Google Play Store
App Store

Cumartesi Anneleri’nin hikâyesini uzun uzun anlatabilirim ya da Şili’yle, Arjantin’le, Yunanistan’la bağlantı kurabilirim ama her zaman yaptığım gibi şarkıları art arda sıralamak en doğrusu zira bu şarkılar, annelerin sesini geleceğe taşıdıkları için önemli.

Cumartesi Anneleri: Öfkeleriyle hesap soruyor, ahlarıyla tarihi karalıyorlar…

Zaman hızlı geçiyor. Yıllar önce, Cumartesi Anneleri 500. kez buluştuğunda, bu umutsuz bekleyişin bir an önce sonlanmasını dilemiştik. Anneler, dün 800. kez bir araya geldi. Dile kolay, bundan 100 hafta önce, 700. buluşmanın hemen öncesinde, Gazete duvaR’da bir yazı yazmış, 19 Ağustos 2018 tarihli bu yazıda, şunları söylemiştim: Önümüzdeki hafta Galatasaray Lisesi’nin önünde 700. kez buluşacak Cumartesi Anneleri’nin sesine sesimizi katmak, onları mücadelelerinde yalnız bırakmamak ve yanlarında yer almak, insanlık adına yapmamız gereken. Umut, kalabalıkla artıyor. Kayıplar geri gelmiyor belki ama seslerini çoğaltarak yeni kayıpların önünü kesmek mümkün. “Beni Bul Anne”, sesimizi yükseltmek için yeni bir fırsat. Haftaya cumartesi Galatasaray Lisesi’nin önüne giderken, “Anne biz geldik.” cümlesini kurmadan önce dilimizde bu şarkı olsun.

Yazıda sözü geçen, bir Ahmet Kaya şarkısıydı. Anısına yapılan albümde Selda Bağcan’ın ses verdiği “Beni Bul Anne”, 700. buluşma öncesinde Ceylan Ertem tarafından kayıp yakınlarıyla birlikte seslendirilmiş, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından yürütülen “Cumartesi Anneleri 700. Hafta kampanyası” çerçevesinde yayımlanmıştı. Şarkı orijinal altyapı üzerine okunmuş, Ahmet Kaya’nın sesi bir kere daha Cumartesi Anneleriyle buluşmuştu: “Dün gece gördüm düşümde / Seni özledim anne / Elin yine ellerimde / Gözlerin ağlamaklı / Gözyaşlarını sildim anne /…/ Gözlerinden akan bendim / Düştüm göğsüne / Söyle canın yandı mı anne?”

Cumartesi Anneleri’nin yanında durmuş, onlara ses olmuş şarkıcılardan biri Ahmet Kaya. Ceylan Ertem de öyle. Sadece konserlerinde ve albümlerinde söyledikleriyle değil, gerçekten yanlarında duruyor, (Ahmet Kaya’nın da yaptığı gibi) eylemlerine omuz veriyor, onları kalabalık kılıyor. Şarkının yayımlandığı hafta BirGün’de yayımlanan söyleşisinde, Burak Abatay’a, Cumartesi Anneleri’ni Sezen Aksu sayesinde öğrendiğini söylemiş, şu cümleleri kurmuştu: “Umarım genç insanlar da, Cumartesi Anneleri’ni bilmeyen, tanımayan insanlar da böyle etkilenir.”

Sezen Aksu, “Cumartesi Türküsü”nü yaptığında yıl 1997’ydi. Cumartesi Anneleri, iki yıldır Galatasaray’da toplanıyordu. Anneler, 27 Mayıs 1995’ten bu yana süren buluşmalarda gözaltında kaybolan evlatlarını, faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arıyor. 2013 yılında Hrant Dink Ödülü’nü alan annelerin bu ısrarı, zaman zaman sekteye uğruyor ama vazgeçmiyorlar. Bu buluşmalara, 13 Mart 1999’dan sonra on yıllık bir ara verilmişti çünkü o gün, polis, annelere saldırmıştı. Yazık ki bu ilk değildi, son olmadı, olmayacak. Ahmet Kaya, şarkısında buna da değiniyor: “Camlar düştü yerlere / Elim elim kan içinde / Yanıma gel yanıma anne / İki yanımda iki polis / Ellerim kelepçede / Beni bul, beni bul anne…” Evlatlarına reva görülen annelere, kardeşlere, yakınlarına reva görülmüş, bu sert müdahale sonrasında buluşmalara mecburi bir ara verilmişti. Anneler, 31 Ocak 2009’da yeniden bir araya geldi, sonrasında buluşmalar hep sürdü. Bir dönem Galatasaray onlara yasaklandı ama buluşmalar (biraz da içinde bulunduğumuz dönemle alakalı olarak) kısıtlı imkânlarla sürüyor, sürdürülüyor.

Ahmet Kaya şarkısı “Beni Bul Anne”, Cumartesi Anneleri’nin sesini duyuran ilk şarkılardan biri. “Cumartesi Türküsü”, hemen ardından geliyor ama ona geçmeden önce, Ahmet Kaya’nın, sonradan linç edilmesine sebep olacak malum gecede kendisine verilen Magazin Gazetecileri Derneği Geleneksel Altın Objektif Ödülü’nü hem de Cumartesi Anneleri için aldığını söylediğini bir kere daha kayıtlara geçireyim.

