Google Play Store
App Store

Özgür Özel'in Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'in ölümünün ardından tutamadığı gözyaşları, insanın içine dokunuyor. Daha birkaç gün önce Özel'in öfkesi hakkında konuşuluyordu, şimdi gözyaşları hakkında. Samimiyeti taklit eden, timsah gözyaşlarıyla çıkarları uğruna rol yapan siyasetçilere göre başka bir yerde duruyordu. Duygularını dolaysızca yaşayan, rol yapmayan bir siyasetçi. Ferdi Zeyrek'in maden işçileriyle dayanışma görüntüleri yayınlanıyordu bir yandan, güzel bir insanı daha kaybetmenin acısı... Aklıma Marguerite Duras'ın şu sözleri geldi: “Bana göre siyasi kayıp, her şeyden önce kişinin kendini kaybetmesidir, tatlılığı kadar öfkesini de, sevme yetisi kadar nefret etme yetisini de, tedbir kadar aşırılığı da, çılgınlığı, saflığı, her şey karşısında duyduğu güven kadar kapıldığı dehşeti de, gözyaşları gibi sevincini de elden bırakmasıdır.”

∗∗∗

Kaybedilen siyasetin geri alınması, gerçek ve canlı insanların sahneye yeniden çıkmasıyla mümkün olacak bir şey. Aşırı rasyonel, her sözünün arkasında gizli bir niyetin arandığı insan türünün verdiği zararlar ortada. Bu tür kişiler, siyasetçiler, insanları birer meta olarak görürler. Aşırı rasyonellikleri, iç ve dış dünyalarının birbirinden kopuk işlediğini gösterir. Bu rasyonellik, içinde yaşadıkları bariz çelişkiler, bu yüzden onları hiç rahatsız etmez. Baskıcı oldukları, farklılığa tahammül edemedikleri halde özgürlükçü olduklarını söyleyebilirler. Aynı şekilde aşırı rasyonel siyasetçiler, ekonomi diplerdeyken devasa projeler açıklayarak toplumsal fantezileri harekete geçirmek isteyebilirler. Kapitalizm de benzer biçimde, aşırı rasyonel olduğunu iddia ederken, gerçekte bir fanteziler yumağından başka bir şey değildir çünkü. Trump gibi liderler bir tür fantezi pazarlamacıları gibi çalışırlar, ama sorsanız aşırı rasyonellerdirler, bir bildikleri vardır.

Adam Phillips, 'Vazgeçmek Üzerine' kitabında psikanalist Christopher Bollas'ın "faşist ruh halleri" dediği şeyden, yani zihnin daima kendi karmaşıklığı karşısında duydugu korkudan ötürü militan bir şekilde daralmasından bahseder. Yaşadığı çelişkileri görmemek için zihnine başka bir bilginin girmesinden aşırı korkar ve daha da kendi içine kapanır. Kutsallık hissinin kaybı karşısında, bu daralmış zihnin son sığınağı, her şeyin boş ve hayal kırıklığından ibaret olduğunu ima eden kinizim, ironi ve pardodiden başka bir şey olamaz. Phillips, Thomas Mann'ın 'Doktor Faustus' eserinden örnekler verir bu durumu açıklamak için. "Her şeyle alay edilebilir çünkü her şeyin iç yüzü görülmüştür çoktan, hiçbir şeyin ağırlığı yoktur, kesin surette büyük ya da önemli değildir hiçbir şey. Ciddiye alınacak ya da korunacak hiçbir şey kalmamıştır." Aşırı rasyonelliğin bir başka boyutudur bu. Çok inananlar ve hiçbir şeye inanmayanlar. Şöyle der aşırı rasyonel biri: "Siyaset pahalı bir iş. Bu yüzden siyasetçi kendini finanse etmek için çalmak zorundadır." Böylelikle kendi siyasetçisinin çalması rasyonelleştirilir; diğer tarafa yönelik haksız suçlamalar da bu tür bir retorikle rasyonel bir temele dayandırılır. Aşırı rasyonel biri, "ne de olsa diğerleri de çalıyor, en azından bizimkisi çalsın, bize de belki bir pay düşer" diye düşünür ve seyirci kalmayı tercih eder.

∗∗∗

Max Frisch, günlüğünde “Dünyadaki birçok bilgi ve deneyim niçin yararlı, verimli olamıyor?” diye sormuştu: “Çünkü bu bilgiler kendine yetiyor ancak ve başka şeylerle ilişkilendirilebilecek güce sahip değiller.” Max Frisch'e göre o güç, “sevgi”- den başka bir şey değildi. Yüzünü yıldızlara değil de insana dönen 'daimi âşık' olmak gerekiyordu bu yüzden. Fanteziler, gerçekliği inkâr eder; hayaller ona dokunur. Daimi âşıklar, fantezilerle değil, hayallerle yaşar.