Google Play Store
App Store

Fotoğraflarıyla tarihi anları ölümsüzleştiren Saim Tokaçoğlu, ülkenin en kanlı dönemlerine tanıklık etti. Fatsa’daki Nokta Operasyonu’nu takip eden Tokaçoğlu, “O dönem Fatsa Limanı’nda silah kaçakçılığı bitmişti. Operasyonun nedenlerinden biri de Devrimci Yol’un ve Terzi Fikri’nin ABD’nin planına köstek olmasıydı” diyor.

“Devrimciler kumar, karaborsa, tefeciliği bitirdi”

İsmail Arı

Gazeteci ve foto muhabir Saim Tokaçoğlu, ülkenin en kanlı dönemlerine tanıklık etti. 14 yaşında fotoğraf çekmeye başladı, 1978’li yılların sonunda Cumhuriyet gazetesinin Ankara bürosunda çalışmaya başladı ve çektiği fotoğraf kareleri ile kritik dönemeçleri ölümsüzleştirdi.

1979’da Ordu’nun Fatsa ilçesi için belediye ara seçimi düzenlendi. Halk arasında Terzi Fikri olarak bilinen Fikri Sönmez, bağımsız aday olarak girdiği seçimlerde belediye başkanı olarak seçildi.

Terzi Fikri, halkçı yerel yönetim uygulamalarıyla Türkiye tarihine geçti. O dönem Çorum Katliamı’nın sorulduğu Süleyman Demirel’in “Çorum’u bırakın Fatsa’ya bakın” demesinin ardından da Fatsa’ya Nokta Operasyonu düzenlendi ve Fikri Sönmez ile yüzlerce kişi işkenceden geçirilip tutuklandı.

Başta Fatsa’daki Nokta Operasyonu olmak üzere birçok dönüm noktasına tanık olup, fotoğrafları ile yaşananları kayıt altına alan Saim Tokaçoğlu BirGün’ün sorularını yanıtladı.

Nasıl bir dönemde gazeteciliğe başladınız?
1978’in sonlarında mesleğe başladım. Şüphesiz ülkenin en kanlı dönemiydi. Bütün okullarla bağlantım vardı. Bir yerde bir şey duyuyoruz Mülkiye’ye gidiyoruz, başka bir haber geliyor Hacettepe’ye koşuyoruz. Biz Işık Kansu ile ikiliydik. O muhabirdi, ben foto muhabiriydim. Gözümüz de karaydı, zaten korkunun ecele faydası yok derler ya… Sabah evden çıkıyoruz, akşam eve dönecek miyiz dönemeyecek miyiz, belli değil. Türkiye’de günde 40-50 kişinin öldüğü günlerdi. Sen gazeteci olarak insanların kaçtığı, kan, barut kokan yerlere gitmek zorundasın. Duyuyoruz Gümrük Bakanlığı faşistler tarafından basılmış, ortalık darmaduman hemen atlayıp gidiyoruz. Daha olaylar yatışmadan gitmiş oluyorduk.

Siz Terzi Fikri’nin belediye başkanı olduğu Fatsa’ya düzenlenen Nokta Operasyonu’na da tanık oldunuz...
Işık Kansu, bir istihbarat aldı, “Kalk Fatsa’ya gidiyoruz” dedi. 10 Temmuz 1980 günü, sabah fırladık gittik. Akşamüzeri Fatsa’ya vardık. Biz şunu duyduk; Genelkurmay operasyon haberinin yayıldığını duydu ve operasyonu erteledi. Operasyonu yapacak birlikler Perşembe Ovası’nda konaklatıldı. Ancak herkesin gözü Fatsa’daydı. Süleyman Demirel, Işık Kansu’nun Çorum Katliamı’na dair bir sorusu üzerine “Çorum’u bırakın Fatsa’ya bakın” dedi. Bekleniyordu yani operasyon.

