noktayı gözden kaçırmamakta yarar var.

ÇİN ABD’YLE ARAYI HIZLA KAPATIYOR

Bilindiği gibi Çin son 30 yılda çok yüksek büyüme oranları yakaladı ve ülkedeki mutlak yoksulluğun üstesinden geldi. Cornell Üniversitesi’nden Eswar Prasad’ın hesaplamalarına göz atarsak; Piyasa ölçüleriyle Çin’in GSYH’si 2022 yılında ABD’nin yüzde 73’üne ulaştı. 1990’da bu oran sadece yüzde 7’ydi. Çin’in kişi başına geliri şimdilerde 13 bin dolarla ABD’deki kişi başına gelirin yüzde 17’si. Bu oran da 1990’da çok düşük düzeylerde yüzde 2’nin altındaydı. Son 15 yılda Çin küresel büyümenin yüzde 35’ini sağlarken, Avrupa’dan görece daha iyi bir performans sergileyen ABD’de bile bu oran yüzde 27’de kaldı. Üstelik Çin bu performansı kalkınma için reçete olarak sunulan; “iyi işleyen bir finans sistemi, piyasa odaklı ekonomi ve demokratik bir politik işleyiş” koşulları olmadan sergiledi.

KAPSAMLI BİR GENİŞLEME PROGRAMI GELMEDİ

Bilindiği gibi Çin’de ciddi bir emlak krizi yaşanıyor, en büyük inşaat şirketlerinden Evergrande’nin iflası gerçekleşti. Yerel yönetimlerin birikmiş ciddi borçları var. En büyük gelir kaynaklarını oluşturan, bünyelerdeki arsaları imara açma seçeneği de konut piyasasındaki durgunluk nedeniyle kurudu. Çin’de iç tüketim GSYH’nin sadece yüzde 53’ü, buna karşın ABD’de yüzde 68’i. Bu sorunlara yönelik inşaat sektörünü canlandırma amaçlı veya iç tüketimi uyarma hedefli ciddi bir açılım umanlar, Başbakan Qiang’ın açıklamalarından hayal kırıklığına uğradılar. 2008 küresel finansal krizinden sonra, Çin’in altyapıya ve emlak sektörüne odaklı büyük ekonomiyi destekleme stratejisinin bir benzerini bekleyenler de açıkçası yanıldılar.

Xİ JİNPİNG’İN TUTARLI ÇİZGİSİ

Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in göreve geldiğinden beri benimsediği çizgiyi yakından izleyenler ise, bu duruma pek şaşırmadılar. Xi açık ifade etmemekle birlikte, çalışma yaşındaki nüfusun yerinde saydığı bir ekonomide geçmişteki gibi yüzde 7-8’lik büyüme hızlarının yakalanamayacağını görüyor. Bundan sonra büyümenin ancak verimlilik artışı ve yüksek teknolojili imalat sanayi ile sağlanabileceğini düşünüyor. Geniş kitlelerin hoşnutsuzluğunun gelir ve servet dağılımı farklılıklarının törpülenmesiyle giderilebileceğini varsayıyor. O nedenle emlak ve altyapı yatırımlarına hız vermenin kısa vadede bir parlamaya yol açsa da, orta-uzun vadede geri tepeceği saptamasından yola çıkıyor.

Xi’nin ortaya attığı iki kilit kavram var: ortak refah ve ikili sirkülasyon. Ortak refah, bir yandan ekonomik eşitsizlikleri azaltmak, öte yandan bölgesel refah farklarına el atmak anlamı taşıyor. İkili sirkülasyon ise, ihracatı ihmal etmeden iç tüketimi uyarmayı ve bölgeler arası ticareti hızlandırmayı amaçlıyor. Sonuncusu Çin’e özgü, bölgesel liderlerin mal ve hizmet alımlarını kendi yerellerinden sağlama eğilimlerini kırma çabasını simgeliyor. Ulusal çapta etkinliği artırmak için merkezi kontrolü güçlendirmeyi hedefliyor.

