Aritmetiğin temeli dört işlemdir. Dört işlemin değişmeyen sıralaması da toplama, çıkarma, çarpma ve bölme biçimindedir.

AKP-MHP iktidarı, dört işlemin dördünde de çok başarılı (!) olduğunu yıllar boyu kanıtlamaktaydı.

Bugünlerde, daha çok, dördüncüsüne, bölmeye, yükleniyor. Deprem halkı birleştirirken, iktidar bölmeyi yıkıcı bir biçimde genişletiyor ve derinleştiriyor.

DÖRT İŞLEM İKTİDARI

İktidar, yerinde bir deyimle, toplama ustasıdır; hele para toplamayı çok iyi bilir. Maliye biliminde “varsıl-yoksul ayırımı yapmadan alınan ve vergilerin en acımasızı olarak bilinen, “dolaylı” vergileri toplamada iktidar tam ustadır. Ülkenin varını yoğunu özelleştirerek, şekerden dokumaya, silahtan iletişime, “üretim olanaklarını” satarak; maden kaynaklarını, kıyılarını, ormanlarını, göllerini yağmalatarak, para toplayan da odur.

İktidar, çıkarma ustasıdır. Daha ne yapsın? Türkiye’yi insanlığın değerlerinden; temel hak ve özgürlüklerden, hukuktan, doğruluktan, dürüstlükten ve erdemden çıkardı; laiklikten, basın özgürlüğünden, üniversite özerkliğinden uzaklaştırdı. Eurovizyon müzik yarışmasında bile çıkardı. Yetmedi, iktidar, lise programlarından Evrim Kuramı’nı çıkararak genç beyinlerin gelişmesini rayından çıkardı.

İktidar, çarpma ustasıdır. Kendisini eleştirenleri, burada yazmaktan utanç duyduğum sözcüklerle çarpar; gerekli görürse dövdürür. Bununla da yetinmez, büyük ölçüde ele geçirdiği yargıyı kullanarak, karşıtlarını yıllarca süren hapisle; haklarını kullanmak isteyenleri polisiyle çarpar; kamuda işe alma sınavlarında başarılı olanlara, yaşamın en ağır ve acımasız tokadını indirir. İşe aldığı beceriksizlerle de toplumu çarpar; doğanın çarptığı insanları, bir de bu beceriksiz kamu çalışanları ile çarpar.

İktidar, dört işlemin sonuncu olan bölmeyi de sürekli olarak yapmaktaydı.

Basın-yayından, yerel yönetimlere; kamuda işe almalardan; ihalelere dek her alanda bölme yapılıyordu. Ülkenin sanatçıları, bilim insanları sermaye ve esnaf kesimleri, yandaş olan-olmayan olarak ayrılmaktaydı.

Deprem sonrasında ise tüm toplum birleşerek varıyla yoğuyla yaraları sarmaya koşarken, iktidar bölme işlemini, derinleştirerek ve genişleterek sürdürdü.

Spor sahalarında on binler “çocuklar hep gülsün” diye inlerken, depremin “kayıp çocukları” derin bir toplumsal yara açmışken Başkan Erdoğan’ın kimi çocuklara para dağıtması, bölmenin en ağırıydı.

“BÖLERİZ” DİLİ

Yaşanmakta olan derin bölünmüşlüğe son günlerde bir yenisi eklendi: futbol seyircisinin bölünmesi.

Oysa, deprem sonrasında her alanda olduğu gibi futbol dünyasında çok olumlu bir “birleştirici” gelişme ve “toplumsal yara sarma” süreci yaşanıyordu. Ancak, iki maçta, Fenerbahçe-Konyaspor ve Beşiktaş-Antalyaspor maçlarında hükümetin istifaya çağrılması yeni ve çok derin bir bölünme sürecine neden oldu. Kayserispor, olayı ”kirli siyaset ve zillet” diye kınadı; bu haftaki maça Fenerbahçe seyircisi alınmayacağını, üstelik Valilik kararına bağlayarak, açıkladı. Konyaspor, protestocu taraftarları “çirkin bir siyasete payanda” olmakla suçladı. Rizespor yönetiminden, protestocuları “uşaklar”, “foseptik fareleri” ve “lejyonerler” olarak niteleyen bir açıklama geldi. Bu arada belirteyim, bu açıklamayı yapanın yörenin halk kültüründen bile haberi yok; bizim orada erkek çocuklar ve gençler büyükleri tarafından “uşağum” diye okşanır.

Diğer yönden, kimi takımların taraftarlarının protestoculara destek açıklaması yapmaları; tüm futbol dünyasının “omuz omuza” vererek yardım toplama çalışması yapmaları birlik ve dayanışmanın toplumsallaşmasının gücünü kanıtlıyor.

Ancak, İçişleri Bakanı Soylu “Hükümet istifa” çağrılarını, iktidarın gerçek özelliğini sergileyen şu sözlerle karşıladı: “Mesaimizi bölmek isterlerse rahat böleriz, hodri meydan”. İktidarın taraftarlara karşı tutumu ve bu sözler, FB Başkanı Ali Koç’un belirttiği gibi “kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışma” anlamına geliyor.

DAHA SAĞLAM MASA: EĞER

Gelişmeler, depremle güçlenen toplumsal uyanış ve birlikteliğin iktidarın bölme eylemlerini kesinkes yeneceğini, bu konudaki “son sözün” de 14 Mayıs seçimlerinde söyleneceğini gösteriyor. Yeter ki Altılı Masa muhalefetinde yaşanan büyük deprem bunun tersi bir sonuç vermesin!
Özellikle HDP’ye, TİP ve SOL Partiye çok açık bir biçimde karşı bir tutum sergilemekte olan İYİ Parti’nin Altılı Masadan ayrılması, “EĞER doğru yönetilirse” muhalefeti daha da güçlendirebilir. Doğru yönetimin kilidi de “birleştirici” bir tutumla “katılım, özgürlük ve barış” değerlerini çok daha güçlü bir biçimde sahiplenmekten geçiyor.