Siz neredeyse Fikri Sönmez’i son görenlerden birisiniz…
O dönemde insanlara uzaktan baktığınızda sağcı mı, solcu mu anlarsınız. Fatsa’da yol kenarındaki iki gence yaklaştık. Çocuklar belli ki devriye atıyorlar orada. “Belediyeye ne taraftan gideriz?” diye sorduk. Arabanın önündeki basın yazısını gördüler, tarif ettiler belediyeye gittik. Önceden geleceğimizi de bilmiyordu Fikri Sönmez. Odasına girdik masanın üzerinde gazeteler… Terzi Fikri’nin, benim çektiğim bir fotoğrafı var. Önündeki gazetelere bakıyordu, bazı gazeteler Fatsa’yı hedef alıyordu. İnsanlar adeta yönlendiriliyordu. Terzi Fikri de zaten o fotoğrafta bu haberlerden dert yanıyordu.

Devlet adamlarıyla Meclis’e girip çıkıyoruz, bir sürü siyasetçi tanıyoruz ama Terzi Fikri bambaşka bir insandı, halkın içinden biri. Belediye Başkanı olmadan çok önce, siyasetle ilgisinin olmadığı, sonra sol görüşü benimsediği konuşuluyordu. Ne derece doğru bilmiyorum tabii…

Operasyon günü neler yaşandı?
Fatsa’da bir otelde kalıyorduk. 11 Temmuz günü 12 Temmuz’a dönerken sabaha doğru palet seslerini duyduk ve uyandık. Yollarda askerî araçlar vardı. Fatsa Belediyesi’nin kullandığı hoparlör sisteminden anons yapılmaya başlandı. Anonsu yapan da Komando Kemal lakaplı Fatsa’nın emniyet amiriydi, halkı muhbirliğe davet etti. "Emniyetin 1041 numaralı hattına ihbarda bulunun" diyordu.

Bir süre dışarıya çıkmamıza izin verilmedi, ilerleyen saatlerde otelden çıkabildik. Plakası gazete kâğıdıyla kapatılan minibüslerden biri maskeli muhbirleri, faşistleri getirmişti. Bu maskeliler ev baskınlarına polisle katılıyordu. Maskelilerin ev baskınında gösterdiği kişiler polisler tarafından yaka paça alınıp işkenceye götürülüyordu. Maskelilerin fotoğraflarını Cumhuriyet gazetesinden yayımladık, ancak polis gazetenin Fatsa’da dağıtımı engelledi. O maskelilerin birçoğu aslında yakalama kararı olan firarilerdi.

O dönem ülkenin her yerinde çatışmalar, karaborsa, kuyruklar falan vardı. Peki, orada nasıl bir hayat vardı?
Fatsa’da hiç olay yoktu. Sadece Devrimci Yol değil, halk da destekledi Terzi Fikri’yi. Türkiye’nin her tarafında her şeyin kuyruğu vardı. Ben de defalarca o kuyruklara girdim. İşinsanları falan da ciddi bir baskı kuruyorlardı iktidar üzerinde. Her yerde karaborsa vardı ama Fatsa’da karaborsa yoktu. Çünkü Dev-Yol militanları karaborsa yapan veya yapmak niyetiyle stoklayan varsa haber alıyorlardı. Sonra basıyorlar dükkanı, deposundakileri kapının önüne çıkarıp halka normal fiyatı ile satıyorlar, parasını da bakkala veriyorlar. Yani el koymak falan yok. Bunu orada sağcısından da solcusundan da dinledik. Bundan herkes memnundu. Faşistlerin hepsi de kaçıp Fatsa’yı terk etmek zorunda kalmışlar. Bambaşka bir hayat vardı orada.

Öncesinde Fatsa’ya kanalizasyon döşeniyor, yollar kazılıyor, her yer delik deşik, çamur… Sonra “Çamura Son” kampanyası yapılıyor, Terzi Fikri’nin çağrısıyla. Fatsa’nın köylerinden, mahallelerinden insanlar kazmasını, küreğini alıp geliyor, altı günde pırıl pırıl hale getiriyorlar sokakları. Fatsa’da kumar, karaborsa ve tefecilik de bitti. Biri tefecilik yapıyorsa Dev-Yol militanları vatandaşa gerçek borcunu ödetiyor ve senetleri yırtıp atıyor.

