Google Play Store
App Store

“Mevcut iktidar olmasaydı şarkılarım eksik kalırdı. İki albümü bana bu siyasi iktidar yazdırdı. Çünkü sinirliyim ve şarkılarımda bunu ifade ediyorum. İstiyorlar ki müzik konuşalım, başka yere temas etmeden sadece müzik, sadece resim… Bu mümkün değil ve bunu sizden isteyen insanlar tehlikelidir. Kasti olarak hedef şaşırtırlar. Müzikte konuşulması, anlatılması gereken hayatın gerçekliğidir. İnsanların gündelik hayatında yaşadıkları gerçek sorunlardır. Bu iktidar bir geleneğin devamı. Bir anda gökten düşmediler. Bu bir sürecin sonu.”

"Denizdeyim, sakin, güzel"

Tekin Deniz - Yazar

"TV’de, sekiz haberlerinde, birden, Edip Cansever’in ölüm haberi verildi. Bu haber inanılmaz ölçüde sarstı beni. Rastlanmadık bir biçimde ve yüksek sesle ağlamaya başladım…” demişti Cemal Süreya. Sosyal medyada İrfan’ın fotoğraflarını görünce birden garip bir körlük indi gözüme. Onun hakkında yazılanları okuyamadım. Bir müddet sanki yok saydı yüreğim, ne var ne yok hepsi çok ama çok saçma geldi. Evet, hepimiz şok olduk ve idrak edebilme yetimiz sanki ortadan kayboldu. Fotoğrafları görüyor ama ne olduğunu kavrayamıyorduk. Peyk sayfasından paylaşılan: “İrfanımızı bu sabah kaybettik” tivitini de anlayamadık. Çünkü çok ama çok mantıksızdı. Cemal’in Edip’e ağladığı gibi birdenbire ağlarken buldum kendimi. Sonra pek çok seveni gibi sürekli aynı şeyi tekrarladım durdum: “Düpedüz saçmalık bu!” düpedüz saçmalık!

İrfan’ı tanıyanlar, yaptıklarını bilenler, onu asla bir “Rock Star” gibi görmediler. Çünkü İrfan, yapmacıklıktan uzak, çok daha sahici bir ruha sahipti. Öyle gereksiz bir yüceltide değildi. Hayatına kattığı herkesle kendine has eşdeğer bir eşitlikle yan yana yürüyordu. Tamamen duru, yalın, süsüne kaçılmamış bir aşkla girişiyordu yaptığı her işe. Bu yüzden onunla ve şarkılarıyla tanışanlar, onlara tatlı ve içten bir tebessüm ederek sıkı sıkıya sarılıyorlardı. Cenazesinde onu şahsen hiç tanımamış ama sanki kırk yıllık dostuymuş gibi özlem duyan, seven, arayan ne çok insan vardı. Peki, nasıl olabiliyordu bu? Cevabı basit aslında: İrfan, reklamsız, sponsorsuz, şatafatsız olmasına rağmen, sokakta çok ama çok gerçek bir karşılığı olan hakiki bir kent ozanıydı. Hatta bir çeşit dervişti. Asla ve hiçbir zaman “Kaç albüm sattım, satarım” gibi bir kaygısı yoktu. Bu dünyadan, bu yozlaşmış gidişattan biri değildi. Çok öte bir ruha sahipti. Hani Yaşar Kemal, Tilda’ya son nefesinde uzanıp: “Üzülme sevgilim, biz namuslu bir hayat yaşadık” demişti ya İrfan da tüm ömrünü işte öyle namuslu ve güzel yaşadı. Bilmeyenler, onunla şahsen iki satır sohbet etmemişler için söyleyelim: Biz ondan razı olduk, biz ona sonuna kadar kefiliz! Herkesin de bunu böyle bilmesini isteriz.

