Cinsellik, korku ve Ti West sineması
Ti West’in ‘MaXXXine’i eğlenceli bir korku kurgu filmi, ancak çok daha tutarlı, özgün ve başarılı olan öncülünün gölgesinde kalmış. Çarpıcı görsellere ve heyecan verici bir müziğe rağmen anlatısı zayıf.
Yazar, yönetmen, editör olan Ti West çok yönlü bir sinemacı. Sinemayı ve sinema tarihini çok seviyor. Bu sevgisini de usta bir şekilde tüm filmlerinde yansıtıyor. “X” film serisi, Ti West tarafından yazılan orijinal bir hikâyeye dayanan Amerikan slasher-korku filmlerinden oluşuyor. Serinin orijinal filmi olan “X”, 1979 yılında, düşük bütçeli bir yetişkin filmi çekmek için Teksas kırsalı derinliklerindeki yaşlı bir çiftin arazisinde bulunan bir kabine yerleşen, sanatsal ve ekonomik hedefleri olan bir grup genç sinemacının başından geçenleri konu edinmişti. Film ilk bakışta korku janrına kinayeler üzerinden bir hürmet gibi gözükse de aslında bundan daha fazlası olduğunu ve içerisinde ciddi derecede ustalık taşıdığını kolaylıkla izleyiciye göstermişti. Yeni vizyona giren serinin üçüncü filmi “MaXXXine”, ilk filmin doğrudan devamı niteliğinde. Diğer tüm filmlerde olduğu gibi bu sefer de başroldeki Mia Goth ile 1980’lerin Hollywood’unda şöhret ve başarı için yola çıkarken gizemli bir katilin hedefi olan Maxine’i takip ediyoruz. Yönetmenin "X" ve "MaXXXine" filmlerinde 1970’leri tercih etmesi, dönemin yetişkin film endüstrisinin altın çağına olan ilgisini yansıtıyor. Bu yıllar, porno endüstrisinin Amerikan pop kültüründe önemli bir yer kazandığı ve erotik içerikli filmlerin yaygınlaştığı bir dönemdi. 1970’ler aynı zamanda cinsel özgürlük hareketlerinin ve film endüstrisinde sansürün azalmasının etkisiyle yetişkin filmlerinin daha geniş kitlelere ulaşabildiği bir dönemdi. Yönetmenin bu temaları ve dönemi seçmesi, sadece yetişkin film endüstrisinin altın çağını anmakla kalmayıp, aynı zamanda dönemin kültürel ve toplumsal dinamiklerini de inceleme fırsatı sunuyor. Bu dönemde korku ve porno filmler arasında derin bir ilişki vardı. Birçok film, deneysel yaklaşımlarla sinema sanatını keşfederken aynı zamanda VHS’nin yaygınlaşması da bağımsız yapımların önünü açmıştı.
DÜŞÜK ALT TÜRE AİT
Ti West’in filmlerinde düşük alt türe ait olan bağlamların, onun yüksek düzeydeki yönetmenlik becerisiyle orantılı bir şekilde işlendiği doğru. Ti West bunu 2005 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi olan düşük bütçeli bağımsız yapım “The Roost” ile aslında göstermişti. İlk yönetmenlik denemesi olmasına rağmen film, atmosfer yaratma ve gerilim oluşturma konusundaki başarısıyla dikkat çekmişti. Bu film ile kendisine korku sineması dünyasında sağlam bir yer edinen West, benim de hâlâ daha yönetmenin en sevdiğim filmi olan, “The House of the Devil” (2009) ile bu yeri hak ettiğini göstermişti. 1980’lerin korku filmlerine bir saygı duruşu niteliğindeki bu film, aynı dönemin estetik ve atmosferini tam anlamıyla yakalamıştı. West’in sinema tarzında, korku ve gerilim türlerindeki geleneksel ögeleri ustalıkla kullanması da yer alıyor. Bununla amaçladığı şey ise sanatsal olarak ustalıklı ve hüner gerektiren filmler yapmak. West’in filmlerinde göze çarpan şey, onun sadece zeki veya diğerlerinden daha iyi olma çabası değil, gerçek bir sinema tutkunu olarak iyi film yapma arzusu ve bu yöndeki kararlılığı. Zaten bu tutku, onun filmlerindeki derinlikli karakter çalışmalarından, atmosferik yönetimine kadar birçok alanda kendini gösteriyor. Ti West’in filmlerinde, özellikle korku türünde sıklıkla karşılaşılan cinsellik temalarını sarsıcı bir şekilde ele aldığını ve cinselliği sinema içinde yeniden bağlamsallaştırmaya çalıştığını gözlemliyoruz. Bu yaklaşım ile yönetmenin, geleneksel korku filmi anlatılarında olduğu gibi cinselliği, sadece bir araç olarak kullanmak yerine, daha derin anlamlarla ve karakter gelişimini destekleyici bir şekilde işlemek olduğunu düşünmüyorum. Bunun ötesinde West’in filmleri, sadece cinsellik ve korku arasındaki ilişkiyi sorgulamakla kalmaz, aynı zamanda bu temaları modern bir bakış açısıyla tekrardan ele alır ve izleyiciyi düşünmeye teşvik eder. Ve böylece sinemanın cinsellik ve korku gibi derin ve zaman zaman tartışmalı konuları nasıl işlediğini seyirci olarak yeniden değerlendirmemizi sağlar.
HİKÂYENİN GEÇTİĞİ DÖNEM
“MaXXXine” filminin sinematografisi aynı “X”te olduğu gibi, hikâyenin geçtiği dönemin teknolojisine yakın ışık ve kamera açıları ve hareketleriyle gerçekleşiyor. Ti West’in ‘MaXXXine’i eğlenceli bir korku kurgu (comic-horror) filmi, ancak çok daha tutarlı, özgün ve başarılı olan öncülünün gölgesinde kalmış. Çarpıcı görsellere ve heyecan verici bir müziğe rağmen anlatısı zayıftı. Mia Goth ve başta Kevin Bacon olmak üzere yardımcı oyuncu kadrosu güçlü işler çıkarmasına rağmen, ne yazık ki ‘MaXXXine’ mükemmelin gerisinde kalıyor. Mia Goth’un Maxine rolündeki performansı filmin en güçlü yanı. West ile önceki iki filmde olduğu gibi, cesur karakteri açıkça ortaya çıkarıyor. Açıkçası Goth, filmin en zayıf anlarında bile seyircinin filme ilgisini canlı tutuyor ve modern korku sinemasında önemli bir figür olmaya devam ediyor. Onun karşısında yer alan Kevin Bacon, pespaye bir Güneyli özel dedektif rolünü o kadar iyi canlandırmış ki filmin en eğlenceli karakteri haline gelmiş. Son bir not eklersem eğer; “X” üçlemesinin bu filmle bittiğini düşünsek de, Ti West dördüncü bölüm üzerinde çalıştığını ve bunu bir sonraki projesi olarak geliştirebileceğini söyledi bile. Retro korku filmlerine ilgi duyanlara bu filmi kesinlikle tavsiye ediyorum ancak öncesinde üçlemenin ilk iki filmini izleyin derim.