Google Play Store
App Store

NATO ülkelerine önümüzdeki dönemde savunma bütçelerini GSYİH’nin yüzde 5’i oranına yükseltmeleri “talimatı” veren ABD’nin müstakbel başkanı Trump, böylece Almanya’daki seçim sürecini kendince katkıda bulunmaya devam ediyor.

Trump’ın bu talimatının günümüz Almanya ekonomi için güncel karşılığı 210 milyar avro. Şu anki ülke bütçesinin neredeyse yarısı. Almanya son yıllarda savunma harcamalarını arttırıyor ancak Trump’ın bu beklentisini gerçekleştirmesi mümkün değil. Konuyla ilgilenenler hatırlayacaktır Trump ilk başkanlık döneminde Almanya ve diğer NATO ülkelerinin savunma bütçelerini GSYİH’lerinin yüzde 2’ye çıkarmalarını istiyordu. Bu zaten ittifak üyelerinin yıllar önce üzerinde anlaştıkları bir standarttı. Ancak başta Almanya çoğu üye ülkenin savunma bütçeleri bu oranın çok altındaydı. Almanya uzun yıllar sonra, o da Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından bu alanda hareketlendi ve ancak geçtiğimiz yıl hem Trump’ın, hem de NATO’nun beklentilerini gerçekleştirebildi. Hatta fazlasıyla, çünkü Başbakan Scholz, bu savaşla birlikte yeni bir dönemin başladığını ilan ederek silahlı kuvvetlerin yeniden yapılanması ve silahlanması için bütçe dışında da 100 milyar avroluk yeni bir program başlatmıştı.

Aslında Almanya’nın “savunmaya” daha fazla para harcaması konusunda Sol Parti (Die Linke) ve BSW (Sahra Wagenknecht İttifakı) hariç hem iktidardaki, hem de birkaç hafta sonraki seçimle hükümeti devralmaya hazırlanan muhalefetteki partiler arasında büyük bir görüş ayrılığı yok. Hepsi, Rusya’nın önümüzdeki yıllarda Almanya’ya saldıracağı iddiasıyla silahlı kuvvetlere ve yeni silahlara yapılan harcamaların arttırılmasını savunuyorlar. Ancak Trump’ın önlerine koyduğu bu yeni hedefin gerçekleşme şansı yok. Dolayısıyla hem sosyal demokrat Başbakan Olaf Scholz, hem de sağcı ana muhalefetin lideri Friedrich Merz, savunmaya GSYİH’nın yüzde 5’inin yatırılması çağrısının gerçekçi olmadığını, hatta “saçma” bulduklarını belirttiler.

∗∗

23 Şubat’taki seçimden sonra büyük olasılıkla yeni hükümetin başına geçecek olan Merz’in “savunma” harcamalarını elinden geldiğince artıracağı kesin. Ancak onun bile “gerçekçi” bulmadığı bu oran konusunda bir dönemin “barış partisi” Yeşiller’in liderlerinden ve “başbakan adayı”, aynı zamanda ülkenin üç yıldır Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı olan Robert Habeck’ın yaklaşımı daha farklı. Habeck, Trump’tan birkaç gün önce bu konuda bir açıklama yapmış ve savunma harcamaları için yüzde 3,5 oranını ortaya atmıştı.

Habeck ve partisi, seçimi birinci parti olarak kazanacak Hristiyan demokratların küçük ortağı olarak hükümette kalmayı hedefliyor. Seçimlerden sonra Hristiyan demokratların önünde ya sosyal demokratlarla ya da Yeşillerle koalisyon hükümeti kurmak gibi seçeneği olabilir. Habeck, Almanya’nın hem sosyal, hem de çevre koruma hedeflerinden büyük oranda kesintilere neden olabilecek böylesi astronomik savunma bütçelerini gündeme getirerek, kendisine ve partisine kuşkuyla bakan Hristiyan demokratlara “Sizin için en uyumlu ortak biziz” mesajı veriyor.

Trump ve Habeck’in gündeme getirdiği savunma harcamaları konusu yılbaşından itibaren iyice hareketlenen seçim kampanyalarında ve medyada büyük bir yer tutmuyor. Muhtemelen Scholz’un Ukrayna’ya silah yardımını ertelemesi ve özellikle de Moskova’yı bile vurabilecek menzili olan Taurus füzelerinin verilmesini reddetmesi nedeniyle ortaya çıkan “barışçı politikacı” imajının SPD’nin oylarını artırması istenmiyor.

∗∗

Seçim gündemini belirleyen konu göç, göçmenler ve sığınmacılar...

Ve kamuoyu anketleri önümüzdeki seçimde aşırı ya da merkez sağdaki partilerin tüm seçmenlerin yarısından fazlasının oylarını alabileceğine işaret ediyor. Son anketlere göre seçime tek parti olarak giren merkez sağdaki Hıristiyan birlik partileri CDU ile CSU’nun oyları yüzde 30-33 oranında, aşırı sağcı AfD’nin (Almanya için Alternatif) oy oranı ise yüzde 18 -22 arasında çıkıyor. Hem birbirlerinin tabanından ve hem de toplumun geri kalan kesimlerinden daha fazla oy alabilmek için yürüttükleri kampanyanın merkezinde de göçmenleri ve mültecileri koymuş durumdalar.

CDU-CSU’nun başbakan adayı Merz, diğer demokratik partilerle yapılan ve göçmenlerin seçimlere malzeme yapılmayacağına dair centilmenlik anlaşmasını çiğneyerek yeni vatandaşlık yasanını diline doladı. Sosyal demokrat, yeşil ve liberal koalisyonun uzun tartışmalar sonucu çıkarmayı başardığı yeni yasa bilindiği gibi çifte vatandaşlığa izin veriyor. Merz, bu yasadan yararlanan kişilerin gerektiğinde (suç işlemeleri halinde) Alman vatandaşlığının iptal edilebileceğini açıklayarak ortalığı zehirledi. Aslında Almanya’nın anayasası ve yasalar sözkonusu suç ne olursa olsun böyle bir şeye kesinlikle izin vermiyor. Ancak zaten öteden beri çifte vatandaşlığa karşı olan ve bu yasaya da “Alman vatandaşlığı yabancılara hediye ediliyor” demogojisiyle karşı çıkan Merz, bu tartışmayı başlatarak, başından beri göçmen ve sığınmacıları hedef alarak oylarını arttıran aşırı sağcı parti AfD’yle yarışa girdi.

Almanya’da seçimlere 41 parti girecek. Bunlar arasında sol, sosyalist ve komünist partiler de var. Ancak her zamankinden daha da zayıflamış durumdalar. Göçmenlerin malzeme yapıldığı ve böylece gelecekteki ülke içi barışın riske atıldığı bu ortama itirazları neredeyse hiç duyulmuyor.