Google Play Store
App Store

Ekmeğin kalbini kıran her şeyi kırarmış, en başta da çoğunlukta olan yoksulların, hayvanın kalbini kıran da insanın kalbini haydi haydi kırarmış!

Deli Leman Teyze
Fotoğraf: Depo Photos

Ekmeğin kalbini kırdınız. “Açlık çoğunlukta”yken bile, yoksullara göz kırpardı ekmek. Tezgâhın arkasından, fırının vitrininden, bakkalın dolabından. Sevdiğini belli ederdi, ondan olacak, bazen dumanı da tüterdi. Aşk da öyle değil midir?

Siz ekmeğin kalbini kırdınız, yoksulları ona küstürdünüz. Ekmek şimdi en sevdiği insanlara uzaktan ve tepeden bakıyor, soğuk duruyor. Ekmek acısını içine atıyor. Yoksullarla göz göze gelmemek için bakışlarını kaçırıyor, ama ne yapsa mahcubiyetini saklayamıyor.

Dalındaki narın, portakalın, incirin; bağındaki üzümün kalbini de kırdınız, meyveler ki hangi mevsimin olurlarsa olsunlar, yaşamın yaz sevincidir, hayat onlarla yaz bahar olur, günlük güneşlik, iyilik şenlik olur. O koskoca karpuzun bile kalbini kırmayı başardınız ya...

Derelerin kalbini kırmıştınız, onun küçücük şarkısının, suyunun incecik dökülüşünün, ayağınıza taş değmesin diye çağıltılı uğurlayışının sevincini yok ettiniz, “dereler ağlar oldu”, çünkü suyun da kalbini kırdınız.

Ağaçların, ormanların, göllerin, nehirlerin... Siz bir ülkenin kalbini kırdınız! O ülkenin kalbi yalnızca insanlar için çarpmıyordu, ağaçlar için de hayvanlar için de çarpıyordu. Siz önce kadınların kalbini kırdınız, önce onları yerlerinin ev olduğu fikriyle, sonra haklarını savunan ve adı en güzel kentimizle anılan “İstanbul Sözleşmesi”ni kaldırarak kırdınız. 8 Mart’ta da kafalarını kırmaya devam ediyorsunuz!

Sonra çocukların kalbini kırdınız, kırıyorsunuz! Küçücük, kreş, anaokulu çağındaki çocukların düşlerini yaşamalarına izin vermeyerek. Doğal, özgürce yaşamalarının önüne engeller koyarak. “Kindar ve dindar” bir “nesil” yetiştirmeyi kutlu davanız belleyerek.

Şimdi de hayvanların kalbini kırıyorsunuz. Deli Leman teyzenin, Cihangir’den eski komşum, “kedilerin Florence Nightingale”i diye övüp sevdiğim Nermin ablanın ve hem kedilerin hem köpeklerin hamisi ve banisi baldızım İnci’nin kalbini kırıyorsunuz.

Mecliste, beş para etmez yazar bozuntularınızın “fetih rüyası”yla çektiği özçekimde ardına dizilen kadın vekillerinizin kahkahaları eşliğinde. Cenge gider gibi hayvanları itlaf emri veren milliyetçi mukaddesatçı parti başkanlarınızın sevinç çığlıklarıyla. İtetaparlar, itseviciler diye ağızlarından salyalar akıtarak yazan, konuşan, saldırgan emir kullarınızın alkış, galeyan nümayişleri arasında. Ve size bağlı belediyelerin elbette emir telakki ederek, ama kraldan fazla kralcı olduklarından da zerre kuşkumuzun olmadığı başkanlarının da gayretkeşlikleriyle, Niğde’den başlayarak can dostlarımızı katledip kuyulara doldurmaya başladınız! Uyutmak ne yahu, katletmek bunu adı, öldürmek, cana kıymak! Bunu yapanların bir adı var, biliyorsunuz değil mi?

Deli Leman Teyze kim diye sorarsanız, Birol Bayram’ın çok sevdiğim ve üniversitede yaratıcı yazarlık dersi verirken başvuru kaynağım olan, çok özgün, çok değerli yazı ve çizi kitabı Yüz Çizgileri’ne (İş B. Kültür Y.) bakın. Her mahallede olan, kırmızı şapkası, eteği, bluzu birörnek olması gerekmeyen, ama apartmanın merdivenlerinden elinde mama, yiyecek torbaları ve su şişeleriyle yavaş yavaş inerken daha kedilerin kendisine koşturarak geldiği o güzel teyze işte Deli Leman Teyze. Onun güzel kalbini parça parça ettiniz!

YÜZ ÇİZGİLERİ
BİROL BAYRAM
İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

Kırdığınız ülkenin kalbini dinle imanla ümmetle, Sakarya’yla vatanla milletle yapıştıramazsınız artık, geçmiş ola! Bırakın insanların yüzüne bakmayı, hayattaki en içli, en sıcak bakışları taşıyan köpeklerin gözlerine nasıl bakacaksınız, nasıl?

Ekmeğin kalbini kıran her şeyi kırarmış, en başta da çoğunlukta olan yoksulların, hayvanın kalbini kıran da insanın kalbini haydi haydi kırarmış! Ya bir ülkenin kalbini kıran? İşte o yeryüzünün, yaratıcının kalbini kırarmış ki bilmem onu kim bağışlarmış?