Google Play Store
App Store

Almanya’da şubat ayındaki erken genel seçimde birinci olması beklenen Hristiyan Demokrat partilerin hazırladığı göç politikalarını sertleştirme önergesi, aşırı sağcı AfD’nin desteğiyle meclisten geçti.

Demokrasi için kapkara bir gün
Berlin’ndeki CDU merkezi önünde aşırı sağ ile işbirliği protesto edildi.

Almanya’da muhalefetteki merkez sağ partiler, ülkedeki demokratik gelenekleri çiğneyerek ülkede yeni bir dönemi başlattılar. Ana muhalefetteki Hristiyan Demokrat partileri CDU–CSU’nun hükümetin göç politikasını sertleştirilmesini isteyen önergesi Federal Meclis’te aşırı sağcı parti AfD, liberal parti FDP ve aşırı sağcı bağımsız milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.

Oylanan önergenin iktidardaki Sosyal Demokrat–Yeşiller azınlık hükümeti için bağlayıcı bir özelliği yok. Ancak CDU ve CSU da dâhil tüm demokratik partiler aralarındaki aşırı sağla dolaylı ya da direkt her türlü işbirliğini reddeden uzlaşmanın artık tarihte kaldığını göstermesi açısından çok önemli bir gelişme. Oylamanın yapıldığı 29 Ocak, Almanya ve demokrasi için “kara bir gün” olarak niteleniyor. Sosyal Demokrat ve Yeşiller ile muhalefetteki Sol Parti’nin (Die Linke) milletvekillerinin karşı oy verdiği, Sol Parti’nin içinden çıkanların kurduğu yeni parti BSW’nin (Sahra Wagenknecht İttifakı) çekimser kaldığı oylama, aşırı sağın büyük bir başarısı olarak tarihe geçti. Üç hafta sonraki erken genel seçimlerin favorisi olarak görülen ana muhalefet lideri ve federal başbakan adayı Friedrich Merz, meclisteki oylamanın ardından yaptığı açıklamada bu durumdan memnun olmadığını açıklayıp, AfD’yle koalisyona gidilmeyeceğine dair daha önce verdiği sözleri tekrarladı. Analistler Hristiyan demokratların en sağ kanadının temsilcisi olan Merz’in 23 Şubat’taki seçimlerden sonra gerçekten de AfD’yle koalisyona gitmesinin mümkün olmadığını, ancak bu durumun aşırı sağ ile merkez sağ arasındaki başka işbirliklerinin önünü açacağına, önümüzdeki dönemde diğer Avrupa ülkelerindekilere benzer gelişmelerin söz konusu olabileceğine işaret ediyorlar.

İŞBİRLİĞİNİ REDDEDİYOR

Merz’in seçim kampanyasına ABD’deki ikinci Donald Trump döneminin önde gelen isimlerinden milyarder Elon Musk’ın desteğiyle başlayan, son günlerdeki kamuoyu yoklamalarına göre seçmen desteği giderek artan AfD’yle bu açık işbirliği, sendikalardan, Protestan ve Katolik kiliselerinden, Yahudi cemaatinden de eleştiri aldı. Eleştirilerde oylanan önergenin Almanya Anayasası’na, Avrupa Birliği yasalarına ve değerlerine, insan haklarına aykırı olduğu belirtiliyor. Çoğu barış içinde yaşam arayışındaki sığınmacıları şiddet eğilimli, potansiyel tehlike olarak gösteren önyargılarla hareket edildiği belirtilerek kınanıyor.

