Dedeler, anılar ve sana kalanlar

NİLÜFER TÜRKOĞLU

Dedenizi hatırlıyor musunuz? Onunla geçirdiğiniz saatleri, günleri; size anlattıklarını, anlarını, anılarını... Eğer öyleyse şanslısınız. Dedenizin yaşanmışlıklarını siz koruyorsunuz

Böyle mutlu olabilir miydi, henüz bilmiyordu, Jan. Mutluluk ve neşe, bir anda strese ve üzüntüye dönüşebilir miydi?

Beşinin aynı evde olacağının da iyi bir fikir olup olmayacağından emin değildi. Ama bundan böyle hepsi aynı ‘kutu’nun içinde yaşayacaktı. Banyoda beş diş fırçası, masada beş tabak… Evin kokusu bile farklı olacaktı. Anne ve babasının, dedesi Joan ve anneannesi Caterina’nın Barcelona’da oturdukları daireye taşınacaklarını söylerken pek de mutlu oldukları söylenemezdi. Ne zaman ki taşındılar, evdeki gündelik yaşam da tamamen değişti. Sekiz yaşındaki Jan, evin içine sızan sessizliği dedesinin de yardımıyla bozmak istiyordu. Çünkü artık kelimeler ve susulan saatler evde yeni anlamlara sahipti. Her şeye rağmen ve yine de Jan ve Joan’ın sahip oldukları bir dünyaları vardı. Üstelik ağaçların da onlara eşlik ettiği yürüyüşlerle ve göründüğünden çok daha anlamlı harflerle dolu... İsimlerini birbirinden farklı kılan ‘o’ harfi gibi mesela!

ANILAR NASIL AKTARILIR, NASIL KORUNUR, NASIL YOK OLUR?

Katalan Filolojisi mezunu Barselona doğumlu Tina Vallès’in kaleminden sözcüklere sızan incelikli bir çocuk romanı ‘Ağacın Hafızası’. Romanı başarılı kılan en önemli özelliklerden biri ise hiç kuşkusuz okuyucunun çocukla bağ kurabilmesi, onun ruhunun derinliklerine girebilmesi... Kitap, anıların nasıl aktarıldığına, nasıl ortaya çıktığına, nasıl korunduğuna ve nasıl yok olduğuna odaklanıyor; okurken hayal edebileceğimiz dokunaklı sahnelerin fotoğraflarını adeta albümden çıkarıyor.

Dede Joan’ın giderek silikleşen anılarına torun Jan sahip çıkarken yazar Tina Vallès’in samimi üslubu burada önem kazanıyor. Öyle ki Vallès, Jan’ın ağzından anlattığı hikâyede, bir çocuğun korunaklı dünyasının dışından kalınca kendini korumayı unutmasını ve ‘çocukça’ karşılıklar vermesini, kurduğu yalın ifadelerle yansıtmayı başarıyor. Çocuğun gözlemlerini ve iç dünyasını yine çocuk hissiyle okuyucuya geçirebilmesi, romanın gücüne güç katıyor, yazarın ustalığını gözler önüne seriyor.

Emrah İmre’nin Katalanca aslından çevirdiği, Can Çocuk Yayınları etiketiyle geçen günlerde raflarda yerini alan ‘Ağacın Hafızası’, bir çocuğun gözü önünde değişen hayatları ve dede torun ilişkisini, şefkatli olduğu kadar oldukça dokunaklı anlatan sıcacık bir roman olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda yetişkinler için de yazan yazarın, 2017 yılında prestijli yayınevlerinden Anagrama tarafından verilen Llibres Ödülü’nü de bu kitapla aldığını yazmadan geçmeyeyim.

Kitabın incelemesini yazmaya başlarken alışkanlık bu ya Twitter’a öylesine şöyle göz ucuyla baktım. Yine neler oluyor dünyada? Kimler ne diyor? Hayat gerçekten rastlantılarla dolu. Her şey birbiriyle bağlantılı. Senarist Başar Başaran’ın yazdıkları çıktı karşıma, gülümseyerek okudum:

“Her sabah kapımdan dedesinin elinden tutmuş, yandaki okula giden bir kız geçiyor. Dede torun hep konuşarak yürüyorlar. Ne konuşuyorlar çok merak ediyorum. Bir de bakıcılarıyla servis bekleyen çocuklar var. Acaba büyüdüklerinde okula dedeleriyle gidenlerden farkları ne olacak?”