Çin’in Batı’ya açılan kapısı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde neler oluyor?
Çin’in 6’da 1’ni oluşturan Türkiye’nin 2 katı büyüklüğündeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi uzun yıllardır uluslararası toplumun gündeminden düşmüyor. Karşılıklı iddiaların ortasında dünyanın gözlerinin çevrildiği Sincan’a gittik. Çin’in en kozmopolit bölgesi olan Sincan’da iç içe geçen yaşamları yerinde gördük. Çin’in Batı’ya açılan kapısı Sincan, Kuşak Yol Projesi’nin de en önemli kavşak noktası. Pekin’in buraya özel bir önem atfettiği görülüyor.
Uzakdoğu’nun “uyanan dev”i Çin, her yönüyle merak konusu. Ekonomik, askeri, politik yükselişi nedeniyle dikkatler bu ülkenin üzerinde. Öyle ki dünyanın bir numaralı hegemon gücü ABD’nin ulusal güvenlik stratejilerinde “zapt edilmesi gereken hasım” olarak kodlanacak derecede bir yükseliş içinde.
Çin hızlı kalkınıp ABD ile boy ölçüşecek boyuta gelirken bu ülkeye dair bilinenler de sınırlı. Kendileri “Şi Jinping’in öğretisiyle yeni çağda Çin karakterinde bir sosyalizm" olarak formüle etse de “devlet kapitalizmi"nin uygulandığı ülke son yıllarda kabuk kırmaya çalışsa da adeta bilinmezliklerle dolu bir ülke.
Çin’in dışarıya çok da açık olmayan durumu ve ABD/Batı merkezli dünyanın hegemonik gücü nedeniyle Komünist Partisi’nin yönetimi altındaki ülkeye yönelik tüm okumalar da Batı merkezli. Bu durum kendisini kültürel olarak da, toplumsal olarak da her alanda gösteriyor. Devasa büyüklükteki Çin 9,6 milyon km2’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin 13 katı. Onlarca etnik topluluk ve grubun yaşadığı 1,5 milyar nüfuslu ülkede Tayvan, Uygur, Tibet, Hong Kong, Güney Çin Denizi gibi pek çok ihtilaflı sorun var. Her bir sorun devasa hacimde. Güç merkezlerinin dahil olduğu, uluslararası boyut kazanan en önemli meselelerden birisi de Sincan (Şinciang) Uygur.
SİNCAN’DA İÇ İÇE GEÇEN YAŞAMLAR
Çin’in 6’da 1’ni oluşturan Sincan Uygur Özerk Bölgesi gerek Türkiye gerekse de dünya çapında çeşitli haberler ve iddialarla gündemden düşmüyor. Çin’in kuzeybatısında, Türkiye’nin 2 katı büyüklüğündeki Sincan Özerk Bölgesi, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan olmak üzere 8 ülke ile komşu. Orta Asya’nın ortasında 5.700 kilometreden fazla kara sınır hattına sahip. Ve bu devasa coğrafyada 13 ayrı etnik grup ve yaklaşık 26 milyon kişi yaşıyor.
Çin’de en fazla etnik grubun olduğu yerlerden olan Sincan’ın yüzde 46’sı Uygur, yüzde 43’ü Han Çinlisi, geri kalan oranlar ise Kazak, Rus, Tatar, Moğol, Hui, Kırgız, Sibou gibi diğer etnik azınlıklardan oluşuyor. Uygurlar’ın büyük çoğunluğu Müslüman. Aynı zamanda bölgede Hui’ler gibi Müslüman Çinliler de var. Uygur nüfusu yaklaşık 13 milyon, Hanlıların 11 milyon civarında.
