Daha ne kadar aldanacağız?
Hatırlanırsa, Başkanlık sistemine Bahçeli’nin çağrısı üzerine geçilirken de kimileri yüzde 50 barajını getirerek aslında Erdoğan’ın sonunu hazırladığı safsataları ileri sürmüştü… Bugün de yapılanlar farksız. Daha bir sürü sonu gelmez saçmalıkla göz önündeki gerçekler karartılıyor; rejimin geri dönülmeyecek şekilde kalıcılaştırılması ve Erdoğan’ın en az bir dönem daha –mümkünse ömür boyu– başkanlık koltuğunda oturması üzerine tezgâhlanan –ve alenen de bu şekilde ifade edilen– bir oyunun üzeri bu safsatalarla perdeleniyor.

■ Politika Kolektifi
Bir avuç soyguncu dışında halkın büyük çoğunluğunun sefalete sürüklendiği, yeni doğan çeteleri gibi bir parça demokrasinin olduğu her ülkede hükümet düşürebilecek skandallar yaşandığı ülkemizde mevcut iktidar sahipleri bu kurulu düzenleriyle birlikte emperyalizmin bölge politikalarına hizmet etmek üzere kurulmuş tek adam rejiminin devamını ve kalıcılaşmasını sağlamaya dönük adımlar atıyorlar.
AKP iktidarı işbaşına geldiğinden bu yana her seçim öncesinde, her kritik aşamada, ülkemizin en önemli sorunlarından biri (Kürt sorunu) etrafında, ya “açılım”, “çözüm” gibi adımlar atarak, ardından kayyumlar, tutuklamalar yaparak iktidarını sürdürmenin bir yolunu bulabiliyor.
Şimdi, bir kez daha ülkemizin kaderi hakkında önemli bir sürece girildiği bir dönemde benzer gelişmeler ve oyunlarla karşı karşıyayız. Bahçelinin bir “el uzatma, öcalan’ı meclise davet etme” şovlarının ardından malum kayyumlar zuhur etti.
Maksadın Bahçelinin kendi ifadeleriyle “Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi için anayasada gerekli değişikliklerin yapılması olduğu” ayan beyan ortada olmasına karşın, ana akım medyamız haftalardır “açıla saçıla” iktidara yol açmaya devam ediyor.
Medyaların, her zaman, egemen sınıf iktidarlarının sürdürülmesinde ezilen kitlelerin rızasını sağlama işleviyle yüklü bir misyonu vardır. Bu gerçek demokrasi alanının iyice daraldığı bugünkü ülkemiz koşullarında hiç gizlemeye ihtiyaç da duyulmadan, muhalif görünümlü kurumları da içine alarak çok daha açık bir hal almış durumda.
Neymiş, Bahçeli ile Erdoğan arasındaki çatışma “devlet ile hükümet arasındaki bir çatışma” olarak cereyan ediyormuş ve bu bir kırılmaya uzanabilirmiş… Neymiş, aslında Bahçeli “Erdoğan’ı çözüme ikna etmek için” ona da “bir dönem daha başkanlık önerisi” yapıyormuş. Ve hatta Bahçeli bu operasyonu aslında Erdoğan’ı başkan yapmak üzere değil, aksine bir erken seçimle Erdoğan’ın sonunu getirmek üzere yürütüyormuş…
Hatırlanırsa, Başkanlık sistemine Bahçeli’nin çağrısı üzerine geçilirken de kimileri yüzde 50 barajını getirerek aslında Erdoğan’ın sonunu hazırladığı safsataları ileri sürmüştü… Bugün de yapılanlar farksız. Daha bir sürü sonu gelmez saçmalıkla göz önündeki gerçekler karartılıyor; rejimin geri dönülmeyecek şekilde kalıcılaştırılması ve Erdoğan’ın en az bir dönem daha –mümkünse ömür boyu– başkanlık koltuğunda oturması üzerine tezgâhlanan –ve alenen de bu şekilde ifade edilen– bir oyunun üzeri bu safsatalarla perdeleniyor.
Birkaç söz de muhalif güçler için...
İ. İnönü bir söyleşisinde ben de zaman zaman hata yaparım, ama ben aynı hatayı bir daha yapmam demiş.
Ülkemiz ve bölgemiz halklarının başına nice belalar açmış kişilerden, güçlerden ezilen mazlum halklarımıza hiç hayır gelmeyeceğini anlamamız için daha ne kadar aldanacağız; daha ne kadar zulümlere gark olacağız...
“daha kaç köyden sürülsün insan
adam oluncaya dek
(…)
daha kaç aydın ışığı görüp
görmemezlikten gelecek
(…)
daha kaç can canından geçecek
cana yetinceye dek
(…)
daha kaç teller kopsun sazlardan
bu ses duyuluncaya dek.” (Bob Dylan)