Civil War: Kriz zamanlarında tarafsız foto muhabirliği mümkün mü?
Garland’ın filmi Civil War (İç Savaş) öyküsünü Amerika’da iç savaş çıktığı varsayımından hareketle ünlü bir foto muhabir olan Lee, yazar Joel, muhabir Sammy ve çaylak foto muhabir Jessie üzerine kuruyor.
Gül Yaşartürk - Doç. Dr.
Alex Garland son yıllarda bilimkurgu ve fantastik türünde film ve senaryolarıyla öne çıkan yönetmenlerden biri. 2014 yılında yönettiği Exmachina ve 2022 yılında yönettiği Men ile tanınır hale gelse de Mark Romanek’in 2010 yapımı Never Let Me Go, Danny Boyle’un 2002 yapımı 28 Days Later ve 2000 yapımı The Beach’in senaryosunu yazmış olmasıyla biliniyordu.
Garland’ın distopyan özelliklere sahip dördüncü filmi Civil War (İç Savaş) öyküsünü Amerika’da iç savaş çıktığı varsayımından hareketle ünlü bir foto muhabir olan Lee, Lee’nin birlikte çalıştığı muhabir/yazar Joel, deneyimli New York Times muhabiri Sammy ve çaylak foto muhabir Jessie üzerine kuruyor. Çekirdek aileyi andıran dört karakterin New York’tan başkent Washington DC’ye batıya doğru dairesel rota ile yaptıkları yolculuğu izliyoruz. Civil War iç savaşın bağlamını oluşturma konusunda hayli gönülsüz ve bu nedenle film boyunca gördüğümüz farklı asker/militanların hangi tarafa ait olduğunu anlamıyoruz. Karakterler yola çıkarken başkentte gazetecilerin düşman olarak görüldüğünden söz ediyorlar. Teksas ve Kaliforniya eyaletlerinin liderliğindeki Batı Kuvvetleri’nin Beyaz Saray’ı ele geçirdiği ve başkanı öldürdüğü son bölümde az da siyasi manzara netlik kazanıyor. Sammy’nin ölüsünü Batı Kuvvetleri gömüyor. Beyaz Saray’a girilirken, başkan infaz edilirken kamera ve dolayısıyla izleyici Batı Kuvvetleri’nin yanında yer alıyor. Askerlerin temsilinde gazetecileri korudukları vurgulanıyor.
Son bölüm dışında somut siyasete iki kez atıfta bulunuluyor. İlkinde Lee’nin fotoğraflarıyla ün kazandığı Antifa katliamından ve Charlottesville’den söz ediliyor. Ki bu konuşma neo-Nazilerin barışçıl biçimde protesto edildiği 2017 ağustos ayında bir neo-Nazi’nin arabasıyla ezmesi sonucunda ölen Heather Heyer’e atıfta bulunuyor. Bir diğer bölümde Jesse Plamons tarafından canlandırılan ve Apocalypse Now’dan fırlamış gibi duran askerin karakterlere ısrarla nereli olduklarını sorup Tony adındaki muhabirin Amerikalı olmadığını öğrenince onu öldürdüğünü görüyoruz. Bu bağlamda Civil War’un 2017-2021 yılları arasında devlet başkanı olan ve ayrımcı/ırkçı/cinsiyetçi söylemleriyle Amerikan toplumunda yarılmalara yol açan Trump dönemine atıfta bulunduğunu söylemek mümkün. Amerika’nın kendi topraklarında 19. yüzyıldan bu yana savaş görmediği düşünüldüğünde filmdeki toplu mezar ve işkence içeren şiddet imgelerinin hemen hepsinin Amerika’nın başka ülkelere saldırılarının imgeleri olduğunu kolayca fark ediyoruz. Nitekim 1994’ten bu yana The Times için çalışan Pulitzer ödüllü Carolyn Cole ile karakterlerin foto muhabirliğine dair deneyimlerinin ne kadar gerçeğe tekabül ettiğine dair yapılan söyleşide Cole, Felluce Irak, Mogadişu Somali, Arap baharı döneminde Libya, Afganistan ve Haiti’de yaşadıklarıyla benzerlik kuruyor. Cole’un Amerika’da filmdekine benzer yaşadığı tek deneyimin ise New Orleans’taki Katrina kasırgası olması dikkat çekici. Civil War Amerika’nın sınır ötesi saldırılarını kendi topraklarına taşıyarak Amerikan halkına “siz de yaşayabilirsiniz” demektedir. Karakterler mola verdikleri mülteci kampında hiçbir mülteciyle görüşme yapmazlar, savaşın kurbanlarını veya Amerika'nın parçalanmış sosyal dokusunu haber yapmak konusunda da ilgisizdirler. Garland’ın bakış açısı yıkılmış binalar ve cesetlerle sınırlıdır.
