Google Play Store
App Store

Bebeklere tecavüz ediliyorsa” demeye içim el vermediği için başlık böyle oldu! Haftalardır Narin’i konuşuyoruz. Türkiye’nin doğusunda öldürülen 8 yaşında bir çocuk. Ne ilk ne de son olacak korkarım. Doğusundan batısına her yerinde çocukların kaybolduğu, öldürüldüğü, bebeklerin tecavüze uğradığı bir memleket olduk, yazık.

Narin’in katli altında ezildiğimiz yetmedi, Tekirdağ’da 2 yaşındaki bebeğin cinsel istismarı ve ölümün kıyısına bırakılması haberinin ağırlığı yüklendi omuzlarımıza. Her iki olayda da tutuklananlar aile üyeleri; insanın dili zorlanıyor söylemekte ama anneler bile var. Kardeşler, komşular…

Bugün bir “toplum” olmadığımız ortada, yarın olup olamayacağımızdır üzerinde durulması gereken. Çocuklar öldürülüyorsa yarın da tehlikede!

44 yıl önce, 12 Eylül’de, bir çocuk yaşı büyütülüp asılarak öldürüldü bu memlekette. 14 yıl önce de, bir başka 12 Eylül’de, onunla hesaplaşacağız denilerek bir referandumla yol iyice açıldı! Nereden nereye geldin, sapla samanı karıştırma diyorsanız, durun. Bir yere gelmek için değil, geldiğimiz yerden gideceğimiz bir yarın olsun, yarın çocukların öldürülmediği bebeklere tecavüze edilmeyen bir “toplum” olabilelim diye düşünmeye çalışıyorum.

44 yıldır, önce adı tam konulmadan, son 20 yılda da artık adı da daha net konarak bir yarın inşa edilmeye çalışılıyor bu memlekette. Dindar ve kindar nesillerin eseri olacak!

Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” dedikleri için yeni mezun teğmenlerin başına çuval geçirilmeye -çorap örülmeye desem hafif olurhazırlanıldığı şu günlerde, bir zamanlar Genel Kurmay Başkanlığı yapmış biri; “Eğitimin amacı bilgi değildir; Allah korkusu ve kuldan utanmaktır” dedi işte. Böyle olmazsa da “LGBT ile uğraşmak”la korkuttu. Kaç LGBT çocuk öldürdü, bebeğe tecavüz ettiyse artık!

Bizi bir toplum yapacak şey “değerler” tabii. 44 yıldır, öncesi de var, o değerler dinle inşa edilmeye çalışılıyor, din ve ahlak eşitleniyor. 22 yıldır eğitim din ekseninde programlanıyor, “kutsal aile” adına hareket edenler İstanbul Sözleşmesi’ni yırtıp atıyor…

Ama işte Elifba’sıyla çuvala konan Narin, şimdi entübe 2 yaşındaki bebek… Ne olduysa onlara aile içinde oldu!

On yıllardır olanlara karşı da suskunduk genellikle.

Prof. Dr. Necmi Erdoğan, bir “toplum” olup olmadığımızı sorgulayarak, bizleri bir arada tutan pozitif normların pek kalmadığını, böylesi etiko-politik değerlerin olmadığı bir durumda, “Türkiye toplumunu” bir arada tutan şeyin ancak “suç ortaklığı” olabileceğini yazmıştı.

Çocuklar öldürülüyorsa, yalnızca susmak değil, onların öldürülmediği bir toplum olabilmek için varını yoğunu ortaya koymamak da suç!

Yarın bir “toplum” olabileceksek, dindar ve kindar nesiller yetiştiği için, din ile ahlak eşitlendiği için olmayacak. İnsanlık onuru, insana saygı, özgürlük, adalet, eşitlik, dayanışma, paylaşma, ayrımcılık yapmama ve kardeşlik gibi değerleri hedeflediğimiz toplumun çimentosu yapabildiğimizde olacak.

Yarın çocukların öldürülmediği bir toplum olacaksak, bugünden bu değerler etrafında örgütlenip, bu değerleri bugünden yaşayarak etrafımızda yaşatabiliyorsak olacak. Ahlakı din tacirlerinin elinden kurtarabildiğimizde olacak.

Gelecek odaklı ortak değerlerle bir “toplum” olabilmek için bugünden taş üstüne taş koyabildiğimizde olacak!

Her koyunu kendi bacağından asmaya, yarınlara boş verip sadece günü kurtaracak hayatlar yaşamaya devam eder, bugünü gelecekte düşlediğimiz toplumun değerleriyle yaşamaz ve o düşlediğimiz gelecek için örgütlü bir mücadele veremezsek çocukların öldürülmesine de bebeklere tecavüze de engel olmak zor!