Çocuklu yaşam: Herkesin sorabileceği sorular
Bazen bir çocuk gelişimi ya da çocuk yetiştirme gurusu gibi görülme riskini getirse de, sosyete dergilerinden sendika bültenlerine...
Bazen bir çocuk gelişimi ya da çocuk yetiştirme gurusu gibi görülme riskini getirse de, sosyete dergilerinden sendika bültenlerine kadar uzanan bir basın yelpazesinden yöneltilen sorulara cevaplarımı aktaracağım bu hafta. Eleştirel bir gözle okumanızı, kendi gerçeğinizle birebir uyuşmayan noktalar yakalarsanız, bana bildirmenizi özellikle rica ederim. Sorular genellikle sayın Yankı bey ya da sayın hocam diye başlar, ve şöyle devam eder:
»Son dönemde sık sık duyduğumuz ‘çocuğun varoluşu için gerekli ilk 3 sene’ gerçekte ne kadar önemlidir?
İlk 3 yaş çocuğun temel alışkanlıklarını kazanması, güvende olmayı, değerli ve güvenli hissetmeyi öğrenmesi için uygun bir dönem. Beyin gelişiminin en elverişli olduğu, kazanılanların kalıcılığının en çok olduğu zaman..
»Bu dönemde yapılan yanlış tutumlar, nasıl telafi edilebilir?
Her zaman telafi edilebilir. İnsanın hayatındaki öğrenme fırsatları tükenmez. Sadece daha kolay ve daha zor öğrenilen, değişilen dönemler vardır... Duygusal ve zihinsel gelişim, içinde olunan yaş dönemine göre bazen anne-çocuk ilişkisi, bazen babanın ya da annenin model alınması, bazen okul ve öğretmenlerle ilişkiler, bazen de antrenörler, akrabalar, aile büyükleri ve yaş büyüdükçe, arkadaşlar ile etkileşim içinde gerçekleşir.
»Anne-baba çocuk üçgeninde güven konusuna değinirsek, çocuğun küçük yalanlara başvurmaması için anne babanın nasıl bir tutum göstermesini önerirsiniz? Yalanın kötü bir kavram olduğunu çocuğa nasıl aktarıp, nasıl vazgeçirmeliyiz?
Bu yolda ilk adım anne-babanın yalan söylememesidir. Yalan kötüdür demek doğru olmaz; yalan, yanlıştır. Doğru davranmak, doğru söylemek, dürüst ve tutarlı olmak... Kolay işler değil. Biz başardığımızda, çocuğa telkinlerimiz bir anlam taşır. Doğruculuğumuzu samimi bir testten geçirerek başlayabiliriz.
»Çocukların cinsellikle ilgili merak ve oyunlarında ailelerin tepkisi nasıl olmalı? Örneğin çocuğumuzun bahçede karşı cinsten bir arkadaşı ile cinsellik içeren oyun oynadığını gördük, tepkiyi o an mı, yoksa daha sonra mı göstermeliyiz?
Cinsel oyunların adı oyun olsa da, tehlikeli ve uygunsuz sayılan davranışlardır. Uygunsuz davranışları, olduğu anda durdurmak ilk iştir. Doğabilecek zararı önlemek asıl hedeftir. Tepkimiz, davranışın uygun olmadığını öğretmeyi amaçlamalıdır.
»Çocuklar her zaman erken büyüme hevesi içindeler. Bu durumla nasıl başa çıkılmalı?
Heveslerini kırmaya gerek var mı? Büyüme, yaşının gereklerini yerine getirmekle başlar. Belki onları bu yönde iteleyerek, heveslerini yapıcı yönde kullanabiliriz.
»Yeni öğretim dönemi başlıyor, eğitim hayatına başlayacak olan çocukların ebeveynlerine bu dönemi en kolay şekilde atlatmaları için ne önerirsiniz?
Eğitim dönemleri atlatılabilen dönemler değildir. Eğitimi ciddiye alıyorsanız, en çok kazanımı hedeflemek, öğrenmeyi keyifli ve anlamlı kılmak okul kadar ailenin de yükümlülüğü... siz kitap okumayı sevmiyorsanız ve bunu açıkça belli ediyorsanız, çocuğunuzun kitap okumasını bekleyebilir misiniz? Eğitimi ciddiye almak, başarıya odaklanmak kadar, çocuğunuzun yeteneklerini ve zayıf yanlarını tanımayı, ona göre desteklemeyi ya da yönlendirmeyi de kapsar.
»Çocuk yetiştirirken hangi ölçüde ceza verilmeli ya da hiç verilmemeli mi?
Bu herkesin kendi bileceği iş... Ama yaptığımız her hareketin, söylediğimiz her sözün bir sonucu vardır. Ceza bazen bu sonucu göstermenin bir yöntemidir. Bir çocuk diğer bir çocuğun eşyalarını bilerek kırıp döktüğünde, arkadaşının üzülüp ondan kopması bir sonuçtur. İlk başta kıran çocuğun umurunda olmayabilir, hatta diğer çocuğa zarar vermiş olmaktan keyif de alabilir. Bu durumda, sonuç yanlış hareketi yapan çocuğu doğrudan etkilemediğinde, hatta ilk başta kârlıymış gibi gösterdiğinde, anne-baba olarak ona öğretmeniz gereken şeyler var diye düşünüyorsanız, ceza orada bir seçenek olabilir.
»Çocuğumuzu spor, sanat gibi aktivitelere nasıl heveslendirebiliriz? Bu konularda devamlılık göstermesi için onları zorlamak doğru mu?
Sanatçı ya da sporcuların çocukluk anılarını dinlediğinizde, çoğu çocukluklarında ne kadar hevessiz olduklarından, anne ve babalarının kendilerini zorlamış olduğundan bahsederler. Çocukların kendilerine yük gelen, ama bir noktada yarar göreceklerini düşündüğümüz aktivitelere birileri tarafından yüreklendirilmeleri, belki de hafifçe itelenmeleri gerekiyor. Çocukların isteksizliğini biz kendi üşenmemize bir bahane mi yapıyoruz acaba?
»Hayatımıza hızla giren teknoloji ile çocuklarımız arasındaki mesafeyi nasıl tutmalıyız? Oyunlar, bilgisayar, televizyon ve cep telefonu, bizler bu kadar iç içeyken çocuklarımızı nasıl uzak tutmalıyız?
Cevabımı bir çok okur pek beğenmeyecek. Bizler bu aygıtlarla ne kadar içiçe olmak zorundayız? Örneğin, televizyon seyrederek yemek yemeye mecbur muyuz? Blackberry’mizdeki mesajlarımızı 5 dakikada bir kontrol etmesek olmaz mı? Çocuklar haftasonları tek tip bir aktivite ile, örneğin 8 saat bilgisayar ya da PS oyunun ile geçirseler ne çıkar diyenlerden olmak, işin en kolayı... Biz de boş zamanımızı nasıl dolduracağımız bilemiyorsak, çocukların ‘oyalanması’ için saydıklarınız ideal araçlar. Ama başka yollar aramak, çocuğumuza uygun keyifli (ama ekranlı oyunlar gibi yatıştırıcı olmayan) ve doğal eğlenceler için zaman arırıp, zahmet etmek de zor gelecektir.