Cumhuriyet’in ışığı
Cumhuriyetimizin 101. yıldönümünü kutlarken sanatın başrolde olması gerekmez mi? Terörü gerekçe göstererek sanat etkinliklerini durdurmak hangi akla hizmet eder? Sanatı eğlence olarak görmeyiniz.
Ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak Cumhuriyetimizin temel hedeflerinden biriydi. Cumhuriyetin ışığını geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla kurulan kültür sanat kurumlarının bir bölümü 50’li yıllardan başlayarak siyasi iktidarların korkusu nedeniyle yok edilirken, sivil toplumun ve özel girişimin devreye girmesi ile birlikte yeni oluşumlar devreye girdi. Bu süreçte yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşüyordu. Kamu-sivil toplum-özel sektör işbirliğini hayata geçirerek sanat kurumlarını yaşatmak ve geliştirmek bu sorumluluğun bir parçasıydı.
Ne yazık ki, yerel yönetimler sanatı eğlence olarak görme alışkanlığından yakalarını kurtaramadılar. Panayır düzeyini aşamayan festivaller yurdun dört bir yanını sardı. Popüler sanatçılara konser yaptırmanın kendilerine oy getireceğini düşünmüş olmalı yerel yöneticiler. Sanat disiplinlerine gönül vermiş aydınlar çaresiz ve sahipsiz kaldı. Kimi büyük fedakârlıklarla sanat yapmayı sürdürürken, kimi umudunu yitirip bu alandan çekildi. Muhalefet belediyeleri de bu anlayışın dışına çıkamadı. Bayrak ve Atatürk resmi asmak Cumhuriyet değerlerini yaşatmak değildi çünkü. Sanatla eğlenceyi bir türlü birbirinden ayıramadılar.
Bir anım aklıma geliyor bu satırları yazarken, bir üniversitesi de olan, bir zamanların İstanbul Belediye Başkanını ziyaret etmiştik. Rahmetli Şakir Eczacıbaşı ve Onat Kutlar’la birlikte. Amacımız İstanbul Film Festivali’ne belediyenin destek vermesini istemekti. Anlattık, beyefendi ne dese beğenirsiniz: “Beyler, ben bir konser yapıyorum binlerce kişi geliyor. Sizin festivalinize kaç kişi geliyor?”. Bu anlayış öylesine yaygın ki, nitelikli sanat etkinlikleri düzenleyen kuruluşların ayakta kalmaları giderek daha da zorlaşıyor günümüzün ekonomik koşullarında. İstanbul sermayesi dışında sanata destek veren özel girişimci de bulmak olanaksız.
KÜLTÜR YOLU
Cumhuriyetin ışığını yaymakla görevli Kültür ve Turizm Bakanlığı birkaç yıl önce başlattığı “Kültür Yolu Festivali’ni bu yıl genişleterek 16 ile yaydı. Bakanlığın tüm sanat kuruluşlarının sanatın pek ulaşamadığı kentlerde etkinlikler gerçekleştirmesi gerçekten de övgüye değer. Ama bakıyorsunuz, ön planda gene popüler müzik ‘star’larının konserleri… Bu eleştirim bir yana, bu projeyi gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğü’nü kutlamak isterim. Yanlış anlaşılmasın, şu günlerde İzmir’de devam eden “İzmir Kültür Yolu Festivali” içinde yer alan 4. İzmir Film ve Müzik Festivali’ne tek kuruş destek gelmedi bakanlıktan; her yıl Sinema Genel Müdürlüğü’nün festivallere vermekte olduğu sembolik destek dışında. Peki, neden bu festivale katılmayı kabul ettiniz diye düşünebilirsiniz. Bu konunun siyasetle ilişkilendirmesini doğru bulmuyorum da ondan. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşımı da böyle... İyi yapılan her şeye destek olmak gerekir, siyaseten farklı çizgilerde olsak da.
Sözün burasında İzmir’de devam etmekte olan Kültür Yolu Festivali kapsamında yer alan etkinliklere değinmek isterim. ‘Cumhuriyetin Işığında Bir Bale Gösterisi’, “Son Akşam Yemeği” filmi, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’ndan “Kuru Gürültü”, Pablo Picasso ve Pop Art’ın İkonu Andy Warhol, Kokunun İzinde Smyrna, Yarının Kıyısında, Soyut Manifesto, Refik Anadol’un Yeryüzü Rüyaları: Anadolu sergileri, Şirin Pancaroğlu’nun ‘Türk Arpı’ dinletisi, Belgesel Sinemacılar Birliği’nin ‘Belgesel Eğitim Projesi’ çerçevesinde yer alan atölye, Uluslararası Balkan Müzik Festivali, ’Attila İlhan Şiirinde İncesaz’ söyleşisi, İzmir Film ve Müzik Festivali programında yer alan ve İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nda gerçekleşecek Nedim Otyam’ın “Toprak” filmi, Nil Gürpınar’ın “Nedim Otyam” belgeseli ve ‘Film Müziğimizin Öncüleri’ söyleşisi ve gibi kayda değer etkinlikler yer alıyor programda.
BOĞAZİÇİ’NDEN GÖBEKLİTEPE’YE
Gönül, festivallerin bağımsız olmasını ister. Ama büyük kaynak gerektiren festivaller için bu mümkün değil. Bu yüzden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın farklı kentlerde düzenlediği tiyatro festivallerini de önemsiyorum. Yerel kaynaklarla bu festivallerin gerçekleşmesi mümkün değil. Tek istisna, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği ve bu yıl 28’incisi gerçekleşen İstanbul Tiyatro Festivali ki onun da paydaşları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı yer alıyor. İstanbullu sanatseverlerin karşısına gene zengin bir programla çıkıyor İKSV. Kendi payıma Schaubühne’nin “III. Richard”ını kaçırmamaya çalışacağım.