ÇİN’İN BATI’YA AÇILAN KAPISI SİNCAN
Çin’in Batı’ya açılan kapısı konumundaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi Pekin’in “yüzyıllık projesi” Kuşak Yol’un da en önemli kavşak noktası. Bu nedenle de jeostratejik ve jeopolitik önemi çok büyük. Kuşak Yol Projesi, Çin’in Mao ve Deng Şio Ping’den sonraki en büyük lideri olarak kabul edilen Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 sonunda Orta ve Güney Asya ülkelerine yaptığı ziyaretler sırasında duyurduğu, 2049’da bitirilmesi planlanan bir "modern İpek Yolu." Kuzey, güneyi orta koridorlar üzerinden Çin’i Avrupa ve dünyaya bağlayacak olan proje, jeopolitik denklemi kökünden değiştirecek bir hacme sahip. Kuşak ve Yol Projesi’ne şu ana kadar yüzden fazla ülke dahil edildi.
Sincan’da bu projenin alt yapısına yönelik çalışmalar yoğun şekilde sürüyor. Devasa limanlar yapılıyor, konutlar inşa ediliyor, kentler oluşturuluyor. Dünyanın yeni süper gücü olarak kabul görmeye başlayan Çin’in bu bölgeye özel bir önem atfettiği açık.
İDDİALAR, RAPORLAR KARŞILIKLI SUÇLAMALAR
Türk milliyetçilerinin “Doğu Türkistan” olarak adlandırdığı, Çin’in ise ısrarla karşı çıktığı Sincan Uygur Bölgesi BM ve Af Örgütü raporlarında yıllardır "sistematik insan hakları ihlalleri, işkence" gibi ağır suçlamalara konu oluyor. Uygurların dili, dini ve kültürünün yasaklandığı, toplama kampları inşa edildiği, sistematik bir demografik yapılandırma politikası yürütüldüğü ve zulüm uygulandığı iddialar arasında. Bu ve buna benzer haberler sık sık ajanslara düşüyor.
ABD güdümündeki Batılı merkezlerden çıkan raporların güvenirliği “şüpheli.” O raporların bugüne kadar nasıl servis edildiği de sır değil.
Çin yönetimi bu tür suçlamaları sert bir şekilde reddederken meselenin çeşitli odaklarca kendisine karşı kullanılmak istendiğini ileri sürüyor. O odak da Amerikan emperyalizmi, Batı dünyası ve bunlarla hareket eden ‘ayrılıkçı’ Uygur yapılar. Pekin’e göre entegrasyon politikaları “asimilasyon” olarak görülüyor. Uygurlar’a karşı kötü muamele uygulandığı, kampların varlığı reddediliyor, buraların eğitim merkezleri olduğu ileri sürülüyor. Çin, “teröre” ve “aşırıcılığa” karşı önleyici tedbirlerin alındığını, Uygurlara baskı yapılmadığını kaydediliyor.
Çin’in bu konudaki refleksleri diğer benzer sorunlar yaşayan devletlerin yaklaşımından farklı değil. Çin’in insan hakları karnesinin pek iç açıcı olduğu söylenemez. Örneğin Çin, Doğu Türkistan tanımlamasına karşı, yasaklı kelimelerin başında geliyor “Türkistan.”
Bu karşılıklı suçlamalar, iddialar, restleşmeler on yıllardır süregeliyor.
Şinciang Uygur Özerk Bölgesi’nin radikal dinci-selefi örgütlerin yoğun faaliyet yürüttüğü Afganistan, Kırgızistan, Keşmir, Pakistan ve Tacikistan’a komşu olması, Türkistan İslam Partisi’nin binlerce militanının Suriye’nin İdlib kentinde varlığını sürdürüyor olması, Çin tarafından büyük bir “güvenlik tehdidi” olarak algılanıyor.
Çin’in Batılı ülkelerden gelen suçlamalara yanıtları ana başlıkları ile şöyle:
“Mesleki eğitim ve öğretim merkezleri, ABD’deki topluma kazandırma merkezlerinden, Birleşik Krallık’taki Ayrılma ve İlişik Kesme Programı’ndan (DDP) ve Fransa’daki radikalizmi önleme merkezlerinden bir farkı olmayan kurumlardır. Hepsi önleyici terörle mücadele ve ırkçılığın ortadan kaldırılması için yararlı önlemler ve olumlu buluşlardır ve BM Küresel Terörle Mücadele Stratejisi ve diğer terörle mücadele kararlarının ilkeleri ve ruhu ile uyumludur.”
