Çok sıcak geride kaldı, artık çok daha sıcak olacak
İklim krizine karşı mücadele ederken sosyal adaletsizliklerin göz önüne alınarak yapılması gerekiyor. Her şeyden önce adil, eşitlikçi, tüm ekosistemi bir bütün olarak önceleyen bir dönüşüme ihtiyaç var.
Pelin Cengiz - Gazeteci, Yazar
İnsanlık bugün en çok ne ile sınanıyor diye sorsalar, milliyetçilikle harmanlanmış bir sağ popülizmle ve giderek derinleşen bir iklim kriziyle diye cevap vermemiz mümkün olur.
Dünyanın pek çok bölgesinde kentleri ve kırsal kesimleri yerle bir eden, hayatları mahveden, her geçen gün yeni bir rekor kıran sıcak hava dalgaları, kontrol edilemeyen yangınlar ve seller, iklim krizini en nihayetinde gittikçe hızlanan bir yıkım aşamasına getirmiş olabilir mi? Pekâlâ olabilir…
2023 sıcaklık rekorlarını altüst eden bir yıl oldu. Dünyada sıcaklıklar anlamında kırılacak rekor kalmadı desek yeridir. Bu yıl açısından da beklentiler iç açıcı değil.
İklim, bir bölgede uzun yıllar boyunca ortaya çıkan ortalama hava durumunu anlatırken, iklim değişikliği bu ortalama koşulların değişmesini anlatıyor. Artık iklim olayları ile ilgili yeni bir tarih yazılıyor.
Çoklu krizler çağında yaşadığımız bu dönemde, kavramlar yaşadığımız şeylerin vahametini kimi zaman yeterince anlatamıyor, söylediğimizin eksik kaldığı hissine kapılıyoruz ya da meseleye yeterince duyarlı olmayanları harekete geçirmek için daha güçlü kavramlara ihtiyaç duyuyoruz.
İklimbilimciler, başta sıcak hava dalgaları olmak üzere aşırı hava olaylarının giderek daha fazla “tokat gibi yüzümüze çarptığını” ve maalesef daha kötüsünün de gelmek üzere olduğunu, üstelik umuda dair kısmın da epeyce küçüldüğünü söylüyor.
İçinde bulunduğumuz kritik eşiği tarif etmek zor çünkü, insanlığın daha önce hiç deneyimlemediği bir iklimsel durumun içindeyiz.
Artık her gelecek yıl bir öncekinden daha sıcak yıl olmaya aday…
Bir “kritik eşiğin” aşılıp dünyanın kontrolsüz bir iklim değişikliği durumuna gelip gelmediği yönündeki görüşler muhtelif ancak bazı biliminsanları süregiden küresel ısınma ile buna her zamankinden fazla yaklaşıldığı uyarısında bulunuyor.
İklim krizinin sebep olduğu aşırı hava olayları şokları nedeniyle 2023’te özellikle Avrupa’da yaygın sel ve şiddetli sıcak hava dalgaları milyonlarca insana rekor düzeyde zorluklar yaşattı.
Nisan ayında BM Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Copernicus İklim Değişikliği Servisi tarafından ortaklaşa yayınlanan yeni veriler, (https://wmo.int/media/news/europe-experiences-widespread-flooding-and-severe-heatwaves-2023) 2023 yılının Avrupa’da kaydedilen en sıcak veya ikinci en sıcak yıl olduğu yönündeki endişeleri doğruladı.
Pratik anlamda bu durum, Avrupa genelinde “aşırı sıcak stresi” yaşanan gün sayısının rekor düzeye ulaşmasına ve kıta genelinde “güçlü sıcak stresi” yaşanan gün sayısında “artan bir eğilim” görülmesine yol açıyor.
SICAĞA BAĞLI ÖLÜMLER AVRUPA’DA YÜZDE 30 ARTTI
WMO, “2023, veri setine bağlı olarak kayıtlardaki en sıcak veya ikinci en sıcak yıl oldu. Isıya bağlı ölümler son 20 yılda yaklaşık yüzde 30 arttı ve izlenen Avrupa bölgelerinin yüzde 94’ünde ısıya bağlı ölümlerin arttığı tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı.
Somut olarak, 2023 Avrupa İklim Durumu raporu, aşırı hava ve iklim olaylarının neden olduğu "olumsuz sağlık etkilerinin" sayısında bir artış olduğunu gösteriyor.
WMO, bulguların Avrupa’nın ötesinde artan daha geniş iklim değişikliği şoklarını yansıttığını, ancak kıtanın en hızlı ısınan kıta olması nedeniyle özellikle önemli olduğunu belirtiyor.
Bu araştırmadaki en önemli tespitlerden biri ise şu: 10 yıl önceden bu yana gelişmeleri takip eden araştırmacılar, halkın ve bazı sağlık çalışanlarının da sıcak bitkinliğinin tehlikeleri konusunda “düşük risk algısına” sahip.
Çünkü, özellikle insan sağlığı açısından erken uyarı sistemlerinin oluşturulması, yaklaşan aşırı hava olaylarına karşı farkındalığın artırılması ve sıcak hava dalgalarına karşı hazırlıklı olunmasının teşvik edilmesi kritik önemde.
