21 yıl boyunca AKP’nin iktidar olduğu dönemde felaketler üst üste geldi. Kabaca bakalım: AKP öncesinde ülkenin en kanlı sorunu olan terör durmuş, ortalık sakinleşmişti ancak, AKP’yle birlikte terörü bitirecek önlemler alınması yerine, terörü kışkırtan söz ve eylemlere öncelik verilmesi ülkeyi kanlı döneme soktu. Yani,1986’dan beri PKK’yla geçen sürenin en ağır dönemi yaşandı! Çözüm yerine öncelenen “AKP’nin yanlış güvenlik politikası” barışı yok etti ve kanlı bir savaşa neden oldu. Çatışmalar, dağdan kent merkezlerine kaydı. Metropollerin meydanlarında patlayan bombalar yurttaşları öldürürken toplumda büyük infiale yol açtı. AKP yanlışından dönmek adına 16 Aralık 2012’deki MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşmesiyle PKK ile “çözüm süreci” başlatıldı. Çok tartışmalı bir süreç sonrasında, 22 Mart 2015’te Erdoğan’ın, “PKK ile yapılan Dolmabahçe Mutabakat Metni açıklamasını doğru bulmadığını” söylemesiyle, çözüm süreci bitirildi.

***

Bu arada 2014’te meşhur 17/25 Aralık açıklamaları yapıldı. Yani, AKP’nin fiili ortağı FETÖ ile arası açıldı. Ortaya dökülen bant kayıtlarında AKP iktidarının dahil olduğu yolsuzluklar toplum tarafından öğrenildi. Dört bakanın “Rıza Sarraf’tan rüşvet aldığı” iddiası nedeniyle TBMM’de soruşturma komisyonu kuruldu. Suçlu oldukları bilindi ama AKP çoğunluğu onları akladı. Bakanlardan Erdoğan Bayraktar, “Ne yaptıysam Erdoğan’ın emriyle yaptım. Asıl onun istifa etmesi gerekir” dedi. AKP karıştı. Çünkü bu büyük yolsuzluk olayı, Türkiye’nin hem İran’la hem de ABD ile arasının bozulmasına neden oldu. İktidarı değişen İran, Türkiye’den petrol ve doğal gaz bakiyesi olan milyar dolarını istedi. ABD, “İran ambargosu nedeniyle bu para benim” diyerek Türkiye’ye nota verdi. Sarraf ABD’ye sığındı ve itirafçı oldu. Türkiye ve Halkbank aleyhine ifşaatta bulundu. Ve “Erdoğan ailesinin mal varlığıyla ilgili” ABD Senatosu’nda yasa çıkarıldı.

15 Temmuz darbe kalkışması, TBMM’nin bombalanması ve hileyle yapılan referandum sonucunda Türkiye’nin rejimi değiştirildi. Sonrasında “baskılar, suçlamalar, hak gaspı, hukuksuzluk, adaletsizlik, algı yönetimi, kamu kurum ve kuruluşlarını değiştiren bir anlayış, yandaşı kayıran, toplumu bölen, birbirilerine yabancılaştıran, toplanan vergileri keyfince harcayan, TBMM’yi dışlayan, tarikatlarla oluşan koalisyonu yöneten tek adam düzeni… Suriye işgali, milyonlarca sığınmacıya harcanan yurttaşın parası ve bir hırs uğruna sınır ötesinde düşen şehitlerin acısı… Maden kazaları, orman yangınları, sel felaketleri, deprem faciaları, terör, trafik kazaları, iç çatışmalar derken, yüzbinlerce insanımızın ölüm nedeni AKP iktidarının liyakatsiz yönetiminin kara lekesi oldu!

***

Çöken ekonomi! Aç ve işsiz yurttaş! Tarım yapamayan çiftçi… Kepenk kapatan esnaf! Üretemeyen KOBİ. Duran sanayi… Medyada her an duyulan yolsuzluk haberleri… Devleti soyan çeteler… Kamu bankalarını talan eden yandaşlar… Kısaca çivisi çıkarılmış bir devlet! İlk akla gelen yaşanan AKP’li felaketler…

***

Biliyorum; AKP iktidarı zamanındaki olayların envanterini çıkarmaya kalksam BirGün’ün sayfaları yetmez. Ülke, dünyada felaketler şampiyonu haline dönüşmüş! Yani 84 milyon yurttaş yaralı, rahatsız ve mutsuz... Çünkü kin ve hınçla yönetiliyor. Laik, demokratik Cumhuriyet, uygarlığa düşman insanların elinde çağdaşlık yolundan döndürülmeye çalışılıyor. AKP, Saray’dan çıkmamak için her yola başvuruyor! Şimdi de “kadını yok sayan, ahlaki zaafları kutsayan, insan olmanın vasıflarını dışlayan, akılla yaşamayan Talibanlardan sonra HÜDA PAR’ın da arkasına sığınmaya çalışıyor! Laik Türkiye’nin her değerini yok etmeyi, tüm kaynaklarını kullanmayı ve yurttaşlarını etkisiz hale getirmeyi hedefleyen zihniyetin pervasızca “Darülharp” uygulaması, yaklaşan en büyük tehlike…

***

Anayasa’yı yok saydı. Anayasa’ya rağmen Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan etti. Suç işleyerek Türkiye’yi yeni bir hukuksuzluk dönemine sokuyor. Çünkü meydan boş... Karşı çıkan yok. Hukuk devleti olmakta ısrar eden yok! Utangaç muhalefet, “acaba mütedeyyinleri ürkütür müyüz?” korkusunu yaşıyor. “Ne derler” derseniz, sadece kişiliğinizden değil, ilkelerinizden de vazgeçmiş olursunuz! Bu durum büyük bir zaaf oluşturur ve sizi basiretsiz bir siyasetçiye dönüştür. Bundan böyle de muhalefetin “hak, hukuk, bağımsız yargı, adalet” diye bağırmasına da kimse güvenmez!

***

Ve Türkiye seçime gidiyor! Nihayet Yüksek Seçim Kurulu, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ile TBMM üyeliği seçimi için beklenen “seçim takvimini” açıkladı. Hedef Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu’nu sollu sağlı muhalefetin seçtirmesi kadar, bu kara düzeni değiştirecek güçlü bir TBMM aritmetiğini sağlamak olmalıdır! Liyakatli bir Meclis kurmak için doğru insanlar seçilmeli. Örneğin; Gaziantep /Nurdağ’ında CHP’de üç jenerasyon aktif siyaset yapmış, son deprem de çökük altında kalarak kaybettiğimiz İlçe Başkanımız Mehmet Çirkin’in yeğeni Miray Çirkin gibi iyi yetişmiş gençlere ihtiyaç duyulmalı… 60 gün sonra doğa daha güzel ve yaşam daha farklı olacak. Çünkü sandıkta güller açacak!