-“Merkezlerde kursiyerlerin kendi etnik dillerini yazılı ve sözlü olarak kullanma hakları koruma altındadır. Tüm düzenlemeler, müfredat ve kantin menüleri hem Çince hem de etnik dillerinde yazılmıştır.”
-“Uzun zamandır Uygurlar da dahil olmak üzere bütün azınlık etnik gruplarımız için imtiyazlı bir nüfus politikası uygulanıyor. 1978 yılından bugüne Şinciag’daki Uygur nüfusu, 5,55 milyondan yaklaşık 12 milyona ulaştı. 40 yıl önceki nüfusun 2,1 katına çıktı.”
Bunların yanında yüz binlerce Uygur’un Çin fabrikalarında zorla çalıştırıldığı da dillendiriliyor. 29 Haziran 2023’te Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Çin’in Uygur politikasını “İnsan haklarıyla hiçbir ilgisi yoktur ve aşırılığı dışlamayı, terörizme ve bölücülüğe karşı çıkmayı amaçlamaktadır” sözleriyle değerlendirmesi, ayrıca “Filistin, Sincan sorununun Çin’in içişlerine müdahale etmek için kullanılmasına kararlılıkla karşı çıkmaktadır” ifadeleri Türkiye’de bir hayli tepki toplamıştı.
PEKİN’İN DEVASA YATIRIMLARI NE ANLATIYOR?
Uygur bölgesi Çin’in en yoksul yerlerinden. Çin’in doğu bölgesi yani Pasifik hattı; Şangay, Pekin, Tianjing, Chongqing, Shenzhen, Hangzhou, Dalian, Nanjing, Xiamen, Guangzhou vs gibi bir başka evrende yaşarken Orta Asya’daki Batısı çok gerilerde.
Tam da bu nedenle dikkat çekici bir yatırım yoğunluğu var. Bu durum da farklı şekillerde yorumlanıyor;
Birincisi “Kuşak Yol projesi” nedeniyle şimdiden sağlam bir alt yapı oluşturmak. Kentlerin, bölgenin ekonomik ve alt yapısal entegrasyonunu sağlamak. Köprüler, limanlar, yollar, caddeler buna göre dizayn ediliyor. Kent içleri de gelecekteki yoğunluğa göre düzenleniyor. Bu yöndeki yoğun çalışmalar her taraftan görülebiliyor.
İkincisi ise ekonomik yatırımlar ile bölgenin kalkınmasını sağlayarak bugüne kadar “ihmal edilmiş” bölge halkını “kazanmak.” Klasik; ekonomik refah artarsa “aşırılıklar” törpülenir, “radikalizm” azalır yaklaşımı.
Gerekçeler ne olursa olsun çıplak gerçek şu; Çin, Uygur’da “cazibe” merkezleri yaratmaya başlamış. Urumçi, Kaşgar, Naleti, Gulca (Jinning), Kuça gibi kentlerde önemli turizm bölgeleri oluşturulmuş. Çarşılar, pazarlar, kentler buna göre dizayn edilmiş. İç turizm tüm Sincan bölgesinde oldukça canlı. Kazakistan sınır kapısı ve Horgas serbest bölgesi de hareket katıyor. Her kentte dönüştürülmüş mahalleler var. Hava kararınca caddeler oldukça hareketleniyor.
KÜLTÜRLERİNİ, DİLLERİNİ KULLANABİLİYORLAR MI?
Uygurların kültürlerini yaşayıp yaşayamadığı, dillerini özgürce kullanıp kullanmadığı en çok merak edilen başlıklardan. Kazak Özerk Şehri olan İli haricindeki gezdiğimiz tüm şehirlerde Uygurlar çoğunlukta. Urumçi Havalimanı’ndan itibaren bölgenin tamamında Arap alfabesi kullanan Uygurların dili Uygurca mevcut. Devlet kurumlarında ve kamuya ait tabelalarda Uygurca ve Çince kullanılıyor. Okullarda Uygurca ve Çince eğitim veriliyor. Üniversitelerde Uygurca bölümler, her kentte camiler var.
