1999 depremini takip eden zamanları hatırlıyorum, kamu kurumlarında yoğun bir hareketlilik vardı. Depremin olası etkilerinden korunmak için, her kurumda özel görevliler belirleniyor, bunların isimleri ve iletişim bilgileri ilgili panolarda duyuruluyordu. Olağanüstü durumlarda müdahale ve yardım için kimlerin aranacağı bile belliydi. Kamu kurum yöneticileri böylece depreme dair “resmî” görevlerini yerine getirmiş oluyorlardı.

Türkiye’de özellikle kamuda çalışanların yakından bildiği gibi bir işi “kâğıt üzerinde” yapmak, fiilen yapmaktan daha önemli sayılır. Her ne yapılacaksa öncelikle mevzuata göre yapıldığını göstermek esastır. Gerisi nasılsa bir şekilde halledilebilir. Deprem tatbikatları da bu durumun bir örneğidir aslında. Nitekim 1999 depreminin ardından kamu yöneticilerinin meşgul olduğu işlerden birisi de deprem tatbikatlarıydı.

Elbette bu tatbikatları ve bir parçası oldukları "afet eğitimi"nin önemini küçümsemek gibi bir düşüncem yok. Tam aksine bu deneyimlerin önemli işlevleri olabileceğini de biliyorum. ‘Bir afet anında mümkün olduğunca gerçeğe yakın şartlar altında ve bir senaryoya bağlı olarak tatbikatlar, ciddi bir hazırlık imkânı da sağlayabilirler. Ama bunun için kamusal sorumluluğu, bir tür mevzuatın yerine getirilmesi olarak gören zihniyetin değişmesi gerekir. Aksi halde her şey bir politik gösteriden ibaret kalabilir.

Bu açıdan son yıllardaki deprem tatbikatlarının ilginç ve öğretici deneyimlerle yüklü olduğunu özellikle belirtmem gerekir. İlgili resmî verilere bakılırsa "afetlere dirençli toplum oluşturma" çerçevesinde yakın zamana kadar okullar, kütüphaneler, hastaneler, öğrenci yurtları, adliyeler, huzurevleri, cezaevleri, AVM’ler, havalimanları ve terminallerde AFAD tarafından çoğunluğu depremle ilgili 66.202 tatbikat gerçekleştirilmişti. AFAD’ın görece yeni bir kurum olduğu dikkate alınırsa bu durum bir tür “tatbikat seferberliği” anlamına geliyordu.

Bu "seferberliğin" belki de en ilgi çekici örneği, yakın zamanda tam da şimdi depremi yaşayan şehirlerde büyük deprem tatbikatlarının yapılmış olmasıydı. O kadar ki adeta ‘nokta atışı’ diyebileceğimiz şekilde, 2019 ve 2020 yıllarında Kahramanmaraş ve Adıyaman’da tatbikatlar yapılmıştı. Üstelik 6 Şubat depreminin şiddeti ve etkileriyle karşılaştırıldığında bu tatbikatlar çok da ‘gerçekçiydi’. Mesela Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki Pazarcık ilçesinde 9 Ekim 2019 günü, senaryo gereği 7,5 şiddetinde bir deprem varsayılmış; toplam bin 413 personel, bir helikopter, 271 araç, 1 arama-kurtarma köpeğinin katılımıyla büyük bir tatbikat icra edilmişti. Bu senaryo gereği Adıyaman, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya depremden en çok; Kilis, Osmaniye ve Şanlıurfa da kısmen etkilenen illerdi. Tatbikat o kadar büyüktü ki 19 il, birinci ve ikinci derece destek olmuştu.

Bunu takip eden birkaç ay sonra Şubat 2020’de, bu kez Adıyaman’da deprem ve yangına dair farkındalık oluşturmak amaçlı belediye bahçesinde bir tatbikat gerçekleştirilmişti. Tatbikatta, deprem anında tahliye, depremden kaçış ve müdahale yöntemleri belediye personeli başta olmak üzere katılanlara uygulamalı olarak gösterilmişti. AFAD, UMKE, AKEDAŞ, İtfaiye, Emniyet ve doğalgaz görevlileri de bu tatbikatta faal görev yapmışlardı.

Kamu idarecilerinin ‘deprem tatbikatı’ konusundaki bu hassasiyetlerinin en son örneği herhalde 9 Kasım 2022 tarihinde İçişleri Bakanlığı AFAD ve KYK işbirliği ile gerçekleştirilen “Çök-Kapan-Tutun” adlı tatbikattı. Bu son tatbikata o kadar büyük bir politik anlam yüklenmişti ki daha hazırlık aşamasında bile ulusal medyada hükümet üyelerinin "depreme dair" hassasiyetleri ve aktiviteleri yazılmış ya da konuşulmuştu.

Peki ya sonuç? 6 Şubat 2023 tarihinde tam da bu tatbikatların yapıldığı şehirlerde ve tam da öngörülen şiddette iki büyük deprem meydana geldi. On binlerce insan ve hayvan öldü. Şehirler enkaz yığınına dönüştü. Bunca tatbikat deneyimlerinin düzenleyici aktörleri ve ilgili kurumlar adeta enkazların altında, edilgen halde kaldılar. Kısaca 6 Şubat, bütün tatbikatların kifayetsiz kaldığı bir deneyimdi. Çünkü tatbikatların kâğıt üzerindeki “başarısı” ile bu şehirlerin depremle ilgili gerçeklikleri birbirine temas bile etmiyordu.