“Onların mücadelesi halkımızda sonsuza dek yaşıyor. Sloganları 'Bir daha asla' ve 'Hafıza, hakikat ve adalet' ülkemiz demokrasisinin bugünü ve geleceği oldu.” Bir gün uyansanız ve ülkenin Cumhurbaşkanı bir meydanda halka bu sözlerle sesleniyor olsa. Olmaz demeyin. Bu sesleniş 30 Nisan günü Plazo Del Mayo annelerinin direnişinin 46. yıldönümü için düzenlenen etkinlikte Arjantin Cumhurbaşkanı Fernandez’in yaptığı konuşmadan. Aynı etkinlikte Arjantin İnsan Hakları Bakanlığı’nın hazırladığı bir video da paylaşıldı. 1976”dan 1983’e değin süren cunta döneminde göz altında kaybedilen evlatları için yıllarca sürdürdükleri direnişin ardından “beyaz başörtülü kadınlar” yanlarında ülkenin cumhurbaşkanıyla birlikte direnişlerini bir devlet töreniyle selamladılar. Onların Buenos Aires’in Plazo Del Mayo (Mayıs) meydanında yağmur çamur demeden sürdürdükleri direniş başka ülkelerin karanlığına da ışık ve umut olmuştu. Fernandez “Çağımızda hala demokrasi karşıtlarının sesi güçlü çıkıyor ama Plaza del Mayo Anneleri'nin mirası olan sebat ve susmayış sapasağlam ayakta” diyordu konuşmasında.

***

İşte o direnişten güç alan ve aynı sebatla kayıp evlatları için 28 yıldır her hafta Galatasaray Lisesi önündeki meydanda toplanan Cumartesi Anneleri'ne yazık ki henüz böyle bir güne uyanamadılar. Hatta direnişlerinin 949. haftasında bir kez daha polis şiddetine maruz kaldılar. Yıllardır sessiz ve barışçıl bir eylemle bu meydanda adalet için bir kayıp öyküsüyle seslenen annelerin meydana girişi 2018 yılında yasaklanmıştı. Direnişi İnsan Hakları Derneği önünde daracık bir sokakta sürdüren anneler o günden bu yana her hafta engellenerek acılarına acı ekliyorlar. AYM’nin Cumartesi Anneleri’nin toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının ihlal edildiğine karar vermesiyle birlikte yeniden meydanda simge direniş alanına dönmek istiyorlar. Ancak bizim ülkemizin gerçeği farklı! Bırakın adalet talebinin yerine ulaşmasını ya da annelerin meydana dönmesini meydanda bulunan heykeltıraş Şadi Çalık tarafından yapılan 50. yıl Cumhuriyet Anıtı uzun süredir polis ablukasında ve tutuklu! Daha önce Ankara'da tutuklanan insan hakları anıtının ardından heykele tükürenlerin ülkesinde olduğumuzu heykeli tutuklayarak unutturmayan ve el yükseltenler heykelin canının yanmadığını anladığından beri daha mutsuz! Canı yananlarsa onurlu direnişe ne olursa olsun devam ediyor. Beyaz Başörtülü Kadınlar’ın geçtiğimiz yıllarda ülkemize gelerek destek verdiği Cumartesi Anneleri'nin talepleri kayıpların devlet arşivlerinde kayıtlı akıbetlerinin açıklanması, faillerin yargılanması, Türk Ceza Kanunu'nda zorla kaybetme suçunun insanlığa karşı suç kapsamında zaman aşımına uğramayacak şekilde düzenlenmesi ve Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesi'ni imzalaması. Bu talepler kayıp insanlarımız ve faili meçhul siyasi cinayetlerde yitirdiğimiz bu ülkenin aydınları için talep etmeye devam edeceğimiz en yalın haliyle hukukun gereği olan haklarımız.

***

Cumhuriyetin 100. Nazım Hikmet”i sonsuzluğa uğurlayışımızın da 60. yılında Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı olarak uluslararası bir sempozyum ve “Memleketimden İnsan Manzaraları” temalı bir fotograf yarışması düzenledik. Fotograf yarışması ödül töreni ve sergisi Ekim ayında gerçekleşecek. Sempozyum Şişli ve Küçükçekmece Belediyelerimizin katkılarıyla 3 ve 4 Haziran günleri sevgili Oğuz Makal”ın yöneticiliği ve katkılarıyla tamamlandı. Özellikle genç akademisyenlerin usta şairimiz ve çok yönlü sanatçı kimliği hakkında farklı bakış açılarıyla ele aldıkları bildirilerle hem doyurucu hem heyecan verici iki gün dolu dolu geçti.

Sempozyum günü açılışını gerçekleştirdiğimiz “Basında Bilinmeyen Yönleriyle Nazım“ sergisi 19 Haziran”a kadar Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gezilebilir. Sergi açılışında Nazım”ın yaşadığı onca zulme, sürgüne, yasağa, vatan hasretine rağmen asla yitirmediği yaşam sevgisiyle bütünleşik direncini hatırlayarak henüz geride bıraktığımız  seçimin ve ablukası altında olduğumuz baskı rejiminin değişim ve başka bir gelecek kurmak için umudumuza mâl olmaması gerektiğini vurguladım. Nazım Hikmet bugün hala türlü şekilde tabu ve yasaklarla hedefte. Onun yadsınamayan, balçıkla sıvanamayan aydınlığı zaman zaman Nazım’ın adına sığınmayı “kullanışlı” bulan siyasetçiler için bile umudun simgesi olmaya devam ediyor Elbette sakıncalı mısralar sünsürlenerek! Buna karşın Nazım hiç kirlenmeden her zaman kendi berraklığıyla akıyor dinleyenlerin, okuyanların gönlüne. Sergide ve bazı bildirilerde irdelenen konulardan biri bugün için de geçerli ve dikkat çekici. Nazım kendi vatanında yıllarca devrimci ve komünist kimliği saklanarak “aşk şairi” olarak belli bir yere hapsedilmeye çalışılsa da hayal ettiğimiz eşitlik ve özgür yarınlar için ihtiyacımız olan ilkeli, kararlı ve direngen duruşuyla umudun en parlak haliyle bizi diriltmeye, inanmaya ve mücadeleye çağırıyor. Öyleyse son söz Cumartesi Anneleri ve tüm hak mücadelesi verenler için;

“Ve güneş doğarken hiç umut yok mu?
Umut umut umut
Umut insanda”*

 *Nazım Hikmet / Umut