Foto muhabirliği de bu bağlamda “nesnel” bir iş olarak sunulur. Filmin başındaki benzinci sahnesinde Jessie işkence edilen iki yağmacıyı kurtarmak isterken, Lee kurbanların ve failin birlikte fotoğrafını çeker. “We don't ask. We record so other people ask” (soru sormayız, kaydederiz ki başkaları soru sorsun) cümlesiyle eylemini meşrulaştırır. Civil War’un sonunda Joel, Batı Kuvvetleri başkanı öldürmeden önce “bir manşete ihtiyacım var” diyerek onları durdurur. Başkanın “beni öldürmelerine izin verme” cümlesinden sonra Joel’in “bu işe yarar” diyerek onaylamasıyla başkan öldürülür. Her iki sahne de Güney Afrikalı fotoğrafçı Kevin Carter'ın 1993 yılında Sudan'da çektiği “çocuğun başında bekleyen akbaba” fotoğrafını hatırlatır. PTSD yaşayan Lee’nin meslek hayatı boyunca çektiği fotoğraflar hiçbir işe yaramadıysa bu fotoğrafları çekmesinin bedeli ve amacı nedir? Bu noktada James Hanton’un belirttiği gibi fotoğrafçılığın 1822’de İngiliz ve Avrupa emperyal döneminin zirvesine yaklaşırken icat edildiğini, olgusal kayıt ya da gerçeklikten ziyade, ezenle ezilen arasındaki güç dinamiğini yüceltmekle ilgili olduğunu hatırlamak gerekiyor. Sömürge döneminde fotoğrafçılık, Avrupalıların varlığını meşrulaştırma ve yerel halkları şeytanlaştırmanın yolu haline geldi. Fotoğrafı çeken ve fotoğrafı çekilen arasındaki ilişki hiyerarşiktir. Fotoğraf iktidarın iddiasının aksine gerçekçi veri toplama yöntemi değildir, tarafsız olmaktan uzaktır. 1984 yılında Sovyet-Afgan Savaşı sırasında Steve McCurry tarafından çekilen meşhur “Afgan Kızı” fotoğrafı Sharbat Gula'nın izni olmadan çekilmiştir. Susan Sontag Fotoğraf Üzerine adlı kitabında savaş zamanlarındaki fotoğrafçılığın, jeopolitik güç anlatılarını körüklemekle ilgilendiğini, savaş ve kurbanları hakkında röntgenci bakış üreterek görüntüleri güç ilişkilerinden kısaca bağlamından soyutladığını söyler.
Benzer biçimde Civil War da fotoğrafçıları hikâyesinin merkezine yerleştirse de karakterleri bağlamından soyutlar. Bunun yerine klasik Hollywood yapısını izleyerek aile modeli olan küçük grupta halef selef ilişkisine, kadın rekabetine odaklanır. Genç ve güzel Jessie’nin yolculuğa katılmasını isteyen Joel iken baba konumundaki Sammy’nin yolculuğa katılmasını ise Lee ister. Uzun yıllar savaşa ve şiddete tanıklık eden Lee yorgundur. Bayrağı devretmesi gerektiği ima edilir. Jessie ile ilişkisinde “annelik güdüleri” vurgulanır. Carolyn Cole kendisiyle yapılan söyleşide, Lee’nin Jessie’yi korumak için ateş hattına çıkmasının meslektaştan çok annelik içgüdüsü gibi göründüğünü böylesi bir durumda herhangi bir insanın meslektaşını korumak için devreye gireceğini düşünmenin hoş olabileceğini ama bundan çok da emin olmadığını belirtir. Lee’nin Jessie’ye korumak isterken başkanın korumaları tarafından vurulduğu sahnede yere düşen Jessie’nin fotoğraf makinesinin bakış açısından Lee’nin ölümünü kara kare izleriz. Ona ateş edeni ya da kurşunları görmeyiz. Sahne shoot kelimesine atıfla, Lee’yi öldürenin selefi genç Jessie olduğunu söyler.
1 Civil War review: Kirsten Dunst is brilliant, but Alex Garland’s provocative action film falls short of greatness
2 What ‘Civil War’ gets right and wrong about photojournalism, according to a Pulitzer Prize winner
3 Why Are Movies so Bad at Making Civil War Look Scary?
https://www.nytimes.com/2024/05/01/magazine/civil-war-movies.html
4 Photography In Focus: How Civil War Fails To Interrogate The Image
https://filmhounds.co.uk/2024/05/civil-war-photography-interrogate-image/
5 You'll Never See the Iconic Photo of the 'Afghan Girl' the Same Way Again
https://thewire.in/media/afghan-girl-steve-mccurry-national-geographic
6 What ‘Civil War’ gets right and wrong about photojournalism, according to a Pulitzer Prize winner