Dikkat! 9. yargı “torbasında” 6284’ü hedef alan değişiklikler yapılacak

Av. Merve ÇİFTÇİ DAVRAN*
6284 sayılı yasanın içini boşaltma girişimleri devam ediyor. Koruma kararına uymayanların uymasını sağlamak için konulmuş olan 'zorlama hapsi' çok ender uygulanıyordu, şimdi tamamen uygulanamaz hale getirilecek. Zorlama hapsi ile ilgili hükmün tanık, delil, duruşma, itiraza konu olması yasanın hayati önemdeki 'koruma' işlevini fiilen yürürlükten kaldırmak anlamına gelecek. Koruma kararları etkin uygulanmadığı için kadınlar katledilirken yapılan bu teklifin sadece konuşulması bile potansiyel faillere cesaret verecek.
9. yargı paketinde 6284 sayılı yasada, tedbir kararının gereklerine aykırılığın tekrarı durumunda zorlama hapsine itiraz yolunun açılmasına ilişkin bir madde yer alıyor. Gerekçe olarak Danıştay kararına atıfta bulunularak kararın uygulanması ile ilgili 'bazı tereddütler' olduğu işaret edilmiştir. Ancak atıfta bulunulan Danıştay kararında, yasada olmayan bir kanunun yönetmeliğine konamayacağını söyleyerek zorlama hapsine karşı itiraz yolunun kapalı olduğuna hükmedilmiştir. Zorlama hapsi bir suç karşılığı uygulanan ceza ya da hapis cezası olarak nitelendirilmemiş; tedbir kararına uyma yükümlülüğünü yerine getirmeye zorlamak amaçlanıyor. Keza ilgili Danıştay kararında da pek çok Anayasa Mahkemesi kararında yer aldığı üzere “6284 sayılı yasanın sistematiğine bakıldığında da zorlama hapsinin tedbir kararlarına uyulmaması halinde verileceği, daha açık bir ifade ile sürecin ikinci aşaması olarak düzenlendiği ve yasada zorlama hapsine itiraz yolunun düzenlenmediği görülmektedir” şeklindeki Anayasa Mahkemesi kararına atıfta bulunuluyor.
Bu karara itiraz ile duruşma açılabilecek, tanıklar dinlenebilecek ve sonuçta 6284 sayılı yasanın 'şiddet uygulayanın tedbir kararlarına aykırı şekilde hareket etmesinin önüne geçme ve caydırıcılık sağlama' amacından tamamen uzaklaşılacak. Anayasa Mahkemesi de kararlarında, zorlama hapsinin amacının şiddet uygulayanı tedbirlere uymaya zorlayarak neticesi ağır suçların işlenmesinden önce suçun önlenmesini amaçlayan bir yaptırım olduğunu değerlendirmiştir. Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi tarafından 'Mahkemenin verdiği zorlama hapsi kararı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine' ilişkin pek çok karar verildi.
Uluslararası sözleşmeler, yasalar ve yüksek mahkeme kararlarına dayanan bu hükmün ortadan kaldırılması kadınların yaşam haklarına yönelik bir saldırı. Birçok kadın cinayeti, koruma kararına rağmen işleniyor. Bunun yüzlerce örneği var.
Tedbir kararının ihlal edilmesi nedeniyle zorlama hapsinin yargı paketinde öngörüldüğü şekilde düzenlenmesi sonucunda ne olacağı çok net. Koruma kararının ihlaline rağmen zorlama hapsi için mahkeme tarafından duruşma açılıp şiddete uğrayan kadının, kamera görüntüleri sunmasına rağmen takdir yetkisi çerçevesinde ihlal olmadığına karar verilmesinin ardından öldürülen yüzlerce kadın var. (https://www.birgun.net/haber/serdar-semiz-isimli-erkek-canan-semiz-i-katletti-defalarca-sikayetci-olmus-419702)
GÜNDE 3 KADIN KATLEDİLİYOR
EŞİK Platformu olarak; 20.03.2021 tarihli Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarma konusunda atılan ilk adım olan Cumhurbaşkanı kararının devletin kadına ve çocuklara yönelik şiddetle mücadeleden ve evrensel insan hakları hukukundan vazgeçtiğinin ilanı olduğunu defalarca dile getirdik. İstanbul Sözleşmesi ve 6284, Doğu’nun ya da Batı’nın icadı değil kadınların eşitlik ve yaşam hakkı mücadelesinin bir sonucu. Adı üzerinde kadınların canları ile ilgili. Günde en az 3 kadının, erkek şiddeti neticesinde öldürüldüğünün hatta bu rakamın iyimser kaldığının herkes farkına varmak zorunda.
Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayarak 9. yargı paketine “anne ve babanın ayrı soyadı kullanmalarının çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği” gerekçesiyle kadınların soyadı hakkını gasbedenler bu 'sözde' çocukları koruma hassasiyetini, şiddet tehdidi altındaki kadınlar ve çocuklar için göstermiyor. Oysa ki ev içi şiddet, çocukları doğrudan olumsuz etkilendikleri, 6284 sayılı kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, tartışmasız bir bilimsel gerçek. Kanunun gerekçesinde “Şiddete tanık olan çocuklarda, ruhsal davranış bozuklukları, okulda başarısızlık görülmekte ve ileriki yaşantılarında şiddet uygulamaya eğilimli bireyler olarak yetişerek şiddetten olumsuz etkilenmektedirler” tespitleri yer alıyordu.
2012 yılında aynı iktidar tarafından yürürlüğe konulan 6284 sayılı kanunun genel gerekçesinde 'şiddetle mücadele bir devlet politikası' olarak kabul edilmekte ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının insan haklarının teminat altına alınması devletlerin sorumluluğunda olduğu kabul edilmekteydi. Aynı zamanda 'kadın cinayetlerinin son bulması' net bir hedefti.
“Geçen sene 315, bu sene ise 107 kadın hayatını kaybetti. Hiç olmasın istiyoruz” sözleriyle kadınların canlarını koruyamadıklarını itiraf eden Adalet Bakanı’na soruyoruz: Bunu nasıl yapacaksınız? 6284 sayılı yasa ile uygulama arasındaki boşluk hızlı bir şekilde büyürken zorlama hapsinin tanık, delil, duruşma, itiraza konu olması yasayı fiilen yürürlükten kaldırarak mı?
EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) Gönüllüsü*