Seçimlerin adil olması, seçmen iradesinin özgür  ve serbest bir şekilde ortaya çıkmasına bağlı. Bunun için, seçimlere giden süreç buna elverişli olmalı.  Demokratik toplum ve siyaset, çoğunluğu elinde tutan siyasal partilerin seçimler sonucu azınlığa düşmesi ve başka partilerin çoğunluğu elde etme yollarının sürekli açık tutulmasını gerekli kılar.  Bu yol, yönetimin de meşruluk ölçütü. Yasama temsilcilerini ve yürütmeyi 14 Mayıs’ta belirleyecek olan seçmenler, ne ölçüde özgür?

ÜÇLÜ DARBE

-18 Haziran’ı 14 Mayıs’a almak: Depremlerin onulmaz yaralarını sarmak yerine 35. gün, gerekli olmadığı halde siyasal çıkar beklentisiyle seçimler 35 gün öne alındı.

-3. Kez adaylık: 2017 Anayasa kuralı gereği  aynı  kişi, 2014 ve 18’de aday oldu. 2023’te 3. kez aday olması için tek yol TBMM’nin karar vermesi idi.

-Bakanların adaylığı: Atanmış bürokrat bakanlar, görevden çekilmeden toplu olarak milletvekili adayı yapılarak siyasal yarışma  eşitsizliği derinleştirildi.

YSK, Anayasa dışı siyasal süreci  “tevsik” ile yetindi.

DEMOS DÜŞMANLIĞI

-“Bekleyin, onun da zamanı gelecek” ifadesini Milli Savunma Bakanı, “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganları karşısında  kullandı.

Soru:  Bunun zamanı –Genel Kurmay Başkanı iken- 15 Temmuz kanlı darbe girişimi değil miydi?

-“15 Temmuz fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs 2023, Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir” (İçişleri Bakanı).

 Soru : “Fiili darbe girişimi”nde kullanılan silahlar, “ne istediler de vermedik ?” dışında mı idi?   ‘YSK’ye paralel yapı’, yeni bir darbe girişimi değil mi?

-“İktidar değişimi tam bağımsızlığa darbe olur.” (Saray  danışmanı)

Soru:  Saray öncülüğünde yağmalanan ülkenin bağımsızlığı mı kaldı?

-“Benim milletim, Kandil’den aldığı destekle Cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez“( Cumhurbaşkanı.)

Soru:  Demos oyu ile kaybedeceğim, ama  iktidarı bırakmam  mı demek istiyor?

-“Onlar emri Kandil’den alıyor; biz emri Allah’tan alıyoruz. Vatandaşlarım sandığı mezar edecek“ (CB).

Soru:  14 Mayıs’ta halk, “dünyevi“ olan seçim sandığını dini istismar aracı olarak kullanmaya dur dediğinde mezar mı kazmış olacak?

DEMOS’UN DİRENME HAKKI

2017 kurgusu sonucu olan “kişi+parti+devlet” (para-militer güçler dahil) birleşmesi, halk düşmanlığı yaratmakla sınırlı kalmadı, iç savaş çığırtkanlığına dönüştü. Seçimlere 10 gün kala her türlü kumpasa karşı çok uyanık olma zamanı.

Millet İttifakı ve demokrasi bileşenleri, Anayasa  ve demokrasi dışı uygulamaların ötesinde olası seçim hilelerine karşı dayanışma halkaları oluşturmalı. Bu süreç, doğru bilgi-dayanışma-direnme hakkı üçlüsünü kapsamına almalı.

Doğru bilgi: Konusu suç teşkil eden resmi dezenformasyon, nefret, tehdit ve şiddet kullanmaya özendirme dili, toplumsal barışı tehdit ediyor. Bu nedenle, özgür siyasal kamuoyu oluşumu için doğru bilgi yayma gereği yaşamsal.

Dayanışma: Demokrasi yolunda CHP ve Millet İttifakı öncülüğnde Yeşil Sol Parti dahil bütün siyasal güçlerin söylem ve eylemde dayanışma halkalarını pekiştirmesi pek acil.

Direnme: Sandık süreci uyanıklığı ve sahiplenmesi yetmez, direnme tasarımı da yapılmalı. Anayasal ve siyasal darbelerin, kontrollü e-muhtıra ve silahlı darbelerin, komplo ve kumpasların, kolektif kıyımların “mimarları“!,  halk düşmanlığı ve savaş çığırtkanlığı ile meşgul. Sokak saldırıları da artmaya başladı. Unutmayalım: baskıya ve hukuk dışılığa karşı son çare olarak ‘direnme hakkı’nın en güçlü dayanağı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. Bunu da tartışmak, toplumsal beka sorunu.