Dayanışma Gönüllüleri kendisini sadece afet sonrası dayanışma faaliyetleri için değil aynı zamanda afete hazırlık noktasında da örgütleyerek konumlandıracak. Özellikle Marmara’da beklenen yıkımın Türkiye’de nasıl etkileri olacağı öngörülebiliyor.

Dayanışmayı büyüterek sürdüreceğiz
Fotoğraf: Dayanışma Gönüllüleri

İLKAY ÖZ

Devletin yokluğunu ayyuka çıkaran 6 Şubat depremi, aynı zamanda toplumun kendi öz gücü ve örgütlü dayanışmasının yaşamı sürdürebilmekteki önemini de gösterdi. Bu toplumsal seferberliğin öncülerinden biri olan Dayanışma Gönüllüleri’nden Ateş Koç ile bölgedeki son durumu, gönüllü faaliyetlerini ve ileriye dönük yapılabilecekleri konuştuk.

Depremin ilk ânından itibaren dayanışma gönüllülerinin çalışmaları neler oldu?
Depremin ikinci gününden itibaren Hatay’da İskenderun’da Malatya’da Kahramanmaraş’ta seferber olduk. 5 farklı merkezde depremzedelerle dayanışma sürecini bir an önce başlattı.

Ülkenin dört bir yanındaki gönüllülerle halkla dayanışmak isteyen insanlarla beraber depremzedelerin en acil ihtiyaçlarına temas edecek şekilde çalışmaya başladı. Depremin en yıkıcı ilk günlerinde insanların daha çok canıyla uğraştığı dönem içerisinde arama kurtarma faaliyetlerini destekleyici yardım faaliyetleri, insanların hayatla bağını kurabileceği temel ihtiyaç malzemelerini ulaştırma gayreti içerisinde olduk.

Depremin yıkıcı sonuçları toplum nezdinde açığa çıktıkça ortaya çıkan toplumsal dayanışmanın deprem bölgesindeki insanlarla depremzedelerle buluşması yönünde çaba sarf etti.

Oluşturduğumuz dayanışma merkezlerinde depremden etkilenen halkın temel sorunları tuvalet, duş gibi temel hijyen sorunlarını çözmeye yönelik çalışmalar yaptık. Banyolar oluşturduk, temiz su kaynakları, depolar oluşturduk; bunu bir kamusal sorun olmaktan çıkarmaya çalışan, bölgesel çözümler ürettik. Ortak mutfaklarımızda her gün binlerce insana üç öğün yemek çıkardık. Bu sadece depremden etkilenen halkımız için değil, aynı zamanda bölgede kamusal faaliyet içerisindeki insanları da kapsıyordu. Güvenlik güçleri, arama kurtarma, sağlık gibi kamusal faaliyetler içerisindeki ekipler de ihtiyaçlarını bu merkezden sağladılar. Onlarla da dayanışma içerisinde olduk.

Depremden hemen sonra yıkım bölgesinden halk canını kurtarabilmek için akın akın göç etti. Bölge illere sayısı yüz binlere varan göçler oluştu. Örneğin Mersin valiliğinin açıkladığı rakamlara göre, depremin ertesi haftasında Mersin’e ilave 450 bin kişilik bir nüfusun geldiği tespit edildi. Aynı şekilde Ankara, İstanbul, İzmir gibi illere de göç oldu. Biz evlerini bırakıp göç etmek zorunda olan halkımızla da sorunlarını gidermek üzere organize olduk. Dayanışma faaliyetlerini sürdürdük.

Göç etmek zorunda kalan ailelerle gittikleri yerlerde barınma sorunlarını çözmek üzere dayanışma örgütledik. Farklı şehirlerde: Uşak, İzmir, Aydın gibi illerde göç eden ailelere 300’ün üzerinde ailemiz dayanışma ailesi projemiz kapsamında evlerini açtı. Depremden etkilenen insanları evlerinde barındırdı. Bu da bizim için çok önemli bir dayanışma faaliyeti idi.

