Cumhuriyet fikrini çok boyutlu düşünmeye davet
21. yüzyılın politik tasarımlarının cumhuriyetçi kavrayışı kesintiye uğratması cumhuriyetin bu kesintilere karşı bir direnç oluşturamadığı anlamına gelmiyor. Bu devindirici gerçeklik, cumhuriyetin ikinci yüzyılını düşünmek için güçlü bir arka plan oluşturuyor.
ARDA TELLİ
Cumhuriyet’in 100. yıl dönümünün kutlandığı 2023’te, cumhuriyet kavramına ve yüzyıllık cumhuriyet birikimine ilişkin geniş tartışma alanı oluştu. Farklı perspektiflerden etkinlikler, sempozyumlar ve yazılı üretimler aracılığıyla yürütülen bu tartışma ekseni canlılığını koruyor. Kasım 2023’te kolektif çabayla Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Cumhuriyet Fikri kitabı bu tartışmaların ürünlerinden biri. Çalışma, cumhuriyetin kavramsal izdüşümleri ve problematiklerine ilişkin bir dizi özgün çalışmadan oluşuyor. Kitaptaki yazılar, cumhuriyeti yönetim stratejisi veya devlet biçimi olarak ele alan indirgeyici perspektifler yerine cumhuriyetin bir deneyim, duygulanım ve fikir olarak çoğul anlamlarına değinerek farklı yaklaşımlar sunuyor. Böylelikle bu çalışma, cumhuriyeti nostaljik bir anlatıya indirgeyen perspektifler veya cumhuriyet imgesini tözselleştiren yaklaşımlardan içerik olarak ayrılıyor.
Güçlü Ateşoğlu’nun ve Kurtul Gülenç’in derlediği çalışmada, tarihsel ve güncel dolayımların bir aradalığı öne çıkıyor. Kitabın farklı bölümlerine yazarlık yapan Arif Çağlar, Nebil Reyhani, Fatmagül Berktay, Eylem Yolsal Murteza, Mehmet Yetiş, M. Ertan Kardeş, Ali Akay, Sezgin Tüzün, Mehmet Elgin, Ceyhun Gürkan, Zeki Coşkun, Süreyya Karacabey ve Güçlü Ateşoğlu gibi araştırmacılar kaleme aldıkları bölümlerle okurları cumhuriyetin çağdaş anlamları üzerine eleştirel perspektiften düşünmeye sevk ediyor. Felsefe, sosyoloji, kültür, sanat, eğitim, edebiyat gibi farklı alanların kesişimiyle cumhuriyetçi tasarımı tartışan yazarlar, cumhuriyetin kavram, rejim ve deneyim olarak ürettiği anlam aralıklarını bütünsel zeminde tartışıyor. Böylelikle mevcut çalışma; teorik ve pratik, tarihsel ve güncel boyutları hesaba katarak cumhuriyet fikri ile deneyiminin krizlerine ve çağdaş politik felsefenin güncel sorunlarına güçlü sorular yöneltiyor.
Çalışmanın ayırt edici unsurlarından biri, yüzyıllık cumhuriyet deneyiminin ortaya koyduğu birikimin, cumhuriyetin bugünkü anlamına ilişkin düşünce üretmeye olanak tanıması. Böylelikle cumhuriyet imgesi ne tözsel bir belirlenime veya mutlaklaştırılmış değerlere ne de başarı ve başarısızlıkların muhasebesine indirgenerek ele alınıyor. Bunun yerine politik olanın krizlerini saptayarak ortaya koyacak biçimde cumhuriyet kavramını olgusal zeminde ve tarihselliği içerisinde değerlendiriyor. Bu durum, bireysel olanın ortak olana baskın geldiği, cumhuriyet karşıtı hissiyatın giderek güçlendiği tarihsel uğrakta; cumhuriyet fikri üzerine düşünebilmenin özgün anlamlarından birini sunuyor.
Kuşkusuz cumhuriyet fikrini anlamanın önündeki engellerden biri onu salt ideolojiye, devlet biçimine veya yönetim stratejisine indirgeyerek teorik çeşitliliğini göz ardı etmek. Bu bağlamda cumhuriyet, ne monarşi ya da oligarşi karşısında arzu edilen öteki ne de içeriği mutlaklaştırılabilir bir tasarım olarak düşünülmelidir. Dolayısıyla cumhuriyet, ne yalnızca teorik bir varsayım ne de salt epistemik bir mesele. Bu anlamların ötesinde cumhuriyet, bitmemiş bir inşa süreci olarak bütün sabitleyici anlam üretimlerini paranteze alır. Benzer bir paradoksal zemin, cumhuriyeti salt pratik verili duruma indirgeyerek toplumsal talepleri, güç ilişkilerini ve tarihsel uğrakların gerilimlerini göz ardı eden yönelimde göze çarpıyor. Her şeyden önce cumhuriyet politik bedenin ve yurttaşların talepleri, eylemleri ve deneyimleri üzerine sürekli olarak bir düşünüm çabası. Bu bağlamda cumhuriyeti normatif kategorilerle anlamlandırma girişimi, onun dinamik ve etkileşimli yapısını hesaba katmıyor. Mevcut çalışma, tam da böyle bir noktada cumhuriyet kavramının üzerini örten geleneksel yaklaşımları süzgeçten geçirerek, cumhuriyet üzerine düşünmenin olanaklarını çeşitlendirerek söz konusu sorunları aşmaya yönelir.
Sonuç olarak, günümüz politik düzleminde politik alanı daraltan mekanizmaların hegemonyası cumhuriyetçi perspektifi zayıflatıyor. Nitekim neoliberalizmin toplumsal olanı ortadan kaldırmaya dönük radikal stratejisi ve 21. yüzyılın popülist uğrağı, çağdaş cumhuriyetçi yönelimleri erozyona uğratıyor. Bununla birlikte tarihsel izdüşümlerine baktığımızda cumhuriyet idealinin, tam da her tarihsellikte tahakküm ilişkilerini kırarak bir yaratım biçimi olduğunu ve toplumsal taleplerle güçlü bağlarının olduğunu hatırlamak önemli hale geliyor. Dolayısıyla, 21. yüzyılın politik tasarımlarının cumhuriyetçi kavrayışı kesintiye uğratması cumhuriyetin bu kesintilere karşı bir direnç oluşturamadığı anlamına gelmiyor. Bu devindirici gerçeklik, cumhuriyetin ikinci yüzyılını düşünmek için güçlü bir arka plan oluşturuyor. Tarihsel gerçeklik, cumhuriyetin, bünyesinde, karşılaştığı her türden kesintiye karşı direnç gösterip, korunabilme olanaklarını potansiyel olarak barındırdığını gösteriyor. Mevcut çalışmanın metodolojisi bu potansiyeli hatırlatarak, politik ve toplumsal çelişkilerin arttığı güncel momentte cumhuriyet fikrini çok boyutlu düşünmeye ve anlamaya davet ediyor.