İrfan, güzel İrfan… 1950’lerde başlayan, 1980’lerde zirve yapan o yozlaşma rüzgârına hepimiz gibi maruz kalmıştı. Yoksulluğu, eşitsizliği, adaletsizliği gördü. Fakat o, kimilerinden farklı olarak bu sınıf çelişkisine dair beylik laflar etmeden, nutuklar çekmeden, slogana düşmeden, parmak sallamadan tepkisini ortaya koydu. Bir keresinde bu yüzden şöyle demişti:

“Mevcut iktidar olmasaydı şarkılarım eksik kalırdı. İki albümü bana bu siyasi iktidar yazdırdı. Çünkü sinirliyim ve şarkılarımda bunu ifade ediyorum. İstiyorlar ki müzik konuşalım, başka yere temas etmeden sadece müzik, sadece resim… Bu mümkün değil ve bunu sizden isteyen insanlar tehlikelidir. Kasti olarak hedef şaşırtırlar. Müzikte konuşulması, anlatılması gereken hayatın gerçekliğidir. İnsanların gündelik hayatında yaşadıkları gerçek sorunlardır. Bu iktidar bir geleneğin devamı. Bir anda gökten düşmediler. Bu bir sürecin sonu.”

Evet, herkes şarkı söyler, herkes şiir yazar da sahiden söyleyecek sözü olan bir sanatçı bulmak zordur. İrfan gibi ender insanların yaşamla mutlaka çok ciddi bir meseleleri vardır. Bir şekilde toplumun dışında da kalarak her şeyi inanılmaz bir özgünlükle gözlemler ve aktarırlar.

“Ben 13 yaşında çocuk işçi olarak hayata başladım. Babam işten ayrılmıştı…” derken de hayatın bütün o çıplaklığının ne kadar içinde olduğunu bize bir kere daha aktarıyordu. Onun bağırmayan, parmak sallamayan, azarlamayan politik duruşu ve farkındalığı hepimiz için bir ev ödevi olmalı.

“Köleler ve Kilitler” şarkısını ve hikâyesini düşünün. Böyle bir şarkı yapabilmek için sıradan bir şarkıcıdan fazlası olmanız gerekir. Söyleyecek bir çift sahici sözünüzün, dişe dokunur bir meselenizin olması gerekir. İrfan’ı İrfan yapan da bu onurlu ve güzel duruşu değil miydi zaten?

Yakın zamanda, ekipten, yine dünyalar güzeli bir insan olan Gürkan’a çok değerli tiyatrocu ve besteci büyüğümüz Arif Erkin ile ilgili bir telefon etmiştim. Onun koleksiyonluk kayıtlarını temize geçip arşivleyelim demiştim. O da Peyk’e soralım, belki yaparlar demişti. Aklıma İrfan’ın sahiciliği gelince bu işin en çok da ona yakışacağını düşünmüştüm. Bunu onunla olduramayacağız artık ama içimde hâlâ garip bir tebessüm var. Çünkü kocaman bir aile albümünü anlattı bize İrfan. Bize, aslında hiçbirimizin yalnız olmadığını, dayanışma ve umutla tüm bu haksızlıklara ve imkânsızlıklara rağmen neler başarılabileceğini gösterdi.

Tarık Akan, Hababam Sınıfı filmi gibi yapımları bırakıp Canım Kardeşim gibi toplumsal gerçekçi ve daha az gişe yapması göze alınan filmlere yöneldiğinde, İrfan gibi dönemin çocuklarına da yol gösteriyordu aslında. İrfan bütün bu aktarımları çok güzel okudu. Orada bir bayrak yarışının, aydınlık bir bilincin aşılandığını layıkıyla gördü. Kendisinin de dediği gibi onun en güzel şarkılarının en az meşhur olmuş şarkıları olması da belki bu yüzdendir. Rıfat Ilgaz, Ruhi Su, Sabahattin Ali ve daha nicesi nasıl bir kalp taşıyorsa bence İrfan da öyle temiz ve ilkeli bir kalp taşıyordu. Hepimizin hayranlıkla seyrettiği Hamiyet de öyle değil miydi? Hamiyet’in öyküsü İrfan’a dert olmuştu çünkü bunun asla kaçamayacağı bir borç olduğunu biliyordu. O gün tüm seyirciler Hamiyet’e ağladık, bugünse sana ağlıyoruz İrfan. Kulaksız Mezarlığı’na, Cemal Süreya’nın yanına gidiyorsun. Bizi belki işitiyor belki işitmiyorsun ama yine de bil isterim: Burada seni seven binlerce insan var. Haberin olsun… Tıpkı o şahane şarkındaki gibi: Denizdesin artık, sakin, güzel… Asla unutulmayacaksın! Her şey için sonsuz teşekkürler!