Yalnızca depremden etkilenen insanlar için değil aynı zamanda sahiplerini evlerini kaybeden, aç kalan ev ve sokak hayvanlarını da düşünerek sürdürdük. Tırlar dolusu mama bu hayvanlara canlara ulaştırıldı. Onlarca gönüllü ile depremin ilk gününden itibaren bu faaliyetleri sürdürdük.

Depremin üzerinden bir aydan uzun zaman geçti. Sorunlar hâlâ çözülebilmiş değil. Dayanışma gönüllülerinin bundan sonraki çalışmaları nasıl devam edecek?
Şu anda deprem bölgesinde kamusal faaliyetler kesinlikle çok yavaş ilerliyor. Halkın sorunları olduğu yerde duruyor. İnsanlar da depremin ilk ânında yaşadıkları can güvenliği probleminin ötesinde bugüne kadar biriktirdikleri evleri araçları kaynakları gibi sorunların nasıl çözülebileceğine dair arayışları mevcut. İnsanlar endişeli, biz de çalışmalarımız bu noktada yoğunlaştırıyoruz. Son birkaç haftadır gönüllü katılımcılarımızla evlerde mahallelerde onlarca toplantı düzenledik. Halk buna çok yoğun şekilde katılıyor. Yaşadıkları mali yıkıma dair çözümlerin ne olacağına haklarına dair çok ciddi tereddütleri var. Hukukçu arkadaşlarımız halka bu yönde bilgilendirme yapıyor, dilekçeler hazırlıyor. Hakların ne olduğu ve ne tür çalışmalar yapılacağına dair faaliyetler sürdürüyoruz. Bu gerçekten insanların bir numaralı sorunu şu anda.

Aynı zamanda hayvancılığın yoğun olduğu bir bölge. Bu noktada da kesintiler ve problemler yaşanıyor. Hayvancılıkla uğraşan insanların depremin ilk dönemlerinde hayvanlarını besleyemedikleri, kaybettikleri, yem sorunu yaşadıkları görülüyordu. Aynı zamanda tarımsal faaliyette de ciddi kesintiler ve aksaklıklar yaşandı. Biz bu noktada çalışmalarımızı tarım ve hayvancılıkla uğraşan halkımızla bir dayanışma içerisinde geliştirmeyi planladık. Büyük kentlerde özellikle faaliyet gösteren tüketici kooperatifleri dolayısıyla deprem bölgesindeki çiftçinin ürünlerinin, sağlıklı rakamlarla değeri ile kentlerdeki tüketicilerle buluşabileceği kanallar yaratmayı planlıyoruz. Aynı zamanda onlara teknik destek sağlamayı planlıyoruz.

Diğer yandan okullar hâlâ kapalı. Sınırlı miktarda alanda ders yapılıyor. Öğrencilerin eğitim problemi aşmış durumda. Bölgede kalan göç edemeyen insanların sorunlarına eğilmeyi planlıyoruz. Eğitim merkezleri oluşturma yönünde çalışmalarımız var. Gönüllü eğitimciler ile temas kurmaya başladık. Deprem bölgesinde okula gidemeyen eğitimden geri kalan öğrenciler için dayanışma dersleri, dershaneleri örgütlemek üzere çalışmalara başladık.
Bunun yanında her yaştan insanın, özellikle kadın ve çocukların travmaları çok ağır. Bir süre sonra bunun yaratacağı sorunlarla da yüzleşmek zorunda kalınacak. Bu anlamda psikososyal destek verecek uzmanlarla birlikte çalışmalara başladık. Sahaya indik. Halkımızın her anlamda yanında olmaya çalışıyoruz. Dayanışma Gönüllüleri kendisini sadece afet sonrası dayanışma faaliyetleri için değil aynı zamanda afete hazırlık noktasında da örgütleyerek konumlandıracak. Özellikle Marmara’da beklenen yıkımın Türkiye’de nasıl etkileri olacağı öngörülebiliyor. Büyük kentlerde de afete hazırlık noktasında sokak sokak, mahalle mahalle örgütlenecek çalışacak dayanışmayı örgütleyecek bir faaliyete hazırlanıyoruz.