Maraş merkezli depremin yaşandığı günden bugüne “…çünkü onlar çok şey kaybetmiştir ve kaybedecek bir şeyleri kalmamıştır” on binlerce insanın ortak duygusu oldu. Deprem bölgesi dışında da herkeste bir gece yarısı bir deprem yaşadığı durumda her şeyini kaybedeceği duygusu, kaygısı hâkim.
Yaşanılan acıların, sorunların çoklu failleri kamuoyunda tartışılırken MEB görünmezliğini korumayı başarıyor. Kayıt düşelim tarihe. Hak ihlalini, ihlallerini kaydetmek kaybedecek hiçbir şeyi kalmayanların aynı zamanda başrolü oynayacaklarının ilanıdır çünkü.


Depremin yaşandığı ilk saatlerde enkazlardan yaşamların kurtarılmaya çalışıldığı dakikalarda dahi MEB’in gündemi sınavlar oldu. Merkezi sınavlar eğitimin piyasalaştırılmasının temel aracı. Salgında, depremde çocukların yaşamları, acıları pahasına sınavlardan vazgeçilmedi. Sınavlar iptal edilmedi. Her öğrencinin kamusal eğitim hakkının vazgeçilmez hak olmasının hükmü yoktu. Aslolan sermayenin bekasıydı çünkü.

MEB’in failliği “OHAL ilan edilen illerdeki personelden eşini veya çocuğunu deprem nedeniyle kaybedenler ile kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin (eş, çocuk, anne, baba) bulunduğu ilde tedavisi mümkün olmadığını belgelendirenler, yer değiştirme başvurusu yapabilecek” açıklaması ile devam etti.

Evi yıkılan, hasarlı olan, barınma sorunu ve deprem travması yaşayan yüzlerce eğitim emekçisi varken deprem bölgesindeki eğitim emekçilerine koşulsuz tayin hakkı deprem bölgesinde kalan eğitim emekçilerine idari izin hakkı verilmesi, acilen öğretmen atamalarının yapılması tartışılmaz atılacak ilk adımlar olmasına rağmen öğrencilerin acıları, kayıpları nasıl görünmez kılındıysa eğitim emekçilerinin de yaşadıkları, hissettikleri, yıkımları yok sayıldı.

Okulların deprem güvenliğine ilişkin çalışma yapılmadan öğretmenler, öğrenciler okullara çağrıldı. Sınırlı sayıda ilde ve okulda deprem güvenliği olmadığı açıklandı. Yıkım kararı verilen fakat ödenek yetersizliği ve imar yasası nedeniyle güçlendirme ile yetinilen okullar bu listede yoktu. (Kartal Medine Tayfur Sökmen İlkokulu) Yıkım kararı verilmesine rağmen bahçeleri acil toplanma alanı olan okullar vardı bir de bu listede. (Kadıköy Erenköy Şehit Orhun Göytan İlkokulu) Yıkılacak okulun bahçesine halk çağrılıyordu. Ve ne ilginçtir ki kamu okullarına ayrılmayan bütçelerin teşvik adı altında özel okul sahiplerine aktarılması ile apartmandan, işyerinden bozma çok sayıda yapının özel öğretim kurumu yapıldığı gerçeklikte deprem güvenliği olmayan okullar arasında bir tane dahi özel okul yoktu.

En acısı da depremde kaybettiğimiz, yaralı olan, tedavi gören eğitim emekçisi arkadaşlarımızın, öğrencilerimizin sayısı nedir, bu konuda en ufak bir açıklama yapılmadı.

Deprem bölgesi kayıp, kimsesiz çocukların toprakları oldu aynı zamanda. Kimsesiz kalan çocuklar onlarca örneğini yaşadığımız gibi cemaatlere teslim edildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önce yalanladı, sonra gerçek olduğu tüm açıklığıyla ortaya çıktı. Tüm çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olan MEB tarafından ise tek bir cümle dahi kurulmadı.

Nakillerin sayısı ise yüz altmış bini aştı. Pansiyonlu okulların mevcutları doluydu. Kamu yurtlarının yokluğu, yetersizliği bilinen bir gerçek. O gerçek Aladağ’larda yaşadığımız unutulamaz acıyı, acıları yaşattı bize. Nakillerle yerleştirilen çocuklar kamu kurumları dışındaki yerlere yerleştirildi mi? Nakillerle yerleştirilen çocuklar nerede, hangi kurumlara yerleştirildi?

Kimsesiz kalan çocuklar nerede? Hastanelerde kimliği belirlenmemiş, ailelerine ulaşılmayan kaç çocuk var? Kimsesiz kalan kaç çocuk hangi kurumda?

Çocuklar nerede?