Film festivallerinin de bakanlık katkısı olmadan sürdürülmesi olanaksız. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Altın Portakal Film Festivali bu yıl 100 milyona ulaşan bütçesi ile ülkemizin en zengin festivali ve onlar bakanlıktan destek istemedi bu yıl. Ama 75 milyona yakın bütçeye sahip olan Adana Altın Koza Film Festivali’nde bakanlık desteği var. Hafta sonu ödül töreni ile sonuçlanan (ve büyük ödülü Antalya’da olduğu gibi “Mukadderat”ın kazandığı, En İyi Yönetmen Ödülü’nü ise “Döngü” filmi ile Erkan Tahhuşoğlu’nun aldığı) 12. Boğaziçi Film Festivali’nin de bakanlık desteği olmasa gerçekleşmesi mümkün olur muydu bilemem. Sırası gelmişken, bu ay Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde düzenlenen ‘Sinema Çalıştayı’nda sektör temsilcilerinin dile getirdiği talebi buradan duyurmak isterim. Bakanlık film desteklerini bakanlığın sitesinde açıklıyor; film festivallerine verilen desteğin de aynı biçimde şeffaf olmasını diliyoruz.
İstanbul’da düzenlenen (bu gün son günü yanılmıyorsam) “Canlandıranlar Festivali”nden söz etmeyi unuttuğumu fark ettim. Oysa, animasyon sanatı günümüzün en etkili sanat dallarından biri ve ülkemiz de bu alanda sayısız sanatçıya sahip. Bu önemli festival de 12’nci yaşını kutluyor bu yıl. Gösterimleri Kadıköy Müze Gazhane, İBB Beyoğlu Sineması ve Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleşen festival bakanlık desteğine sahip mi bilmiyorum. Ama, Göbeklitepe’de bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Göbeklitepe Film Festivali” - o da Canlandıranlar Festivali gibi bugün sona eriyor- afişinde bakanlık ve Sinema Genel Müdürlüğü logoları yer alıyor. Hemen söyleyeyim, burada adını andığım festivallerin galiba hepsi ‘uluslararası’; sözcükten tasarruf etmek için her defasında kullanmak istemedim. Simge olarak Urfa Adamı/Balıklıgöl heykelini seçen Göbeklitepe, arkeoloji ve tarihle sanatı buluşturan önemli bir festival. Tıpkı, Canlandıranlar Festivali gibi ülkemizin tematik festivalleri listesine yakışıyor. Umarım, uzun ömürlü olur; Malatya Film Festivali gibi tarihin sayfalarına gömülmez.
İZMİR’DE FİLM VE MÜZİĞİN BULUŞMASI
Ülkemizin genç festivallerinden biri İzmir Film ve Müzik Festivali. Tematik olmasıyla diğer büyük festivallerden ayrılıyor. İzmir’in sanatsal birikiminde müziğin önemli bir yeri olmasından hareketle yola çıkmıştık bu festivali kurgularken. Ahmed Adnan Saygun’dan Dario Moreno’ya, Gönül Yazar’dan Sezen Aksu’ya sayısız müzisyen yetiştirmiş bir kent İzmir. Simge olarak da flamingoyu seçmemizin nedeni ise, İzmir’in ülkemizde flamingoları barındıran önemli merkezlerden biri olması. Böylelikle festival simgeleri kervanına (Venedik’in Altın Aslan, Berlin’in Altın Ayı, Locarno’nun Altın Leopar) en naif canlı ile katıldı İzmir. Kente yakıştığını sanıyorum (kurt yapacak değildik ya!)
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kültürlerarası Sanat Derneği işbirliği ile düzenlediği İzmir Film ve Müzik Festivali’nin Ulusal Yarışması’nda 2023-24 yılları yapımı -ve özgün bir müziği olan yapımlardan dokuz filmlik bir seçki, Uluslararası Yarışma’da ise, müzik dünyası ve müzisyenlerin yaşamını konu alan dokuz film yer alıyor. Bu seçkilerde kurmaca, belgesel ayrımı gütmedik. Çünkü -izleyecekler görecek- bu iki türü öylesine ustalıkla harmanlayan yapıtlar var ki, bir türün kalıpları arasına sokulamaz. Zaten dünya sinemasında artık yavaş yavaş gündemden kalkıyor bu ayrım.
Belgeselin önemini vurgulayan belgesel film festivallerinin de bu filmlere yer vermesi, filmin bu türe özgü festivallere de katılması sakınca değil. Ülkemizde belgesel sinemanın son yıllarda büyük bir atılım içinde olduğunu düşünüyorum. İzmir’deki festivalimizin ‘Müzik ve Yaşam’ bölümünde yaşamlarının odak noktasında müzik olan insan yaşamlarını konu alan on belgesel var. Onur Ödülümüz her yıl olduğu gibi bir usta müzisyene verilecek: Mazlum Çimen. Tabi, müzik teması dışında yan bölümler de var; Özel Gösterimler, Ustalara Saygı, Her Yaştan Çocuklar ve farklı ülkelerden kadına yönelik baskıları konu alan filmlerden oluşan ‘Sınır Tanımayan Sinema’… Çarşamba-Pazar arası beş günde 55 filmi izlemek mümkün değil, ama festivaller seçim yapmayı gerektirir. Festival programının ayrıntılarına kultursanat.izmir.bel.tr web sitesinden ve Instagram’da ifmfest hesabından ulaşabilirsiniz.