İktidar senelerdir arzu ettiği toplum modelini dayatmak için elinden geleni yapıyor. Dayatmaya karşı başta kadınlar direniyor. Kimilerinin canını sıkıyor bu direniş ama direnmekten ve sözleşmeden vazgeçmiyoruz

Danıştay neden bekliyorsun?

Hepimizin bildiği gibi, 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece Cumhurbaşkanı’nın tek başına aldığı bir kararla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekeceği açıklandı.

Karar 20 Mart 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayınlandı ve ertesi gün yayınlanan ikinci kararla da Türkiye’nin 1 Temmuz 2021 tarihi itibariyle Sözleşme’nin tarafı olmaktan çıkacağı da ilan edilmiş oldu.

Hukuken yok hükmünde olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararına karşı kadınlar, barolar, STK’lar ve siyasi partiler, yürütmenin durdurulması ve bu kararlarının iptali talebiyle Danıştay’a başvurdu. Ben de İstanbul Sözleşmesi’nden mahrum kalmak istemeyen kadınlardan biri olarak davamı açtım. Ancak Danıştay 10’uncu Dairesi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kesinleşmesine bir haftadan az süre kalmasına rağmen kararın yürütmesini hala durdurmadı hatta dosyalarımızdan mini bir seda bile gelmedi. Bunun üzerine Eşitlik İçin Kadın Platformu’ndan kadınlar 24 Haziran Perşembe günü, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının yürütmesinin derhal durdurması ve hukuken yok hükmündeki Cumhurbaşkanı kararını iptal etmesi için Danıştay 10. Dairesi’ne ek dilekçe vermek ve basın açıklaması yapmak için Ankara’da, Danıştay binasının önünde buluştu. Daha doğrusu buluşmaya çalıştı zira kadınların Danıştay binasının önünde buluşmaları polis tarafından engellendi. Araçla gelenlerin araçları polis tarafından durduruldu. “Sizin bir araya gelmenize izin vermeyeceğiz”, “Basın açıklamasına izin vermiyoruz”, “Sadece dilekçe verecekler tek tek girebilir” vs. denilerek kadınların bir araya gelmelerine bile tahammül edilmediğini gördük. Bırakın Danıştay binasına yaklaşmayı Danıştay’ın önündeki kaldırımdan yürümelerine dahi izin verilmedi. “Anayasal haklarımızı kullanmak istiyoruz” dediklerinde de polis tarafından verilen yanıt “Anayasa'dan başka kanunlar da var” oldu. Normlar hiyerarşisinde en üst sırada yer alan Anayasa için edilen bu kelâm Türkiye’deki hukuk sisteminin geldiği vaziyetin mini bir özeti de esasen.

Farkındayız, iktidar senelerdir arzu ettiği toplum modelini dayatmak için elinden geleni yapıyor. Bu dayatmaya karşı ise en başta kadınlar direniyor. Kimilerinin de epeyce canını sıkıyor bu direniş ama biz direnmekten ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Düzenlemeye ilk günden beri sahip çıkan da yürürlükte kalması için son güne kadar direnecek olan da biziz. İşte bu yüzden geçtiğimiz perşembe günü Ankara’da, toplanma ve ifade özgürlüğünün ihlalinden, kamu hizmeti almak için giden kadınların kamu binasına girmesinin engellenmesine kadar pek çok hukuka aykırı durum yaşandı. Tüm bunlara rağmen kadınlar zar zor da olsa bir araya gelip sözünü söyledi, yüksek mahkemeden kamu hizmeti talep etti, yürütmenin derhal durdurulması gerektiğine dair ek dilekçe vererek yargıya görevini hatırlattı.

Can çıkmadan ümit kesilmezmiş, daha vakit varken yine yazayım; kadınların, çocukların, LGBTİ+’ların hak ve özgürlüklerinin uluslararası teminat belgesi İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olan Türkiye’nin, 1 Temmuz’dan sonra imzasını çeken ilk ülke unvanını kazanmaması için Danıştay 10’uncu Dairesi yürütmeyi durdurma kararını hemen vermelidir.

KADIN ÖLDÜRÜLMEYE DEVAM EDİYOR!

Ayşe Tuba Arslan, Sevtap Şahin ve daha dün evli olduğu erkek tarafından öldürülen Yemen Akoda… Birbirini tanımayan üç kadının ortak özelliği onlarca kez erkek şiddetinden korunmak için devlet kurumlarına başvurmaları ve o erkeklerin durdurulmaması sebebiyle şimdi aramızda olmamaları. Şayet sözleşme taraf olunduğu tarihten itibaren bir kez bile uygulansaydı Ayşe Tuba, Sevtap, Yemen gibi sayılarını tam olarak bilemediğimiz ama tahmini veri ile en az 2 bin 500 kadın hayatta olacaktı.

İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve LGBTİ+’ların can güvenliği ve şiddetsiz bir hayat hakkı için kritik önemde bir regülasyon. Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermelidir. Yüksek mahkemenin taleplerimizi bekletme halinden anlıyoruz ki içinde bulunduğumuz can yakıcı durum bile dikkate bile alınmıyor. Oysa İstanbul Sözleşmesi yalnızca kadınların değil, tüm Türkiye’nin meselesidir.

Daha neyi bekliyorsunuz?

#DanistayYurutmeyiDurdur çünkü İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!