Google Play Store
App Store

Artık sınavı eğitim sisteminin problemi olarak tartışmıyor, sınav sırasında ortaya çıkan sorunlarla cebelleşiyoruz

Artık sınavı eğitim sisteminin problemi olarak tartışmıyor, sınav sırasında ortaya çıkan sorunlarla cebelleşiyoruz. Şu sıra eğitimin gündemi, ilki Kasım 2013’te yapılan ve yapıldığı gün tartışma konusu olan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı. Öncekiler gibi bu da mahkemelik oldu. Eğitim Bakanlığının hatalı olduğunu dershanecilerden öğrenip iptal ettiği 5 soruya ek olarak sınavın 4 sorusu da mahkeme tarafından iptal edildi. MEB, hatamız yok dedi, temiz başvurusunda bulundu. İtiraz eden olmasa, öğrencilerin soru çözme becerisini geliştirmekle yükümlü olan MEB hatasının farkında olmayacak! ÖSYM’nin yaptığı sınav sorularının devlet sırları kapsamına alınması şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Anımsarsanız son SBS sınavı da İngilizce ve Almanca soru kitapçıklarına ait yanıt anahtarlarının karıştırılması nedeniyle mahkemeye düşmüştü. Olay ortaya çıktığında Eğitim Bakanlığı, farklı yanıt anahtarlarını işaretleyen 718 öğrencinin puanını yeniden hesaplamış, fakat puan değişikliğinin sıralama ve yerleştirmeye etkisini dikkate almamıştı. CHP milletvekili Aydın Ayaydın, başarı sıralamasına, dolayısıyla yerleştirmede adaletsizliğe yol açtığı gerekçesiyle bu konuyu dava etmiş, Ankara 18. İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı vermişti. İlginç olan, mahkeme kararını uyguluyor gibi yapmak için 4 öğrenci için bir üst tercihe, istemeleri halinde 90 öğrenci için de bir alt tercihlerine geçebilme kararı alan Eğitim Bakanlığının temiz başvurusunda bulunmasıydı.
SBS, 8 Haziran 2013’te yapılmıştı; davacısı belliydi. MEB, bu sınavla ile ilgili mahkeme kararının Ocak 2014’te açıklanmasını manidar buldu; sonucu paralel yapıya bağladı. Nabi Avcı’ya göre TEOG sınavının 4 sorusunun iptal edilmesi de manidardı, bir yıldır sabotaja maruz kalıyorlarmış. Sabah gazetesinin bakana dayandırdığı özel haberine göre hatalı sorular bakanlığa sızmış yapının işi.
Sabah’ın dünkü “TEOG Sınavında Paralel Sabotaj” manşeti beni Mayıs 2012’ye götürdü: Eğitim Sen, Talim ve Terbiye Kurulunun ders kitabı olarak onayladığı bir felsefe ders kitabı hakkında, felsefeyle ilgisi yok diye davacı olmuştu. Kitap, o yıl devletin satın alacağı tek ders kitabıydı ve tüm ortaöğretim öğrencileri söz konusu kitabı okuyacaktı. Yayıncısı ise Sabah’nı paral yapı dediği grubun en gözde yayıneviydi. Yani ders kitabı paralelciydi. Yürütmenin durdurulması istemi Danıştay 8. Dairesi tarafından reddedilince Sabah çok sevinmiş, haberine “Danıştay’dan ‘felsefi’ Karar” başlığını uygun görmüştü (Sabah, 26.5.2012).
Fethullan Gülen’in, Abdülfettah Şahin takma adıyla yazdığı 42 hikâye kitabını öğrenciler için tehlikeli bulmuş, ANAP eğitim bakanları döneminde TTKB tarafından verilen onayları 2000’de iptal edilmişti. Bunun üzerine Akit gazetesi, bugün Müslüman’dan saymadığı, sabotajcı paralel yapının başına sahip çıkma adına yöneticileri arasında bulunduğum kurum ve komisyon üyelerini âdeti olduğu üzere adres bilgileriyle birlikte aylarca manşetinden ilan etmişti. Bu ikili durumları yorumlamaya gerek duymuyorum, yorumlarsam ağır laflar etme ihtimalim var, geçelim…
                                •
Esasen eğitimi bilimsel bir faaliyet olarak görüyor ve içeriği ile ilgili konularda mahkemelerin karar vermesini onaylamıyorum. Çok eleştirdiğim halde AKP döneminde değiştirilen öğretim programlarından bir kısmının (ilköğretim 1, 2, 4 ve 5’inci sınıf Türkçe ile Hayat Bilgisi 1, 2, 3) Danıştay 8. Dairesi tarafından uygulamasının iptal edilmesini de uygun bulmadığımı 28 Nisan 2009 tarihli yazımda belirtmiştim. Bilimsel kararlar, mahkemelerin birkaç bilirkişinin görüşüne dayanarak değerlendirilemez. Kaldı ki yargıçlar zaten konunun uzmanına başvuruyor. Öyleyse bağlayıcı karar alabilen bağımsız, bilimsel kurullara başvurmak daha doğru bir yöntem olmalı.
NOT: Öneri bu hükümete değildir.