Diğer yandan, dünyanın değişik yerlerinde yapılan farklı çalışmalar, birbirlerinin bulgularını destekler nitelikte…
İNSAN KAYNAKLI ISINMA SON 10 YILDA 1,19 DERECEYE ÇIKTI
50’den fazla uluslararası alanda önde gelen biliminsanlarının yaptığı yeni araştırmaya göre, insanların neden olduğu küresel ısınma, kayıtların tutulmaya başlamasından bu yana en yüksek oran olan 10 yılda 0,26 derece artmış durumda.
Yani, insan kaynaklı ısınma, 2014-23 dönemini kapsayan 10 yılda yaklaşık 0,26 dereceye ulaşarak kayıtlarda benzeri görülmemiş bir hızda artış gösterdi.
Leeds Üniversitesi tarafından yürütülen Küresel İklim Değişikliği Göstergeleri (Indicators of Global Climate Change) (https://drive.google.com/file/d/1mxXCixT67i68Dt6am-1uc6f4AhzZCNPU/view) raporununu ikincisi, geçen yılki raporda belirtilen 2013-22 döneminde 1,14 derecelik artıştan daha da yüksek bir şekilde, insan kaynaklı ısınmanın son 10 yılda (2014-23) 1,19 dereceye yükseldiğini ortaya koyuyor.
Tabii, tüm bu iç karartıcı gelişmelerin insan sağlığına yansımaları da takip ediliyor.
Avrupa’da sağlık ve iklim değişikliği alanındaki ilerlemeleri takip eden Lancet’in mayıs ayında yayınlanan “Countdown in Europe” başlıklı raporu (http://www.thelancet-press.com/embargo/Europecountdown.pdf), iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerken, özellikle iklim krizinin Avrupa bölgesindeki eşitsiz sağlık etkilerine odaklanıyor.
Temel tespitler nedir diye bakacak olursak şunları görüyoruz:
Sıcaklığa bağlı ölümlerin, 2003-12 ve 2013-22 yılları arasında 100 bin kişi başına ortalama 17 ölüm artışıyla Avrupa’nın çoğunda arttığı tahmin ediliyor.
Rapor, iklim krizinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini, Avrupa ülkelerinin iklim değişikliğini hafifletmek ve uyum sağlamak için geciken eylemlerini ve iklim eylemiyle sağlığı korumak ve iyileştirmek için kaçırılan fırsatları vurguluyor.
SİYASİ EYLEM EKSİKLİĞİ DURUMU GÜÇLEŞTİRİYOR
Rapor, yurttaşları iklim değişikliğinden korumak için siyasi eylem eksikliğini ortaya koyarken, pek çok Avrupa ülkesi sera gazı emisyonlarına büyük katkıda bulunmaya ve sağlığa zararlarına rağmen fosil yakıtlara net sübvansiyon sağlamaya devam ediyor.
Raporda, sera gazı emisyonlarının azaltılması için acilen harekete geçilmesi gerektiği ve bu eylemlerin daha temiz hava, daha iyi beslenme, eşitsizliğin azaltılması ve daha yaşanabilir şehirlere yol açarak sağlığa da fayda sağlayacağı konusunda uyarılar da yer alıyor.
İnsanlığın, iklim krizinin uzak bir gelecekte yaşanma olasılığı senaryosuna inanmaktan vazgeçmesi gerekiyor. İklim krizi şu anda, şimdi, siz bu satırları okurken yaşanıyor. İklim krizinin küresel anlamda yakın zamanda durdurulması ya da en azından yavaşlatılması sağlanamazsa, son yıllarda gördüğümüz aşırı hava olayları ileride yaşanacakların yanında sönük kalabilir.
Atılması gereken adımlar, alınması gereken önlemler defalarca yazıldı, bundan sonrası başta siyasi karar vericiler olmak üzere baş kirletici sektörlerin ve fosil yakıt endüstrisinin insafına kalmış görünüyor.
Burada gözden kaçırılmaması gereken bir fail grubu olarak dünyanın en zengin bireylerinin aşırı tüketim alışkanlıklarını da eklemek gerek. Çünkü, dünyanın yüzde 1’lik en zengin insan grubu, diğer insanlara göre sera etkisi yaratan emisyonlardan çok daha fazla sorumlu.
Dünya üzerindeki eşitsizlikler sadece gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında değil, her ülkenin kendi içinde de yaşanıyor. Bu tür eşitsizlikleri görmezden gelmek iklim krizine karşı mücadelede gerekli önlemlerin toplum nezdindeki kabulüne zarar veriyor.
İklim krizine karşı mücadele ederken sosyal adaletsizliklerin göz önüne alınarak yapılması gerekiyor. Her şeyden önce adil, eşitlikçi, tüm ekosistemi bir bütün olarak önceleyen bir dönüşüme ihtiyaç var.
Günümüzde yaşanan aşırı hava olayları gelecekte karşılaşacaklarımızın ön gösterimi. Bu uyarı işaretinin dikkate alınıp dönüşümün hızla başlatılmasına ihtiyaç var. Geleceğimiz için her geçen yıl daha da kötüleşen aşırı hava olaylarının yarattığı yıkımın yeni normal olmasına izin vermemeliyiz…