Bizim kültürümüz imecedir, meçidir, kolektiftir, dayanışmadır! Başka bir âlemin mümkün olduğunun kanıtıdır. Zordur, tırnak ile diş iledir, ama unutmayalım öte yandan da sevda ile düş iledir dayanışma, Ahmed Arif’in dediği.

Dayan!

Dayanışmanın bir koşulu varsa, o da koşulsuz olmasıdır. Dayanışmaya koşan, katılan, destekleyen, bu kültürün de aslında karnavalın, şenliğin öteki yüzü/hali/ biçimi olduğunu fark eder, hisseder. İçtenliğin iştenliğe, yani teorinin pratiğe dönüşmesidir dayanışma.

Dayanışma, unutturulmaya çalışılan, yerine göklerden geldiği varsayılan kimi buyrukların konulmaya çalışıldığı, değerlerdir. Gökler kadar kadimdir, gökler kadar ilahi değil ama insanidir. Göklerin gazabını çekecek kadar da iyimserdir, umutludur, iyilikle doludur.

Dayanışma, ‘insan insanın kurdudur’ anlayışına karşı, Şükrü Erbaş’ın demesiyle “İnsanın acısını insan alır” demektir. Dayanışmayla eşitlenir insan, acıyla eşitlenir. Kendini başkasının yerine koymayı, hemhal olmayı, diğerkam olmayı öğrenir. Çünkü dayanışmanın içinde ruh vardır, insana yalnız olmadığını öğreten bir ruh. Kendisi gibi başkalarının da olduğunu ve hepsinin de ruhunun ortak olduğunu yaşatan bir süreçtir dayanışma.
Dayanışma, hayır yapmak, hayır işlemek, Allah rızası için yardım etmek, fitreni, zekâtını bu yıl da bu işe ayırarak kendi selametine kavuşmak, kendi cennetini garantilemek değildir. Cennet diye bir yer varsa onun da bu hayatta, dünyada mümkün olabileceğini göstermektir.

Dayanışma, ilahi bir güç adına ya da başka güçler adına yapılan ve biat ‘kültürü’nün en önemli parçalarından olan sadakayı içermez, onun tam karşısında olmayı, durmayı içerir. Ne başımızın gözümüzün sadakasıdır ne de gönlümüzden ne koparsadır! Kopmuş gönülleri, parçalanmış hayatları, kırılmış kalpleri, yıkılmış kentleri derleyip toparlamak ve bunu yaparken de bir daha yaşanmaması için bilinç oluşturmaya çalışmaktır.

Dayanışma zor görevdir. Bir yandan yaraları sarmaya çalışırken bir yandan da yeni yaralar açılmasın diye sabırla, özenle, şefkatle anlatmak, göstermektir. Dilenciye nerdeyse başına bozuk para atar gibi ekşi bir surat ve ondan de ekşi bir gönülle sadaka vermek değildir.

Şimdi deprem günlerindeyiz, yeryüzünde insanların, toplumların başına gelen, başına dünyayı yıkan, zaten yıkılmış bir şimdiden başka geçmişi, geleceği, çocukluğu, evleri, anıları, aileleri, hayvanları yıkan bir doğal afet ki onu felakete dönüştüren de yine sistemin ta kendisi. Kamu yararına gözetmeyen, sosyal devlet anlayışını yok eden, vahşi neoliberal sistemlerin yeryüzüne, insanlara, hayvanlara, tabiata, ezcümle canlı cansız her şeye yaptıkları kötülüklerin en çok, en acı biçimde ayyuka çıktığı bir felaket.

Felaket felaketi getirir, tetikler. Zaten kolonları kesilmiş, aralarında fay hattı oluşmuş bir toplum da egemenler eliyle birbirine karşı öfkeyle, düşmanlıkla doldurulmaya başlanır. En büyük felaket de sanırım budur. Faşizmin ‘kristal gece’si gibi, yıkılan kentlerin, evlerin üstüne bir de insanlar, topluluklar birbirine karşı kışkırtılır.

Dayanışma için deprem bölgesine giden sol, sosyalist, yurtsever partiler, örgütler, Sol Parti’den HDP’ye, Halkevleri’nden TİP’e, Emek Partisi’nden TKP’ye ve solun bileşenlerine tam da biat kültürüne karşı çıktıkları için müdahale edilir. Çünkü dayanışmanın devamının geleceğini bilir egemenler. Oysa onlar dayanışma gönüllüleridir, kitaplarında halk yazar, şiarları “kurtuluş yok tek başına/ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye söylenir. “Yurdumuz bütün cihandır bizim” diyen gönüllülerdir ki onlar, her biri ‘gönül dağı’dır.

Ülkesini oluşturan halklardan, Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgenin, Diyarbakır’ın futbol takımı Amedspor, karşılaşma için geldiği Bursa’da ırkçı, faşist, gerici, mafya ve diğer güçlerin kışkırtmasıyla maçtan önce, maçta saldırıya uğrar. Ve İçişleri Bakanının veciz sözleriyle ‘futbol seyrinin dışında başka görsel’ler açılır tribünlerde! Görsel mi görmesel mi? Jitemci Yeşil Mahmut Yıldırım ve Beyaz Toros, 90’larda bölgede adam kaçırma, işkence, infaz ve cinayetlerin simgeleri! Bu ancak devletin derinliklerinden gelen bir hatırlatmadır!

Dayanışmanın en gerekli olduğu zamanlardayız. Deprem bölgesinde, siyasette ve gericiliğe, faşizme karşı Türkiye halklarının birleşik gücünü kotarmada dayanışma! Bizim kültürümüz budur, imecedir, meçidir, kolektiftir, dayanışmadır! Başka bir âlemin mümkün olduğunun kanıtıdır. Zordur, tırnak ile diş iledir, ama unutmayalım öte yandan da sevda ile düş iledir dayanışma, Ahmed Arif’in dediği.