Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem (7.7 ve 7.6) Türkiye’yi sarstı. Deprem merkezi Kahramanmaraş’ın iki ilçesinde (Pazarcık ve Elbistan) meydana geldi ama bölgede yer alan 10 şehrin merkezi, ilçe ve köylerini yerle bir etti.

Bu depremlerin tahribatı bütün beklentilerin üzerine çıktı. Bu satırlar yazılırken 35 bin 418 kişi hayatını kaybetmişti. 105 bin 505 kişi de yaralı olarak kurtulmuştu. Depremlerin kapsama alanında 13 milyon 500 bin kişi yaşıyordu. Bu şehirleri şöyle sıralayabiliriz: Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Osmaniye ve Hatay.

Depremler büyük acılarla birlikte göz yaşartıcı devasa bir dayanışmayı ortaya çıkardı. Gerek ülke içinden gerekse ülke dışından depremzedelere yardım için koşan sayısız kişi ve kurumlar dünya tarihine geçecek bir çalışma ortaya koydular.

Özellikle arama kurtarma ekipleri kendi canlarını tehlikeye atarak yüzlerce depremzedeyi enkaz altından sağ olarak çıkardılar. Bu dayanışma yeryüzü cehennemi halindeki bölgede enkazdan insanlarla birlikte başka bir şey daha ortaya çıktı:

-Halkların kardeşliği!..

Politikacıların “siyasi rant” adına körükledikleri düşmanlık da yerle bir oldu. Yunan arama kurtarma ekibinin enkazdan çıkardığı küçük çocuğun ekip elemanlarından birinin kucağındaki fotoğrafı Türk – Yunan geriliminin halklar arasında “düşmanlığın” olamayacağını da gösterdi.

Enkaz başındaki bu sıcak dayanışma ne yazık ki, iktidar ve çevresinde halkalananları kapsayamadı!..

Daha 7.7’lik birinci depremin sarsıntıları devam ederken başlayan “biz ve onlar” ayrımcılığı sonraki günlerde artarak sürdü. Yaşayanların “kıyamet” olarak niteledikleri depremin yıkım gücü bile bu anlayışın gerisinde kaldı! O kadar ki insanlar depremi ikincil felaket olduğunu düşünür hale geldiler.

Oturdukları yerden deprem bölgesine yardıma gidenlere küfürler yağdıran politikacılar kendinden geçercesine konuşmalar yapmaktan geri durmadılar.

Gayet net olarak anlaşıldı ki, böylesi yıkımlar bile ülkenin tamamını bir araya getiremiyor, getiremeyecek!

Bütün mahareti “hiçbir şey yapmamak” olan politikacı depremden daha zararlı olduğunu aleni olarak ortaya koydu.

İyilik ve kötülük hiç bu kadar net biçimde kendini göstermemişti.

Çok akıllı olduğu konusunda kendini ikna eden kişi, bir süre sonra herkesi aptal olarak görmeye başlar. O türden kişiler emin olsunlar:

-Halklar, onların sandıkları gibi ‘aptal’ olmadıklarını göstereceklerdir!

Bütün refleksleri para olanlar, karşılıksız yardımlaşmayı kavrayamıyorlar. Bunu anlamaları da mümkün değildir. Eğer minicik bir farkındalıkları olsaydı, enkazlar arasında o kadar “neşeli” dolaşmaya cesaret edemezlerdi.

Deprem çok yıkıcı oldu. Sadece şehirlere dikilen malzemeleri çalınmış “rezidansları” yıkmadı, yalanlarla inşa edilmiş bir yönetim anlayışını da yere serdi.

Halklar gerçek dostlarını bu depremler sırasında gördü:

-Dayanışma devrimi!