Ancak Merz’in son zamanlarda ülkenin çeşitli kentlerinde yaşanan, hemen hepsinde buraya sığınmacı olarak gelmiş kişilerin sıradan insanlara karşı gerçekleştirdiği, çoğu bıçaklı şiddet eylemlerinin neden olduğu göç karşıtı tartışmalardan beslenerek seçim kampanyasını sürdürmeye kararlı olduğu görülüyor. Kendisine yönelik eleştirileri kabul etmediği gibi, suçu yönetimdeki SPD-Yeşiller azınlık hükümetine atmayı tercih ediyor. Sadece bir CDU’lu milletvekilinin ret oyu vererek, sekizinin ise oylamadan uzak kalarak karşı çıkabildiği Merz, partisinin kendisinden daha liberal çizgideki eyalet yöneticilerinin de desteğini almış durumda.

BİR OYLAMA DA BUGÜN

Merz’in önceki gün Federal Meclis gündemine getirdiği ve aşırı sağcıların desteğiyle onaylanan beş maddelik ilk önergesi Almanya’nın sınırlarındaki kontrollerin artırılması, ülkeye sığınmacıların sokulmaması, ülke içindeki sığınma başvuruları kabul edilmemiş olan kişilerin en kısa zamanda sınır dışı edilmesi ve sınır dışı edilene kadar gözetim altında tutulması gibi önlemler içeriyordu.

Aynı gün oylanan “güvenlik makamlarının göç konusunda daha kapsamlı önlemler alabilmesine” yönelik öneriler içeren ikinci önergesi ise diğer partilerin hepsi tarafından reddedildi. Federal Meclis’te bugün de yine Merz’in liderliğinde hazırlanan ve bu kez bir “yasa önerisi” niteliği taşıyan bir önerge oylanacak. Sığınmacıların aile birleşimini engellemek gibi çok ağır önlemler içeren bu önergenin de, üstelik bu kez BSW’nin de onayını alarak kabul edilmesi bekleniyor. Kısa süre içinde seçime gidileceği için bu yasa önerisi kabul edilse bile mevcut hükümetin politikasını etkilemeyecek. Ancak en geç mayıs ayında kurulması beklenen yeni hükümetin gündemindeki ilk maddeler arasında yer alacak.

TARTIŞMA AFD’YE YARIYOR

Son oylamalarla aralarındaki sert tartışmalar yaşanmış olsa da 23 Şubat’taki seçimlerden sonra Merz liderliğindeki Hristiyan demokratların ya SPD ya da Yeşiller’le koalisyon hükümeti kurması bekleniyor. Barajı aşmaları durumunda liberal parti FDP de bu koalisyon aritmetiklerinde yer alabilir. Dolayısıyla Merz, bugünkü oylamayla önümüzdeki hükümetin gündemini de etkilemiş olacak.

Öte yandan Merz’in son günlerde iyice sertleştirdiği göç karşıtı tartışmanın en çok AfD’ye yaradığı görülüyor. Geçtiğimiz ay kamuoyu yoklamalarında oy oranı yüzde 16-18 bandında olan aşırı sağcı parti, artık yüzde 20’nin üzerinde. CDU-CSU’nun oy oranlarında ise bir değişiklik görülmüyor. Haftalardır anketlerde oyları yüzde 29-31 oranında çıkıyor. Son ankete göre partilerin durumu şöyle: CDU-CSU yüzde 29, AfD yüzde 21, SPD yüzde 15, Yeşiller yüzde 14, Sol Parti yüzde 5, BSW yüzde 4, FDP yüzde 4 (30.01.2025 itibarıyla).

Önceki gün Federal Meclis’te önce Hitler faşizminin en büyük “ölüm fabrikası” Auschwitz Toplama Kampı’ndaki tutsakların kurtarılmanın 80’nci yıldönümü vesilesiyle özel bir anma oturumu gerçekleştirilmişti. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de bu oturumdaki konuşmasında “Demokrasinin düşmanlarını ciddiye alın!” uyarısında bulunmuştu. Aralarında dönemin canlı tanıklarının bulunduğu diğer konuşmacılar da öyle. Merkez sağla aşırı sağın ilk kez açıkça birleştiği oylamanın tam da bu anma toplantısından sonra gerçekleştirilmesi Alman demokrasisine hiç yakışmadı.