Depremi hissedenler farklı uzunluklar deneyimler. His, deprem dalgalarının ne kadar sürede ulaştığı, kırılan fayın uzunluğu ve ne sürede kırıldığı ile ilgilidir

Deprem süresi neden raporlanmıyor?
Fotoğraf: DepoPhotos

Bir depremle ilgili halk arasında en çok konuşulan faktörlerden birisi "deprem süresi" olarak bilinen, hissedilen deprem uzunluğudur. "45 saniye sürdü." veya "Hayatımda hiç bu kadar uzun sallanmamıştık." gibi ifadeler, bu süreyle ilgilidir. İnsanlar her ne kadar sarsıntı şiddetinden de yaygın olarak söz etseler de ("Çok ciddi sallandık." gibi), sarsıntının süresi genel olarak insanları ve psikolojilerini daha güçlü etkilemektedir: Kısa ama güçlü bir depremden ziyade, daha zayıf ama daha uzun süreli bir deprem çok daha "şiddetli" gibi algılanabilmektedir.


Her ne kadar depremin süresi, depremin büyüklüğü ile büyük oranda ilişkili olsa da, deprem sonrası yayımlanan resmi analizlere bakılacak olursa, deprem süresinin genellikle raporlanmadığı veya çok sonradan eklendiği görülmektedir.[1] Örneğin 1999 Marmara Depremi veya 2020 İzmir Depremi’nin süresi ile ilgili çok sayıda farklı sayıya ulaşmak mümkündür ve yine örnek olarak, 2020 İzmir Depremi’nden sonra yayımlanan yerli/yabancı resmi raporların hiçbirinde deprem süresi bulunmamaktadır.[2], [3], [4] Neden dersiniz?

Nedenleri

Bunun sebebi, deprem süresinin, depremden hemen sonra, kesin ve otomatik olarak ölçülebilmesinin bir yolunun bulunmamasıdır. Daha ziyade, farklı sismometrelerden gelen verilerin tek tek analiz edilmesi ve olası deprem süresinin buna göre belirlenmesi gerekmektedir - ki bu da zaman alan bir iştir. Daha fenası, deprem süresi, ölçüm yerine ve biçimine göre çok ciddi düzeyde farklılık gösterebilmektedir!

Depremi hisseden kişiler, birbirinden farklı uzunluklar deneyimleyeceklerdir; çünkü bir depremin hissedilen süresi, deprem dalgalarının o kişinin bulunduğu yere ne kadar sürede ulaştığı, kırılan fayın uzunluğu ve fayın ne sürede kırıldığı ile ilgilidir. Depremin merkez üssünden farklı uzaklıklarda, farklı deprem süreleri deneyimlenmesi normaldir. Özellikle de daha uzak mesafelerde, deprem dalgaları daha fazla defa yansıyıp (İng: "reflection"), potansiyel olarak daha çok rezonansa gireceği için, deprem de daha uzun hissedilebilecektir.

Hissedilen deprem süresini etkileyen bir diğer faktör de zemin nitelikleridir. Örneğin çökelti vadileri gibi zeminlerde, rezonans dolayısıyla bir deprem başka zeminlere göre çok daha uzun hissedilebilir. Öte yandan büyük ve katı kaya blokları üzerinde bulunan yerleşim yerlerinde, ötekiyle aynı niteliklere sahip bir deprem çok daha kısa hissedilecektir. Fay hatlarının her yerinde çok sayıda ölçüm aracı bulunmadığından ve genellikle deprem dalgaları dolaylı olarak fayların üzerinde değil de çok ötesinde yaşanan sarsıntılarla ölçüldüğünden, evrensel bir deprem süresi tanımlamak da çok zordur.

Deprem süreleriyle ilgili bir diğer sorun, hissedilen süre boyunca depremin aynı şiddette yaşanmamasıdır. Bir depremin sarsıntıları, insanlar tarafından hissedilmeyecek seviyede başlayabilir. Benzer şekilde, sarsıntı bitti zannedildiğinde (yani artık hissedilmediğinde), deprem insanların hissedemeyeceği düzeyde devam edebilir. Hatta bazı depremlerin sarsıntıları, deprem yaşanıp bittikten sonra haftalar boyunca ölçülebilmektedir. İşte sorun, insanların hissedebildiği sınırın altında olan bu sarsıntıların "deprem süresi"ne dahil edilip edilmeyeceği konusundadır. Hele ki hissedilen zaman da farklılık gösterdiği için, deprem süresinin belirlenmesi genel olarak karmaşık ve henüz nihai sonuca varılmamış bir konu olarak görülmektedir.

Fay uzunluğu büyüklük, süre

Depremin büyüklüğü de deprem süresinin ölçülebilirliğini etkilemektedir. Özellikle de büyük depremlerde, deprem süresini kesin olarak belirlemek çok zordur; hatta imkansız olabilir. Ancak bazı ufak depremlerin sürelerini daha isabetli olarak belirlemek mümkündür ve bunlar, raporlarda Md parametresiyle belirtilebilirler. Fakat bu sayıların nihai sayılar olmayabileceği ve yüzeyde o depremin, o raporda belirtilenden farklı süre boyunca deneyimlenebileceği hatırlanmalıdır.

Süre ölçümü yapılan depremlerin raporlanan süreleri, yüzeyde hissedilen sürelerden ziyade, deprem kaynağında yaşanan deprem süresidir. Depremlerin kaynak zaman fonksiyonu adı verilen grafiklerine bakarak, depremin kaynağında ne kadar sürdüğünü öğrenebiliriz. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi öğretim üyelerinden Dr. Ali Özgün Konca’nın, konuyla ilgili aşağıdaki anlatımını dinleyebilirsiniz.

Genel olarak, deprem büyüklüğü ile deprem süresinin doğru orantılı olduğu söylenebilir; çünkü deprem büyüklüğü, kırılan fay hattının uzunluğu ile doğru orantılıdır ve genel olarak daha uzun bir fayın kırılması daha uzun sürmektedir. Dünya çapındaki bazı depremlere ve sürelerine bakarak bunu görebiliriz.

Sonuç olarak bilinmesi gereken, bir deprem süresinin tekil ve mutlak bir sayı olmadığı, ölçüm yerine ve yöntemine göre ciddi miktarda değişebileceğidir. Bu nedenle, bir depremin etkisini anlamak için süresine odaklanmak yerine, açığa çıkan enerjiyle ilişkili olan "deprem büyüklüğü" ile depremin yüzeydeki binalar ve insanlar üzerinde yarattığı etki olan "deprem şiddeti" ölçümlerine odaklanmak daha isabetli ve anlamlıdır. Örneğin depremin şiddeti, yapı kalitesine, zemin niteliklerine ve depremin büyüklüğüne bağlı olarak yüzeyde yaşanan hasarı göstermekte kullanılmaktadır. Bu nedenle, dolaylı bir şekilde de olsa, deprem süresinin yarattığı etkiyi de kapsadığı düşünülebilir.