Google Play Store
App Store

“Hani şarkı var ya, ‘aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk’... Anlıyorum bunu, köpek gibi anlıyorum. Köpek gibi... Ki köpekleri aşağılamak filan değil niyetim, keşke köpek olsam. Ben ne yaptım ona, niye böyle oldu? Nefes alamıyorum. Bu dünyanın, varoluşumun, beni var edenin hepsine lanet olsun. Gerçekten, tek istediğim ölmek. Öyle seviyorum ki, dünyaya rezil olmak filan hiçbir şey umurumda değil. Bundan sonra yaşamanın ne anlamı var, anlam ne demek zaten? Ben ne yaptım bunu hak edecek? Acı kalbimi parçalıyor. Allah kahretsin, her şeyi, her şeyi... CUT Ah selam, selam, önce tanıyamadım valla. İyiyim iyi, tatile geldik. Bak eşim orada oturuyor, ufaklıklar da benim. Aaa siz de arka masada mıydınız? E senin çocuklar çok büyümüş, iki saattir yan yana masalardaymışız vallahi fark etmedim. Bugün hava açıldı biraz, rüzgar azaldı. Oranın kumu daha iyidir evet, çocuklar sever. Güzel oldu valla, İstanbul’dan kurtardık kendimizi. Eşim mimar, ben de eş halinden. Tanıştırayım, eşim, çocuklar, üniversiteden arkadaşım buraya gelmişler ailecek. Merhaba, merhaba. Çok memnun oldum. Tamam o halde. Size de iyi günler, iyi eğlenceler.”

“Kimi söyleyeceğim, kime? Anneme söylemeye kalktım, daha iki kelime etmeden tokat attı ve kaçtı gitti yanımdan. Memelerimden nefret ediyorum. Geçen yıl ne güzel oğlan çocuğu gibiydim, ondan önce sokakta maç yapıyorduk, oğlan çocuklarını dövüyordum bir de. Kimsenin benle işi yoktu ama şimdi bu memeler. Kadın olmak ne iğrenç bir şey ya. Koskoca adam, ne diyeceğimi şaşırdım. Korkudan altıma işeyecektim. Bir sen varsın, kime söyleyeyim bunu? Polise filan gidiliyormuş, gideyim mi, sen de gelir misin, ne olursa olsun artık... Ama polisler de erkek, ya beni alıp hemen buraya getirirlerse. Deliricem ben, kesin deliricem. CUT ‘Beauty is a curse’ diye söz duydun mu? Biz ikimiz de çok güzeldik, keşke o kadar güzel olmasaydık diyorum bazen. Güzellik duvarları çelik kaplı bir koridor gibi, bir yere gidiyorsun ama o yer gitmek istediğin yer mi, sen bile bilmiyorsun. Ve bunları anlaman bir anda oluyor: Tüm erkeklerin bakışlarının değişmesi, buna dank diye tanık olmak. Şimdi bakıyorum da, beni esas sarsan kadın oluşumu fark etmek değildi, büyüdüğümü fark etmekti."

∗∗∗

“Ben gerçekten bir hiçim. Herif doğru söyledi. Kocaman bir hiçim ben. Şimdi kızıyorum, üzülüyorum ama doğruya doğru: ‘Sen limitli zekaya sahip birisin’ dedi. ‘Sakın ola ki yaratıcılık ve karar alma gerektiren bir pozisyonu zorlayıp anlamsız kariyer arayışlarına girme, senin limitlerin içinde de rahatça çalışabileceğin, geçimini sağlayacağın fırsatlar çıkar.’ dedi. Yani beni hem işten kovdu, hem de kovarken bunları söyledi. Paspas gibi ezdi beni alçak herif. Ama ona kızmam neyi değiştirir ki? Öyle olmasam bile sırf o öyle dediği için öyleyim. Neyiz ki biz abi? Kenar mahallede büyümüş, cahil işçi emekçi ailelerin çocuğuyuz. Bize yedirirler mi? Bizim sıfırdan başladığımız yüz metre koşusuna, onların çocukları doksanıncı metrede başlıyor. Boş ver, her şey boş ver. Uyuyacağım. Sadece uyumak istiyorum. CUT Bu şarapları siz mi yapıyorsunuz? Bilmiyordum vallahi. Hatırladınız değil mi beni? Geçen yüzyılda, sizin yanınızda çalışıyordum. Evet, teşekkürler. Öyle oldu. Top denk geldi diyeyim. Doğru, kovmuştunuz beni. Belki ben de aranmıştım, bilmiyorum. Herkes tarihi kendi gölgesinde yazıyor. Sorun değil. Yok, kırgınlık yok, asırlar geçmiş üzerinden. Kin mi? O zaman sorsanız farklı yanıt verirdim belki ama bilmiyorum. ‘Ne kin tut, ne de unut’... "