Nokta Operasyonu’nun arka planında ne vardı sizce?
Elbette, bu operasyonun bir de perde arkası var. O dönemlerde Uğur Mumcu da çok yazdı, Fatsa Limanı silah kaçakçılığında en önemli limanlardan biri. Bütün kaçak silahların geldiği ve TIR’lara yüklendiği yer. Terzi Fikri’yle ve Dev-Yol’un hâkimiyetiyle Fatsa Limanı’nda silah kaçakçılığı bitiyor. Fatsa Operasyonunun en önemli nedenlerinden biri bence silah kaçakçılığının bitmiş olmasaydı. Yani, operasyonun nedeni ABD’nin Ortadoğu planına Devrimci Yol’un ve Terzi Fikri’nin köstek olmasıydı.

Fikri Sönmez’i cezaevinde de ziyaret ettiniz sanırım…
Operasyondan yaklaşık iki hafta sonra ziyaret ettik. Operasyonun perde arkasına bakmamız lazım, dedik. Atladık arabaya yine gittik. Daha önce kaldığımız otele gittik otel çalışanının beti benzi attı bizi görünce. Otelin lobisindekiler asker, polis MİT’çi, kalacak yere ihtiyacımız var… Çıktık dolaşırken aklıma daha önce tanıştığımız avukat Vural Soytekin geldi. Dev Yol’un da avukatıydı. Onun evini aradık bulduk. Evine gittik, "Bir yerde kalamazsınız ortalığın halini görüyorsunuz burada kalın" dedi. Sabah olunca sokağa çıkıp halkla konuşmaya başladık. Bir süre sonra kimle konuştuysak yarım sonra ‘işkenceye aldılar’ diye haberi gelmeye başladı.

Ancak tabi bu arada Terzi Fikri ile görüşemezsek bu haber yarım kalır dedik. Cezaevine gittik ve görüştük. Terzi Fikri karşımızda oturdu. Görüşemeyiz diye beklerken görüştük… Dönüş yolunda da telsiz anteni olan bir sivil araç bizi sıkıştırdı ve neredeyse ölüyorduk. Kıl payı kurtulduk.

Erdal Eren’in duruşmasını da mı takip ettiniz?
Erdal Eren’in karar duruşmasını takip ettik. Işık Kansu, duruşma salonunun kapısını araladı, Erdal ayaktaydı ve etrafında belki 8-10 inzibat vardı. Karar okunuyordu ve hakimin ‘idamına’ dediğini duydum. Erdal, yumruğunu havaya kaldırdı ‘Faşizme ölüm, halka hürriyet’ derken cümlesini bitiremedi, çevresindeki inzibatlar üzerine atlayıp öyle bir ezdiler ki Erdal’ı…

Resmen tepelediler…

O dönemki gazetecilikle şimdiki gazeteciliği nasıl kıyaslıyorsunuz?
Kelleyi koltuğa aldıktan sonra gazetecilik için yapılamayacak bir şey yoktu. O dönem kolay kolay içeri atamıyorlardı, gazetecilik yapmana kolay kolay engel olamıyorlardı ama öldürmeye çalışıyorlardı. O dönem şimdiki gibi kamera vs. yok… Mesela bize Fatsa’da "Gitti kayboldu, düştü öldü" diyebilirlerdi ama yapamadılar.

Uğur Mumcu ile de birlikte çalıştınız…
Mesleğe büyük gazetede çalışmaya başlamak ve bir de Uğur Mumcu ile birlikte çalışmak çok önemliydi. Ben ondan çok şey öğrendim. Uğur Mumcu ile bir foto muhabir, gazeteci-yazar ilişkisinin ötesinde dostluk ilişkimiz de oldu. Okulda öğrendiğinle pratikte öğrendiğin bambaşka. Ben bir dava dosyası incelemeyi Uğur abiden öğrendim…

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Haberi yalanlayabiliyorsunuz ama fotoğrafı yalanlayamıyorsunuz.