Şinciang’da 9 yıllık zorunlu eğitim iki dilli sisteme göre – Çince, Uygurca ve diğer etnik azınlık dilleri- yapılıyor. Çin’de etnik azınlık grupların kendi dilleri ile eğitim almaları anayasal ve yasal güvence altında. Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’nın 4. Maddesinde, “Her bir milletin kendi ana dilini kullanma ve geliştirme hakkı vardır” diye yazıyor.
***
8 ÜLKE İLE KOMŞU BÖLGEDEN İZLER
Tam da bu yönlü karşılıklı suçlama ve iddiaların ortasında bir grup gazeteci ile dünyanın gözlerinin çevrildiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne gitme fırsatımız oldu. Mao’nun kurucusu olduğu Guangming Gazetesi ile Harici Medya’nın davetiyle gittiğimiz 5-14 Ağustos tarihlerini kapsayan gezide Çin’in batıya açılan kapısı konumundaki Uygur bölgesinin başkenti Urumçi’den, Kazakistan sınırında Tanrı Dağları eteklerindeki Nalati, Gulca (Yining), Horgas ile Kuça ve Kaşgar kentlerini görme fırsatımız oldu. Kazak etnik grubunun ağırlıklı olarak yaşadığı İli Kazak Özerk bölgesinin kentlerini ve Çin-Kazakistan sınırındaki Horgas Serbest Bölgesi’ni gezdik. Oldukça kapsamlı ve yoğun bir program kapsamında 10 günde yaklaşık 15 bin km yol yaptık. Yoğun şekilde bir kentten diğerine hava yoluyla geçerken müzeler, tapınaklar, camiler, çarşılar ve tarihi yerler gördük. Tanrı Dağları’ndaki Kazak göçerlerin yaylalarına çıktık, geleneksel çadırlarına konuk olduk. İç hat uçuşlardaki sıkı kontroller, herhangi bir uluslararası uçuşu gölgede bırakacak türden. Sincan’a gitmek bilinen nedenlerle oldukça zor.
Tüm bu sıkı program gerektiği kadar bir izlenim elde etme imkânı sağladı mı, tartışılır. Bu koşuşturma içinde halkla ve de yetkililerle yeterli bir temasımız olamadı. Haliyle gördüklerimiz “sınırlı” kaldı. Fakat en görünen çıplak gerçek şu; Çin yönetimi Kuşak Yol İnsiyatifi’nin de kavşak noktası konumundaki Sincan Bölgesi’ne büyük bir yatırım içinde. Devasa kara-hava limanları yapılıyor, konutlar inşa ediliyor, kentler oluşturuluyor. 30-40 katlı yüksek toplu konutlar, düzenli yollar dikkat çekiyor. Çin’in Tianşan olarak adlandırdığı Tanrı Dağları’nın kuzey ve güneyindeki verimli havzalarda modern sanayi bölgeleri, kültürel turizme kazandırılan antik bölgeler, devasa serbest ticaret bölgeleri yükseliyor.
Çarşıda, pazarda, sokaklarda, meydanlarda günlük hayat oldukça hareketli. Urumçi’de, Yining’de, Kuça’da, Kaşgar’da sosyal yaşam gece geç saatlere kadar sürüyor. Yaz aylarından olsa gerek kent meydanlarında kurulan sahnelerde sergilenen müzik gösterileri ilgi çekiyor. Gece geç saatlere kadar restoranlar, çarşılar, sokak satıcıları tıklım tıklım. Tüm resmi tabelalar, müzeler ve kamu alanlarındaki bilgilendirme panoları hem Çinçe, hem Uygurca yazılmış. Havalimanları ve uçaklarda anonslar Çinçe, Uygurca ve İngilizce olarak yapılıyor.
Yazarın Son Yazıları
- "Hepimiz aynı gemideyiz"den “iç cephe”ye rejimin oyunları
- Nazi uzantıları iktidara yürürken komünistler ne yaptı?
- İsrail ve 'kurallara dayalı uluslararası sistem' masalı
- Kapitalizm krizlerden emperyalizm savaşlardan beslenir
- Politik aidiyet ve ideolojik yaklaşıma göre biçim alan Sincan Uygur meselesi