Matermind bilgi yarışma programına katılan ve özel ilgi alanı olarak Modern İrlanda Tarihini seçen bir İrlandalının öyküsü Terry Eagleton'un...

Matermind bilgi yarışma programına katılan ve özel ilgi alanı olarak Modern İrlanda Tarihini seçen bir İrlandalının öyküsü Terry Eagleton'un Aykırı Simalar kitabında yer alır. İrlandalıya, "İrlanda'nın ilk Cumhurbaşkanı kimdir?" diye sorarlar. İrlandalı anında "pas" der. "Bir zamanlar bütün ülkeyi hükümranlığı altına almış olan komşu ada hangisidir?" Tereddüt etmeden "pas" yanıtı gelir.

"Büyük kıtlıkta sıkıntısı çekilen ürün hangisidir?" Yarışmacı yine "pas" der. Stüdyodakiler utanç içinde kıvranırken, seyirciler arasından bir İrlandalı'nın sesi duyulur; "Göster onlara günlerini Mick, hiçbir şey söyleme o piçlere." On şubat pazar günü İzmir'de Ege Karadeniz Dernekleri Federasyonu'nun düzenlediği paneldeydim. Dinleyiciler, biz panelistler gevezeliğe başlamadan önce kemence ve tulum eşliğinde halk oyunları ve horon ile bir hayli ısıtıldılar. Arkasından "Vatandaş Musta-fa"adlı bir belgesel ile artık herkes konuya iyice adapte olmuştu.

Vatandaş Mustafa; "Benim lisanım, bu suyun, bu toprağın, ha bu köprünün lisanıdır" diyen, Fırtına'nın özgür akması için mücadele veren, yöresine, geleceğine sahip çıkan bir Karadenizli... Bana ne demeyen, neme lazım demeyen, araştıran, ilgisi ve bilgisi sayesinde sermayenin propagandasına teslim olmamış cetvel gibi bir adam. Suya sabuna dokunmadığı için temiz olamayan toplumda Dante'nin cehenneminden paçayı kurtarmış bir Karadenizli.

Derler ki, mahallenin sessiz sedasız, iyi huylu, etliye sütlüye karışmaz Ahmet Bey'i bir gün ölmüş. Kendini öbür dünyada, içeriden feryat figan canhıraş bağırışların geldiği bir kapının önünde buluvermiş. Kapıdaki meleğe sormuş "Burası neresi?"

Melek; "Burası Dante'nin cehennemi." Ahmet Bey; "İyi ama ben sağlığımda karıncayı bile incitmedim, suya sabuna karışmaz, halim selim biriydim. Burada ne işim var?" Melek ; Evet, öyleydin. Kimseyi incitmedin ve hiçbir şeye karışmadın ama ne hakkını aradın ne de hakkına arayanlara sahip çıktın. Olumlu hiçbir iş de yapmadın. İşte senin gibilerin de yeri burası, Dante'nin Cehennemidir."

Paralı yol, paralı eğitim, paralı sağlık, paralı siyaset her geçen gün hakim kılınırken parasız vatandaş sayısı hızla artarken, hemen hemen her trafik ışığında birkaç çocuk yarı çıplak bir şeyler satmaya çalışırken, özgürlükler, insan hakları kutuplardaki buzlar gibi hızla eritilirken, üçyüzbir ile ülke vatandaşı dışlanırken, o üçyüzbire faşisti, ulusalcısı, muhafazakarı hep birlikte sahip çıkarken, çeyrek yüzyıla rağmen 12 Eylül faşizmi hükmünü sürerken, sendikalı olan işçiler işlerinden olurken, grevler grev kırıcılar ile işlevsizleştirilirken, grevci işçiler işyeri önlerinde jandarma saldırısına maruz kalırken, yirmi yıllık özelleştirme sürecinde 30 milyar dolarlık özelleştirme getirişini borçların faizine kaptıran ve tahkime milyarlarca YTL armağan edenler bütün bunlara rağmen üst üste iki kez tek başına iktidar yapılırken, Dante'nin Cehennemi hiç boş kalır mı? Tüm sorunlar göz ardı edilip laiklik söz konusu olunca sokağı anımsayanlar da mevcutken üstelik...

Kalmaz kalmasına elbette ama bu devranda böyle gitmez. Bu gün için bunca sorun türbanla örtülebilir. Yarın türbanın yerini sünnet sayılan sakal alabilir. Ama bunca talan ve yağma ile Vatandaş Mehmet'in dediği gibi "Memleket kazan g.tüne dönmüş" iken ne beyaz ne de siyah yalanlar baki kalabilir.

Meslek odaları ve sendikalarda genel kurulların yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Nietzsche'nin "derisini değiştirmeyen yılan ölür" söyleminden yola çıkarak bu süreçten Türkiye solu değişim ve dönüşümle çıkmalıdır. Çıkmalıdır ki; şu ya da bu şekilde üstü örtülen sorunları deşifre ederek, kökten piyasacıların saldırılarına, İngiliz sorgu merkezlerindeki İrlandalı inadıyla direnerek ve kısır çekişmeler ile klavye havanında su dövmekten öte ışık olup sokağa sızarak Vatandaş Mustafa'larla buluşacak bir güç olsun.