“O zaman söyle işte... Ya niye söylemiyorsun? Ne alakası var, yüz yüze. Şimdi söyle işte telefondan. Kötü bir şey, kötü bir şey di mi? Kötü değilse niye söylemiyorsun? Bak kaç yıllık arkadaşımsın, bana bu doktor ayaklarını yapma, tanıyorum seni. İyi mi, kötü mü? Kanser miyim, değil miyim? Ne çıktı sonuç? Oraya gelmeme bir hafta var diyorum, bir hafta yalvartacak mısın? Tahlil laboratuvarın var diye, hastadan sonuç gizlenir mi? Al işte bak, sen doktorsan, ben de hastayım. Bilgi almak benim hakkım. Söyle, ne? CUT Kabus gibi değil de, kocaman bir boşluk gibi. Evet her şeyi anımsıyorum, yirmi yıl oldu ama her şey, her saniye aklımda. Aklımda ama boşlukta gibi aklımda. Bir anda kanserle ilgili tüm bilgileri öğrenmek, bir anda heyetlerin karşısına geçip karar alışlarını dinlemek, kendi bedenini kendinden bağımsız bir varlık olarak hissetmek ve kendi bedeninin ebeveynine dönüşmek. İlk dönem, ameliyat, belirsizlikler. Sonra beş yıl kontrol altında olmak, her teste “acaba şimdi kötü bir haber gelecek mi?” diye girmek. Ve evet, senin bana yüz yüze konuşalım diye ısrar etmen, canım arkadaşım... Her şey aklımın bir yerinde duruyor ama boşlukta duruyor. Hadi bu kez, sağlığı bırak, dostluğumuza içelim.”

∗∗∗

“Belki iki saat önce ayçiçek tarlalarında uçuyordun, şanslı pezevenk. Bu aralar tam ayçiçek mevsimi, tarlalar sapsarı kesilmiştir. Hadi iç bakalım kanımı, bol bol iç, iyice doy ama zırt pırt kulağımın kenarında uçup beni rahatsız etme, tamam mı? Nasıl tarlalar, sarı mı? Arılarla aran nasıl? Ulan işin gücün çer çöp, kan revan. Biraz arılardan örnek alsana kendine. Allah bilir bir yuvan da yoktur senin, arıların duvarları baldan evleri var, hiç mi özenmiyorsun? Buradan çıkınca beraber uçalım mı? Vücudunun yarısı benim kanımla dolu, bundan sonra dünya ahret kan kardeşiyiz, anlaştık mı? Ne var yani seninle konuşmamda? Sen en azından benim dışımda uçuşan bir canlısın, kendi kendimle konuşmam daha tuhaf değil mi? Şimdi bırak bunları da bana şunu söyle: Yan koğuştaki keltoşun kanı mı daha lezzetli, benimki mi? Ne? Emin misin? Helal sana be Sivri, Silivrili Sivri. CUT Dur kızım sıkma o ilacı, nereden buldun onu, yazık günah. Seni ısırıyorlarsa ayaklarına lavanta yağı sür gelmezler, ananen yüz yıl yetecek kadar almış zaten. Olur mu öyle, sineğin de canı yok mu? Sinek ne yapsın, onun kabahati mi? Tamam arılar iyi ama arı da sokar insanı, canın daha çok yanar. Arılara bir şey sıkıyor muyuz? Gel buraya gel, saçlarını seveyim, benim mis gibi kokan torunum. Sinek de ekmek derdinde, öldürme onları, tamam mı, söz mü? Hem biliyor musun, benim sinek kan kardeşlerim var, insan dedesinin kardeşini öldürür mü?”