14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi, sadece zamanı açısından değil, bazı özellikleri bakımından da Cumhuriyetin biten ve başlayacak olan iki yüzyılı arasında kritik önem taşıyor. Yaklaşık on yıldır inşa edilen bir tür tek partili rejimle devam mı edecek yoksa "helalleşme"ye bir ölçüde kapıyı açma ihtimali de olan parlamenter demokrasiyi yeniden mi kuracak?

Türkiye, önümüzdeki on yılları etkileyecek bu önemli dönemecin ilk adımını 14 Mayıs Pazar günü attı. Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu en çarpıcı husus, belki de bu seçimin o kadar da kolay olmadığını göstermesidir. Türkiye, mesela önceki seçimlerde olduğu gibi mevcut rejime peşinen oy vermedi. Ama muhalefet projesini de peşinen desteklemedi. İkisinin ortasında bir yerde durdu ve bu nedenle önümüzdeki iki hafta daha da önemli bir zaman dilimi haline geldi.

***

Bütün siyasal rejimlerin sürdürülebilir olmaları, üzerine kuruldukları sosyolojinin nitelik ve dinamikleriyle ilişkilidir. Bu dinamikleri dikkate almayan hiçbir siyasal rejim, güçlü devlet aygıtı ve iktidar imkânlarına sahip olsa da sürdürülemez. Hatta o “güçlü” görüntünün altında gerçekte gevşek ve tedirgin bir siyasal var olma hali saklıdır. Sosyolog Bauman’ın ifade ettiği gibi "yarın sabaha çıkamayacak kadar" endişeli bir siyasal yapı ile “güçlü” görüntü bir arada işler. Söz konusu iktidarların giderek daha fazla otoriterleşmesinin nedeni de budur.

Türkiye’nin siyasal rejiminde radikal dönüşümler, genellikle askerî darbelerle gerçekleşmiştir. Olası direnme hallerini önleyebilmenin en "güvenilir" yolu olarak bu rejimler altında, muhalif sesler susturularak arzu edilen kurumsallaşmalar gerçekleştirilmiştir. 1960, 1980 darbeleri ve 1971 yarı askerî darbesini böyle yorumlamak gerekir. Üçünde de yeni rejim için arzu edilen kurumsallaşma sağlandıktan sonra yeniden “demokrasiye geçilmiştir.”

Fakat 2016 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırılan yeni rejimin inşası kendine özgü bazı nitelikler taşıyor.  Mesela bir darbe yapılmadan ama bir darbe girişiminin yarattığı ortamı da "değerlendirerek", bir tür tek parti rejimine dönüş sağlanmıştır. Ayrıca bu yeni rejim görünüşte "demokratik" biçimde; halkoyuna başvurularak gerçekleştirilmiş ve geçen zamanda yeni rejimin kurumsallaşması da bir ölçüde sağlanmıştır.  

***

Türkiye, Cumhuriyetin ilk yüzyılında tek parti, çok parti, askerî yönetim, serbest seçim gibi türlü siyasal biçimleri ve araçları kullanarak çeşitli rejim biçimlerini deneyimledi ama istikrarı bulamadı. Geleneksel ifadeyle "iki yakası bir türlü bir araya gelemedi". Bunun temel nedeni ülkede siyasal tercihlerin ortaya çıkardığı toplumsal maliyetler ve sosyolojisinde aranmalıdır. Şunu vurgulamak gerekir ki kuruluşundan bu yana ülkede neredeyse her bir kimlik grubu farklı şekillerde ağır mağduriyetler yaşadı. Ama hiçbir yeni rejim bunları gündemine almadı. Bu yüzden her yeni girişim, farklı yöntemlere başvursa da öncekilerin bir tekrarı olarak kaldı.

Bu nedenle Türkiye sosyolojisinin bu yönüne vurgu yapan “helalleşme” vaadinin yaygın bir ilgiye konu olması anlaşılır bir durumdur. Türkiye, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu vaadini atlamadı; hatta seçmenin yarısı buna onay verdi. Çünkü ülkede hemen her sosyolojik grubun, muhatap olduğu ağır toplumsal yaraları vardı. Bunlarla yüzleşmek için bir kapının açılması umudu bile güçlü bir sosyolojik desteğe dönüştü.  

Bütün bunların yanı sıra 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini, ülkenin geleceği açısından önemli hale getiren başka faktörler de var. Mesela aynı zamanda ağır toplumsal maliyetlerin müessibi de sayılan ülkenin ilk siyasal rejimini kuran parti, bu seçimde değişim söyleminin ana aktörü olarak karşımızda bulunuyor. Üstelik partinin lideri de, toplumsal tahribatın mağduru olan bir gelenekten geliyor. Yani rejimi kuran parti, bu rejimin toplumsal sonuçlarıyla yüzleşmek için bir ihtimal olsa bile yeni bir imkân sunuyor. Bu yeni ve özgün bir durum olduğu gibi ümit verici bir gelişmedir. Dolayısıyla 28 Mayıs 2023 günü yapılacak olan yeni Cumhurbaşkanının seçimi, sözcüğün gerçek anlamında iki yüzyıl arasındaki süreklilik ve kopuşlar bağlamında en kritik adımların ilki olarak duruyor. Türkiye, bu seçimle geleceğini arıyor.