2020’de Çin en zengin iş adamı Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’nın hizaya getirilmesi, özel derslerin men edilmesi, bilgisayar oyunlarına getirilen kısıtlamalar, özel sağlık sektörünün doktorlar ve ilaç şirketleri arasındaki menfaat ilişkilerine müdahale gerekçesiyle kontrol altına alınması, Batı dünyasında piyasa işleyişine zarar verme adımları çerçevesinde şiddetle eleştirildi. Ancak ortak refahı sağlama hedefi doğrultusunda bu hamlelerin, gelir ve servet adaletsizliğine tepki duyan sade yurttaşlar tarafından desteklendiğini düşünmek de olası.

2024 ekonomi programını değerlendirdiğimizde, ABD ile girişilen küresel hegemonya mücadelesinde teknoloji ağırlıklı bazı sektörlere öncelik verilmesi stratejisinin yansımalarını da gözlemliyoruz. Yüzde 5 büyüme hedefinin GSYH’nin yüzde 3’ü ile sınırlı bir bütçe açığıyla gerçekleştirilmesi öngörülüyor. IMF’nin Çin’in 2024 büyümesini yüzde 4.6 beklemesi de bu hedefin aşırı iyimser sayılamayacağını gösteriyor.

3 YENİ ÜRETİM ODAĞI

Xi Jinping demeçlerinde sürekli üretici güçlerin niteliğini arttırmaya dayalı kaliteli büyümenin altını çiziyor. Bu anlayış, Üç Yeni diye adlandırılan elektrikli araçlar, lityum iyon piller ve güneş panelleri, rüzgar türbinleri gibi yenilenebilir enerji ürünlerinin üretimini artırmak biçiminde hayata geçiyor. Bu sektörlere 2023’te yüzde 40 artışla 890 milyar dolar yatırım gerçekleştirildi. Çin küresel güneş panelleri üretiminde bileşenlerine göre değişen yüzde 75 ila 95 arasında ağırlığa sahipken, bu çıktının sadece yüzde 36’sını kendi tüketiyor. Elektrikli araç üretimi üç yılda yüzde 1500 artış kaydetmesi, Çin’i otomobil ihracatında Japonya’yı geride bırakarak dünya lideri haline getirdi. AB elektrikli araç ithalatına anti-damping soruşturması açarken, ABD ise Çin araçlarının veri güvenliği taşıdığını, yani casus görevi gördüğünü iddia etmeye başladı.

Çin’in önceliklerini merkezi bütçe harcama eğilimlerinden de gözlemlemek olanaklı. 2024 için yüzde 3.8’lik bir harcama artışı öngörülürken; faiz giderleri yüzde 11.9, bilim ve teknoloji ödenekleri yüzde 10, hububat stoku yükseltmeleri yüzde 8.1, savunma harcamaları yüzde 7.2, diplomatik faaliyetler yüzde 6.6 ve eğitim giderleri yüzde 5 yukarı çekiliyor. Çin bu silahlanmaya 231 milyar dolar harcarken, bu durumda bile 886 milyar dolarlık bütçe kullanan ABD’nin yanına bile yaklaşamıyor.

2024 MERAKLA İZLENECEK

Marksist iktisatçı Michael Roberts bloğunda Çin ekonomisindeki yavaşlamanın söz konusu edildiği 2019-23 arasında kişi başına büyüme hızlarını hesaplamış. Buradan nüfusu da hızla artan Hindistan’da yüzde 13.4, ABD’de yüzde 5.2, Japonya’da yüzde 2.1 artışa karşın Birleşik Krallık’ta yüzde 1.8 Kanada’da yüzde 1.4, Almanya’da yüzde 0.5 düşüş yaşandığını öğreniyoruz. Buna karşın aynı dönemde Çin’de yüzde 19.8’lik bir sıçrama gözlenmiş. Çin ekonomisinin seyri hem dünyanın en büyük dış ticaret merkezi olarak tüm ülkeleri ilgilendiriyor, hem de ABD ile giriştiği küresel liderlik mücadelesi heyecan uyandırıyor. O nedenle Çin’deki gelişmeleri 2024’te de merakla izlemeyi sürdüreceğiz.