TÜİK'in 2022 yılı çocuk istatistiklerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 18,7. Bu oran, 15-17 yaş nüfusuna denk gelen 3 milyon 600 bin çocuktan 640 bininin bir işte kayıtlı olarak çalıştığı anlamına geliyor. Fakat gerçek rakam bu değil. Çünkü MEB'in Mesleki Eğitim Merkezlerinden (MEM) işyerlerine çırak verdiği 1 milyon 376 bin çocuk, MEB istatistiklerinde öğrenci gözüktüğü için TÜİĶ verilerine dahil edilmedi. MEM'lerin marketlere hamal, berberlere çırak olarak gönderdiği 14-18 yaş grubu çocuklar dahil edildiğinde işçi çocuk sayısı 2 milyon 16 bin, işgücüne katılma oranı yüzde 33.5 olur. 

2021'de yüzde 16,4 olan çocuk işçi oranının iki katına çıkmış olmasını haber diye okuyup geçemeyiz. Çocuk işçi dediğinizde zorunlu eğitim kapsamında okulda olması gereken bir kesimden söz etmiş oluyorsunuz. 14-18 yaş grubundaki öğrencilerin 3/1'ünü okul dışına iten kim; çocuk işçi sayısı niye, nasıl arttı?

Çocukları okuldan işyerlerine çırak olarak gönderen Milli Eğitim Bakanlığıdır. MEB, bir yıl önce, ortaokulu bitiren her öğrencinin adı Mesleki Eğitim Merkezi olarak değiştirilen Çıraklık Eğitim Merkezlerine geçiş yapmasını teşvik eden büyük bir kampanya başlattı. Mesleki Eğitim Merkezleri Seni Bekliyor sonuç verdi ve gün itibari ile okulundan ayrılıp MEM’e geçiş yapan çocuk sayısı 1 milyon 376 bine ulaştı. MEM’e geçiş yapan çocuklar haftanın dört günü gönderildikleri işyerlerinde işletmecinin verdiği işleri (temizlik, tezgâh düzenlemek, getir-götür vb.) yapar. Bazı işyerlerinde beş ve hatta altı gün çalıştırılan çocuklara geldiği sınıfa göre asgari ücretin yüzde 30’u kadar ücret Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ödenir. Çocuklar ayrıca, kaza ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanır. Genel sigortadan sayılmayan prim de MEB’e aittir. Diyelim ki çocuk meslek olarak kuaförlüğü seçti; MEM, çocuğa veya çocuk kendisine bir kuaför bulur (işyeri çocuğun ailesine de ait olabilir). Sonra çocuk, dört günü senin bir günü benim (eti senin kemiği benim) diyerek kuaföre teslim edilir. Böylece kuaför, ücretini ve sigortasını devletin yatırdığı bir işçi çalıştırmış olur. 

Az ya da çok sigortalı ve ücretli çalışan çocuk, çocuk işçidir. Buna önayak olan, teşvik eden, göz yuman ise çocuk istismarcısıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, daha doğrusu devlet çocuklarını niye istismar eder? Çünkü çocuk emeği ucuzdur. Daha da önemlisi, eğitimden uzaklaştırılıp işgücüne dahil edilen çocuk başka kariyer planı yapamaz ve emek pazarının kalıcı kölesi olur. Bu, kapitalizmin ucuz, kalıcı ve sürdürülebilir emek üretim politikasıdır. MEB, Mesleki Eğitim Merkezleri Seni Bekliyor kampanyası ile bu politikayı en vahşi biçimde uygulamaktadır. 

Yoksul ailelerin kimi teşviklerin cazibesine kapılıp çocuklarını çalıştırmak zorunda kalması, bazı çocukların da okuldan ayrılmak istemesi bir ölçüde anlaşılabilir; fakat devletin 18. yüzyıldan kalma yöntemlerle çocuk ticareti yapması beni çıldırtıyor. Bu konuyu her yazdığımda aklıma 4 yaşında 7 dolara çocuk işçi olarak satılan, 10 yaşında Esir Emekçiler Kurtuluş Cephesine katılan ve 12 yaşında (1995) suikasta kurban giden İkbal Mesih gelir. 

İkbal Mesih’in hikâyesini Murat Gürkan Gülcan’dan dinlemiştim. Murat hoca’nın fotoğraflarla desteklenmiş uzun bir İkbal Mesih slaytı var. Sunumunu birkaç kez izledim ve her defasında gözünün yaşardığına, nefesinin tutulduğuna tanık oldum. Prof. Dr. Murat Gürkan Gülcan çocuk işçiliği üzerine çalışıyor; öyle masa başında değil, bir bakarsın Polatlı’da soğan, bir bakarsın Karadeniz’de fındık, bir bakarsın Çukurova’da pamuk toplayan çocuklarla ilgili araştırma yapıyor. Karşılaştığı manzaradan olsa gerek Murat hoca, bizdeki işçi çocuk hikâyeleriyle İkbal Mesih arasında bağ kuruyor, duygulanması ondan. 

Çocuk işçiliği konusunda bir yıl içinde Pakistan’dan, Bangladeş’ten, Hindistan’dan beter noktaya düştük. Türkiye’yi bu hale çocuğa bakış açısının sakatlığı getirdi. Türkiye, bir an önce çocuğa bakışını değiştirmek zorundadır. Ve önümüzde böyle bir fırsat var. Çocuk dostu bir eğitim kadrosu, okulları köle ticareti yapılan bir yer olmaktan çıkartabilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam, eğitim ekibini dışarıda aramaz, yurt içinde ve yurt dışında öğretmenlik yapmış, Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında bürokratik görevlerde bulunmuş, çalışma alanı vaatleriyle örtüşen Murat hoca gibi pratiği olan çocuk dostu kişilerden oluştururum. Memleketin eğitim sorunu, laf satarak şöhret edinmiş isimlerle çözülemez, şimdiden uyarmış olayım.