“Cumartesi Türküsü”nün yer aldığı kaset, Aktüel’in 5. yıl özel sayısıyla dinleyiciye ulaşmış, dergi o hafta yok satmıştı. Sezen Aksu, annelerin çaresiz bekleyişini şu sözlerle anlatmıştı: “Bekleye bekleye geçiyor günler / Gün sağır dilsiz sustu bülbüller / Kemiğim etim kapı önlerinde / Can kayıp // Allahım bu nasıl bir dünya / Bu nasıl bir ayıp // Ben anayım / Yanmaz canım dışarıdan kora koysalar / Ümidimi kaybedemezsiniz ölsem de / Ahım tarihi karalar…”

Sonrasında, bir Bandista şarkısı var: 2009 yılında yayımlanan “Paşanın Başucu Şarkıları” adlı kısa albümlerini açan “Benim Annem Cumartesi”. Bandista, sık sık buluşmalara katılmış, bu şarkıyı bizzat annelerle seslendirmişti: “Benim annem cumartesi / Her bir dilde çıkar sesi / Elinde solmuş bir resim / Hesap soracak öfkesi…” Topluluk, şarkıyı şöyle anlatıyor: “Arjantin, Türkiye ve Şili’de özellikle darbe dönemi ve sonrasındaki demokrasi görünümlü ya da somut militer rejimler elinde kaybedilen, öldürülen, işkenceden geçirilen evlatlarının hesabını/akıbetini sormak için yan yana gelen Plaza del Mayo veya Cumartesi Anneleri’ne bir selamlama olan bu çalışma, eril bir intikam alma çağrısından ziyade bizzat gündelik hayatın kurucusu olmasına rağmen (belki de bizzat bu nedenle) gerek cinsi gerek içtimai gerekse de iktisadi olarak en fazla sömürülen kadınların ve annelik durumunun -duygusal ya da mitik bir ajitasyona başvurmadan- toplumsallaştırılması gündemine sahip metin bloğunun üç farklı müzikal tarz içinden akıtılmasından müteşekkildir.” 30 Aralık 2017’de annelerle Galatasaray’da yan yana gelen ekip, söyledikleri şarkı sonrasında direnişi şu cümlelerle selamlamıştı:

“İnsanlar, yılbaşı ağacı süslerken, biz dilek ağacımızla Galatasaray’dayız çünkü Galatasaray, bizim gözaltında kaybedilen sevdiklerimizle buluşma mekânımızdır. Kayıplarımıza ‘Sizi unutmadık’ diyen sesimizi ulaştırma mekânımızdır. Galatasaray, bizim kaybedenlerden hesap sorma mekânımızdır.

(…) Galatasaray, bizim umudu ve direnci birlikte büyüttüğümüz mekânımızdır. Galatasaray, bizim ‘umutsuzluğa yer yok, insan olmakta ısrar ettiğimiz sürece umut hep olacak’ diyerek topluma seslendiğimiz mekânımızdır. Galatasaray, herkes adına insanlık onuruna sahip çıktığımız mekânımızdır.”

Cumartesi Anneleri’nin hikâyesini uzun uzun anlatabilirim ya da (Bandista’nın yaptığı gibi) Şili’yle, Arjantin’le, Yunanistan’la bağlantı kurabilirim ama her zaman yaptığım gibi şarkıları art arda sıralamak en doğrusu zira bu şarkılar, annelerin sesini geleceğe taşıdıkları için önemli. Elini taşın altına koyan çok az insan var ve bu insanlar giderek azalıyor. Belki de bu yüzden, bu çabalar çok değerli. Şüphesiz başka şarkılar da yapıldı, dahası da yapılacak ama ben üç şarkıyı daha hatırlatarak yazının sonuna varayım. İlki, Vardiya Müzik Grubu’na ait. Çalışmalarını bir dönem BEKSAV bünyesinde sürdüren topluluk, 2004 tarihli “Ellerinde Pankartlar” albümünde, Suna Aras’ın sözleriyle annelere ses oluyor: “Men davamı goyup gitmem / Oturmam evimde oğul / Andım olsun yere göğe / Davanı devraldım oğul…” Garip Dost’un “Dağ İniler” albümünü kapatan şarkı, “Bir ülkeyi emziriyor / İnsanca yaşam istiyor”
diye tanımladığı mücadeleyi, şöyle selamlıyor: “Polis ve cop gölgesinde / Ülkenin her bölgesinde / Çağrı var çığlık sesinde…” Bir şarkı da 1997’den: Almanca, Kürtçe ve Türkçe rap söyleyen K.W.B. o yıl yayımlanan albümleri “Halay / Çocuklar”da şu dizeleri art arda sıralıyor: “Ve işte bu şehirde / Ansızın kanat açar / Büyür, mavileşir insanlar / Teni tenime değer / Akar yüreğim onlarla / Onlarla kanar…”

Cumartesi Anneleri yalnız değil. Mücadelelerine, nefesim yettiğince destek vereceğimi bilsinler isterim. Benim işim yazı yazmak, onlar için yapılan şarkıları hatırlatmak. Yanlarında durduğum çok cumartesi oldu, daha kalabalık cumartesiler yine olacak. Seslerini duyurana kadar buluşmaya devam edecek bu annelere ses vermek, onların sesini çoğaltmak, insanlık görevi. “Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı” demek isterdim elbette ama yazık ki yaşandı. Temennimiz, bu annelere yenilerinin eklenmemesi. Bu ülkede zor ama geleceğe dair inancımız tam.